1.Lise İsyanı

24 4 0
                                    

Multimedya:Nathaniel Blow
Maria Blow
Sabah alarmın çalmasıyla uyandım. Alarmı susturup yatağımda doğruldum. Annemin adımı söylemesini bekledim. Ses çıkmayınca banyoya yöneldim. Elimi ve yüzümü yıkayarak aynaya baktım. Gözlerim şansıma pörtlememişti. Mutfağa geçtim. Annem evde değildi anlaşılan. Bir kase çıkardım dolaptan. Buzdolabına ilerledim. Açtım. Bir kutu gevrek ve süt aldım. Yanına da kahve yapıp eşsiz(!) kahvaltıma başladım. Yemek işi bitince kaseyi ve bardağı makinaya attım. Yukarıya odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Dolabı açtım. Giysilerimden sıkılmıştım. Simsiyah bir giysi çıkarıp bir pantolon aldım. Renkli giysiler giyerdim ama genelde siyah seviyordum. Pantolonun ayak kısımlarına makasla yırtıklar attım. Sıra giysideydi. Bluzumu yatağa koydum. Alt kısımlarına yırtık yırtık şekiller verip,üstüne de "Help Me" yazan bir çıkartmayı silikonla sertleştirip yapıştırdım. Giysiyi biraz özen göstererek hızlı bir biçimde giydim. Telefonumu ve çantamı da alıp dışarı yöneldim. Yolun yarısındaydım ki telefon çaldı.
"Umarım Bay Sergio değildir."
Hızla cebimden telefonu çıkardım. "Ohh,Anna'ymış."
"Alo,Anna sen misin?"
"Evet Maria. Okula geldin mi?"
"Ehh,az kaldı."
"Peki ne kadar az?"
"İki kilometre ileride sizin evinizin olacağı kadar az."
"Şeyy... Daha vakit erken. Bizim eve gelip beni alsana."
"Sebep?!"
"Bir sebep gerekiyor mu?"
"Sanırım,hayır."
"Sanma,emin ol!"
Telefonu kapattı. Eve varmıştım. Zili çaldım. Bayan Mandy kapıyı açtı.
"Ah Maria sen misin?"
"Evet. Girebilir miyim?"
"Şeyy... Buyur."
İçeriye girip etrafı inceledim. Sonra Anna'nın odasına geçtim.
Anna Viort
Odaya gelen Maria'ya tedirginlikle baktım. Okula neden yürüyerek gidiyordu ki? Zengin çocuğu değil miydi?
"Selam Maria."
"Selam."
Dolabımı açıp ona baktım.
"Sen seç."
Yanıma geldi. Dolaptan birkaç şey çıkardı.
"Bunları giymiyorum. Çöpe gidecekler."
"Şimdi yapacağım şey çöp olmayacak."
Ona güveniyordum. Giysi bitince mükemmel görünüyordu. Kullanmadığım giysileri bir araya getirip üzerinde "Unicorn" yazan gökkuşağı bir giysi yapmış ve altına mavi bir jean pantolon uydurmuştu. Bu kıza hayrandım. Giysileri giyerken o da odamdaki balkondaydı. İçeri girince yatağa oturdum.
"Hadi okula gitmiyor muyuz?"
"Bir otur. Bir şey diyeceğim."
Hemen oturdu. Bana baktı.
"Hadi ama bir şey diyecektin! Bakışacağımızı söylemedin!"
"Şizofren olduğunu Lia Abellan biliyor ve..."
Önce sustu ve bana baktı. Ne olduğunu mu algılıyordu yoksa diyeceklerini mi toparlıyordu?
"Ve...?"
"Ve okula yaymayı falan planlıyor. Yakın takibe almayı planladım. Elimden geleni yapıyorum."
"Okula geçelim. Patrica bizi bekliyordur. Hem ona da anlatırız."
"O biliyor. Zaten o düşündü."
"İyi hadi."
Çantamı ve telefonumu alıp dışarı çıktım. Okula vardığımızda Maria yine tüm gözleri üstüne toplamıştı. O sırada Maria'nın gözü duvara yöneldi. Oraya bakıyordu. Başka hiçbir şey dikkatini çekmiyordu. Patrica'da yanımıza yaklaştı. O benden önce anlamış olacak ki kulağıma doğru eğildi ve fısıltı ile;
"Hanisilasyon gördü yine gel biz oturalım."dedi.
Biz oturunca yine Maria'ya baktım. Duvara öyle odaklanmıştı ki arkasından Drac'in geldiğini bile farketmedi.
"O Drac değil mi?"
"Evet. Yaklaşmadan önce Maria'yı uyaralım."
"Ama duymuyor bile!"
"Telefonu yanında,ararız."
Bunun üzerine telefonumu çıkardım. "ŞizoMari"ye tıklayıp çalmasını bekledim. Maria anlamış olacaktı ki daha telefon çalmadan cebinden çıkarıp kapattı. Yanımıza gelmeye başladı. Sıraya oturur oturmaz kapıdan Drac girdi. Sırasına gideceğini sanıyorken Maria'ya yaklaştı.
Maria Blow
Drac'in bana doğru ilerlediğini görmek dev bir hanisilasyonun yaklaştığını görmekten beterdi. Dudaklarıma,tamam fesatlaşmayacağım kafasını kafama uzattı ve alınlarımız değene kadar yaklaştı.
"Zil çalınca bir yere kaçma.!"
Sadece bakmakla yetindim. Sırasına geçince gözlerini bana dikti. Bir süre baktım. Öğretmenin ayak sesleri üzerine (tanıdıktır kendisi mübarek) Patrica kalkıp sırasına geçti. Öğretmen içeri girdi. Herkese günaydın deyip yanıma yaklaştı. Benden ne istiyorlar bugün anlamıyorum ama bir bildiğim var bu hoca yavşıyor bana galiba diyeceğim de şizofrenim ben. Ama bilen yok ki. Yani çoğunlukla. Ben bunları düşünürken Bay Sergio diyeceğini demiş yerine geçmiş bende kalmışım. Anna kolumdan tutup sıraya çekince ona dönüp "Bay S. bana ne dedi?" diye sordum.
"???"
"Haklısın boşvereyim."
"Ne dediğini duymadım!!"
Anna bunu der demez Bay S. bağırarak "Sessizlik!!!" dedi. Gözlerimi kitaba diktim. Yazılar oynaşıyordu sanki. O sırada duvarda yine bir hanisilasyon gördüm. Bana "Sağa bak! Sağa bak!" diyordu. Önce takmamaya çalıştım ama sonra zor gelince sağ tarafa baktım. Lia Abellan tam sağımdaydı. Mevzuyu anlamadığımı söylemek için tekrar duvara döndüğümde hanisilasyon orada değildi. Başım dönmeye başlamıştı. Bay S.'nin sesiyle bir süreliğine dikkatim dağıldı.
"Maria iyi misin canım?"
Ona baktım. Kötü mü görünüyordum acaba merak etmiştim.
"Şeyy.... İyiyim hiç olmadığım kadar iyi. "
"Emin misin? Su gibi terlemişsin. Ve kızarmışsın da."
"Eminim."
"En azından iki kişiyle lavaboya git."
Sonra hiç fikrimi dahi sormadan iki kişiden birini seçti.
"Anna Viort ayağa kalkar mısın? Arkadaşını lavaboya götürür müsün tatlım?"
"Elbette."
Koluma girip beni dışarı çıkardı. O sırada sesleri duymuştum. İkinci kişi erkek olacaktı. Lavaboya giderken Anna sordu.
"Ne oldu birdenbire?"
"Bir hanisilasyon gördüm. Sağa bakmamı söylüyordu. Bende bakınca Lia'yı gördüm. Mevzuyu anlamadım demek için döndüğümde yoktu. Ne olduysa olmuş sonradan."
Ben elimi yüzümü yıkarken dışarıdan Drac'in sesini duydum. "Nasıl? Bir sorunu var mı?"
Anna'nın ne diyeceğini merak ederek kapıya yaklaştım. Kekeliyordu. Dinlemeye başladım.
"Şeyyy... Midesi bulanıyor,başı dönüyor...."
Daha fazla dinleyememiştim. Başım şiddetle ağrımıştı. Kafamı tuttum. Etrafımı hanisilasyonlar sarmıştı. Cırladığımı hatırladım. Gözlerimi açınca revirdeydim. Başımda Drac duruyordu. Ona baktım. Soru sormuşum gibi yanıt verdi.
"Bayıldın."
"Anna nerede??!!"
Bana baktı. Yüzünde tuhaf ötesi bir ifade belirmişti.
"Gitti. Seni görmeye dayanamadı ve zaten bir işi çıktı"
"Bana ne diyecektin?"
Bunu sormamla gülme krizine girmesi bir oldu. Kafasını tutup iki yana salladı. Hanisilasyonlar demişti. Bu "normal" insanlarca bir nevi sakinleşme metoduymuş. Tekrar bana döndü.
"Bu halinle bile düşündüğün şeye bak. Adam güler...."
"Güldü de zaten!!!"
"Hadi ama darılma. Mâzallah tansiyonun tavan yapar. Hah ha ha ha."
"Valla seni dinledikçe kanım tavan yapıyor. Tansiyonum yapsa ne olur?!!!"
Gülmeye devam etti. Sonunda ciddileşip (nihayet) bana baktı.
"Şizofren olduğunu biliyorum. Bir hastalık olduğunu duymuştum. Deliliğe yol açıyor demişlerdi ama sen normalsin."
Son cümlede gülmesi hiç hoş değildi. Cevap vermeliydim. Altta kalmamam gerekiyordu.
"Evet ama seninle durmaya devam edersem kafam hiç kalmayacak. Bak beyin değil,çünkü o gitmiş olacak zaten kafada peşinden gelecek."
"Anlıyorum....."
"Şaşırdım....."
Bir süre sustum. En iyisi bu sessizliğe son vermekti. Tam "sen nereden biliyorsun" diyecekken konuşmaya başladı.
"Lia eve Tia ve Mia'yı çağırmış. Onlar ile beraber konuşurken dinledim. Hımmm... Bir şey sorabilir miyim?"
"Elbette."
"Sen-senden korkmam gerekiyor mu?"
"Bunu neden soruyorsun?"
"Şeyy... Yani hastalığın....."
"Ne demeye çalışıyorsun? Ben canavar mıyım yani? Sana öyle mi görünüyorum??!!"
"Hayır yanlış anlıyorsun... Hanisilasyonlar için demiştim."
"Onlar hayatımın bir parçası tamam mı? Ne kadar korkuya vursada ben onları seviyorum!!!"
"Bak... Öyle değil...!!"
"Nasıl? Sana göre ben canavarım, aptal hanisilasyonlar ile konuşan bir canavarım!!!"
"........"
"Sus tabi sus...!!! Zaten bir suçlu sadece susar. Sen de haklısın. Bir canavarla konuşmak yerine sus daha iyi hem....."
Daha devam edemeden kafamı tuttu ve beni yastıktan kaldırdı. Yaklaştı ve alt dudağımı dudaklarının arasına aldı. Sadece kalakaldım. Elimi dahi kıpırdatamıyordum. Dudağımı rahat bırakınca yüzüme baktı.
"Beni rahat bırak!!!"
Hızla sedyeden kalkıp çantamı kaptım ve olabildiğince hızlı bir şekilde yürüyerek revirden çıktım.
Drac Eric Pattson
Revirde,sedyede,öylece kalmıştım. Neye uğradığımı veya neye uğrattığımı bilmiyordum. Dudaklarıma uyuşukluk düştü. Biliyordum ki Maria'yı susturmak niyetiyle öpmüştüm. Ama onun verdiği tepki niyetim kötüymüş gibi gösteriyordu. Kafamı sallamak iyi gelecekmiş gibi düşünüp kendimi sarstım. Telefonuma mesaj gelmişti.
"Tam vaktinde!Offff!!"
Telefonu açtım. İki mesaj vardı. Biri Lia'dan (gereksiz karım) diğeri Adrian'dan (çakma superman kankam) gelmişti. "Önce Lia'nınkine bakayım. Sonuçta Adrian'ın yazdıkları olumlu ve umut verici oluyor. Hele şu an çok umuda ihtiyacım var." diye düşündüm. "Mesajlar" bölümüne girdim. Lia'nın mesajı ilk çıkandı.
Gönderen:Lia Abellan
Gönderilen:Drac E.P.
Mesaj:Çok sıkılıyorum kocacığım. Bir dolaşsak mı? Bara gitsek falan yani hem yeni içkiler gelmiş. Kafa buluruz. :-)
Kötü fikir değildi. Bir bara gitmek ve en sertinden içmek fena olmazdı. Bunu düşüneceğim. Diğerine baktım.
Gönderen:Adrian Junior
Gönderilen:Drac E.P.
Mesaj:Kanka yeni spor salonunda barfiks çekmeye var mısın? Halterlere de bir göz atarız. Olmaz mı lan? Hem Anna da var. Yani kendi adıma dedim ama olsun gel. İki dk. kapıdayım.
Barfiks,halter ve fazladan kas daha göz alıcı ve vücud açısından daha seksi geliyordu ama barda fena değildi. Ben bunları düşünürken Adrian nefes nefese kalmış halde geldi.
"Ne oldu kanka? Kalmışsın nefes nefese."
"Oğlum senin o beynin yüzüne gitmediğim yer kalmadı be! Sana ne yazdım ben! Evine geliyorum dedim. Senin yüzüne maraton koşucusu gibi Los Angeles'ı turladım. Vallahi nefes alamıyorum. Hastanelik olucağım bu gidişle."
Mal gibi Adrian'ın yüzüne baktım.
"Ne diyon oğlum sen??!!"
"Aynen kanka ya,ne diyorum ki ben? Son cümlem "hava çok iyi demi?" olmuştu. Lan angut,diyorum ki senin beynin yüzüne Los Angeles koşucusu ilan edileceğim!!!!"
"Fazla konuşma yürü spor salonuna."
Bir yandan Adrian'ı limuzine çekiştiriyor diğer yandan Lia'ya gelemeyeceğimin mesajını atmaya çalışıyordum. Nihayet limuzine bindim. Kapıyı kapattım. Dikiz aynasından şoföre bakıp "Sür" dedim.
"Peki Bay Drac. Nereye gidiyoruz?"
Adrian benden önce davranıp cevap verdi.
"Spor salonuna."
"Hangi tarafta ki Bay Adrian?"
"Merkezde olana."
"Peki."
Tekrar telefona dönüp destan gibi uzattığım mesajıma devam ettim. O sırada Adrian;
"Arasana." dedi.
" 'Ara' derken?"
"Lia'yı diyorum arasana."
"Onunla konuşmak=ölüme fısıldamak."
"Nasıl çiftsiniz lan siz!"
"Oğlum zorla diyorum zorla evlendirdiler!"
"Offf,anladık be!"
Tam bu sırada spor salonuna varmıştık. Kapıyı açıp limuzinden çıktık. Şoföre dönüp;
"Sen git. Biz uzun kalırız. Ararım ben seni." dedim. Adrian ile kapıya yöneldik. Kapıyı açmıştım ki karşıma ilk çıkan şey Maria oldu.

Şizofrenin HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin