Brooklyn geride kalırken itiraf etmem gerekirse içimi tuhaf bir heyecan kaplamaya başlamıştı. Belki de ihtiyacım olan buydu, uzaklaşmak ve her şeyi geride bırakıp sıfırdan hayata başlamak. Yeniden doğmak gibi...''Az kaldı Eva, Ocean Field bizim yeni hayatımız olacak.''
Bende buna inanmak istiyordum.
Sağ tarafta gözüken büyük beyaz tabela bize kasabanın sınırına girdiğimizi haber veriyordu. Yolculuğumuz devam ederken sahil yolundan ilerliyorduk. Sol tarafımızda masmavi okyanus uzanırken, sağımızı ise yemyeşil ağaçlardan oluşan orman sarmalamıştı. Manzaraya hayran olmuş şekilde pencereyi açtım ve temiz hava ciğerlerime dolarken gözlerimi kapatıp rüzgarın yüzümü yalayışını hissettim. Bir yanda dalgaların kıyıya vururken çıkarttığı ses diğer yanda ormandan gelen kuş cıvıltıları içimi kıpır kıpır yapmaya yetmişti.
Gerçekten manzaranın güzelliğinin yanında rüzgarla taşınan okyanusun tuzlu kokusu da muhteşemdi. "Bekle bizi Ocean Field! Biz geliyoruuz!" İçime dolan enerjiyle birlikte kendimi dışarıya bağırırken bulmuştum. Bundan sonrası için tam göğsümün ortasında filizlenmeye başlayan minicik umuda tutunacağıma dair o anda kendime söz vermiştim.
Kasaba halkı tarafından daha ilk günden garip karşılanmamak için koltuğuma düzgün bir şekilde geri oturdum. "Burası gerçektende çok güzelmiş.'' Ağzımdan çıkan bu cümlenin Martha halayı ne kadar mutlu ettiği yüzünden anlaşılıyordu. Bir yandan araba kullanırken diğer yandan bana kasaba hakkında bilgi veriyordu.
''Duyduğuma göre çok yakışıklı çocuklar varmış.'' Dedi ve kaşlarını imalı şekilde oynatarak bana göz kırptı.
''Aman şahane!'' dedim ve gözlerimi devirdim.
Birkaç hafta sonra 17 yaşıma gireceğim halde daha önce hiç erkek arkadaşım olmamıştı. Hatta benim daha önce arkadaşım bile olmamıştı ki! Çocukların ne kadar acımasız olabileceklerini daha ilkokula giderken öğrenmiştim. Babam hakkında sürekli sorulan sorular, gördüklerimi anlattığımda uyduruyorsun şeklindeki yargılamalar... Bunun gibi sebeplerden dolayı kimseyle konuşmamaya başlamıştım ve sessiz birisiyle kimse arkadaş olmak istememişti. İçime kapanık bir çocukluk geçirmiştim ve hayatımdaki tek erkekte Benjamin'di. Benjamin sanki bunu hissetmiş gibi arka koltuktan miyavladığında gülerek başını kaşıdım.
"Korkma bıyıklım senden başka erkek olmayacak hayatımda."
Sonunda Martha hala arabayı durdurduğunda indim ve uyuşan bacaklarımı esnetirken etrafıma bakınmaya başladım. İki katlı bahçeli ahşap bir evin önünde durmuştuk, evin arkasının ağaçlarla çevrili oluşu eve ıssız bir hava katıyordu. Bahçenin kenarında duran kocaman kalın gövdeli ağaç bana buraya kesinlikle daha önce geldiğimi anımsatır gibiydi. Tek tarafından ipi kopmuş bir şekilde yere değen salıncağa bakarken hafızamdan küçük bir kesit gözlerimin önünde canlandı.
''Daha hızlı salla babacığım! Daha hızlı!''
Eskiden bu kocaman gövdeli ağaca iplerle bağlı tahta bir salıncak vardı. Babam beni sallarken hep daha yükseğe ulaşmak istiyordum çünkü özgürlük hissini seviyordum. Bu güzel anının anımsattığı hislere gülümserken Martha halamın sesiyle kendime geldim.
"İşte geldiiik! Umarım evi beğenirsin ballı lokmam, güzeller güzeli halan işte bu evde büyüdü." Martha hala ve kendine olan aşkı her zaman özendiğim bir durum olmuştur. Ah! Ne olurdu sanki öz güveninin bir kısmı bende de olsaydı.
"Beğendim bile halacığım. Lütfen artık düşünmeyi bırakalım ve yeni yaşamımıza kucak açalım."
İçimdeki bu iyimserliğe ben bile şaşırırken Martha halanın şaşırması bence gayet normaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Kalbi
FantasyGeçmişten günümüze uzanan kaos ortamında savaşçı bir melek ve her şeyden habersiz bir genç kız.. Yeni hayata başlama umuduyla gelinen bir kasaba.. Doğaüstü yakışıklılıktaki bir yabancı.. Karşı konulamaz çekim.. Eva, onu ilk gördüğü andan beri far...