Yarı Taze Patatesler-1

120 17 7
                                    


Genç kız emektar penceresinin çerçevesine başını yaslamış dinleniyordu. Boş vakitlerinin tamamını küflü bir pencerenin pervazında geçirmesi artık yetişkin önyargılarına uyum sağlayan arkadaşlarının gözünde onu bir ucube yapmıştı. Yine de hayatından şikâyet etmeyi, en azından penceresinin önünde, bırakmıştı.

Bu tatlı molalarda gözlerini sımsıkı kapatıyor -bir fark olacakmış gibi- dışarıdaki dünyayı düşlüyordu. Pencerenin arkasını son gördüğü hali hatırlamaya çalışıyor, bunu duyduğu seslerle eşleştirerek yeniden yazıyordu.

Örneğin fiyaskoya şu an için kargaşa hâkimdi. Mesela taze ürünlerin çıktığını haber vermek için zilini çıngırdatan fırıncı günlük rutinini yapıyordu, ama küçük zil, görevinden çok daha büyük bir karmaşaya hizmet ediyordu. Sonra trenlerin devasa düdüklerine ne demeli? Sesler birbirine düğümlenip kayarak ilerliyor, tüm kulakları yoklayıp öyle diniyordu. Adım sesleri, topuk tıngırtıları bile Lillian'ın kulağına ulaşıyordu.

Eskimeye yüz tutmuş pencere, ne yağmura ne soğuğa söz geçirebiliyordu. Sesleri de kalmaları gereken yerlerde tutmaktan acizdi haliyle. Lillian buz tutmuş ayak parmaklarını ovalarken bile bunun ne büyük bir lütuf olduğunu düşünürdü.

Lillian'ın tenha huzuru yetimhanenin yırtık kızlarından biri tarafından yıkıldı.

"Köstebek, ne işler karıştırıyorsun yine o pörsümüş şeyin dibinde? Yemek vakti, duymadın mı?" diye bağıran ses Edna'ya aitti.

Lillian o ve arkadaşlarını konum kızları diye adlandırırdı. Çünkü sesleri on üç yaşlarında olmalarına rağmen güçlü ve gereğinden yüksek çıkardı. Dış dünyayla iletişimindeki en sağlam kaynağı kulağı olan kız için bu durum avantajdı, bazen seslerin yansımasıyla yönünü tayin edebiliyordu.

Edna'nın yemek vakti konusunda şaka yapıp yapmadığını ayırt edememişti. Daha yemeğe vardı, saat kulesinin çanı henüz çalmamıştı.

"Daha akşam olma-" Genç kızın sessiz harflerle telaffuz ettiği sözleri odaya giren kadın kesti.

"Öyle boş boş bakma suratıma, seninle uğraşmaktan öncellikli işlerimiz var. Bugün yemek bir saat erken veriliyor, otoriteden konuklar gelmiş. Meşgul etme beni de git şu bitlilerin yanına." Kadın sözlerini anlaşılamayacak hızla sıralarken Lillian kapıya doğru yürümeye koyulmuştu bile.

"Şu zıkkıma gelecek daha iyi zaman mı bulamadılar sanki-" Yatakhane görevlisi söylenmeyi kesmemişti.

Lillian Ruth'un aşırı stresli olduğu çıkarımını yaptı. Yatakhane sorumlusu Ruth hâlihazırda gergin bir karaktere sahipken bu önemli misafirlerin şehri ziyareti öncesinde uyuşukluk etmesi kendi intiharı olurdu.

Edna'nın neden yemeğe inmediğini merak ederek merdivenleri indi. Belli ki teyzesi Ruth ile baş başa konuşacakları şeyler vardı. Yine de otoriteden misafirler gelecekse, ki yemeği bir saat erken yemeleri bunu kanıtlayabilirdi, yatakhane görevlisi asla aylaklık ve yeğeniyle kaynatmak için durmazdı.

Tam altmış iki basamağı sayma gereği duymadan büyük koridora indi, kas hafızası onun için adımlarını hesaplıyordu zaten.

Büyük koridor, ürkütücü ihtişamı ve geceleri kabustan kabusa aktarılan hayalet öyküleriyle ünlüydü. Birbirinden küçük üç kata tıkıştırılmış yetimler için devasa sayılan bu koridor yemekhaneye ve meydana açılan kapıya ev sahipliği yapardı. Dört duvarı korku masallarına konu eden unsur ise koridorun bir ucundaki pencereydi. Vitraylı cam, tekinsiz sokakların biriyle sınırları çizerdi, dileyen herkes camı kırarak içeri girebilirdi. Neyse ki köhne yetimhanenin davetsiz misafirlerle pek işi olmuyordu.

AndromedaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin