-Konuşan Hint Kumaşı-

469 86 79
                                    

"Siyanürden dudakları da olsa, bir kere onu öpmem bile onun zehrini akıtmaya yeter de artardı."

SELİM....

Rüzgarın bedenime işleyişi içimi titretti. Gece esintisinin en çok bu yönünü seviyordum, sana dokunabiliyordu ve bu dokunuş bana yaşadığımı hissettiriyordu. Londra'nın havası aslında biraz da bu yönden bana benziyordu, ne zaman esip gürleyeceği belli olmazdı ama her zaman yoğun bir sağanağa hazırdı, acımasızdı ve tedbirli olmazsanız sırılsıklam olurdunuz. Bende sırılsıklam olanlardandım. Artık kurumak isteyecek kadar, ıslanmıştım ve bir şeyleri değiştirme isteğiyle doluydum. Bu değişimin nerden başlaması gerektiğini veya nasıl olması gerektiğini tam olarak kestiremiyordum, buna uygun planlar yapamıyordum. Hayatının her dakikasını planlayan ben, artık başaramıyordum. Sanırım hayatla ilgili bir şeyleri beceremiyordum. Ama becerebildiğim bir şey vardı: İnsanlar...

Şu anda sokakta yürürken yanımdan saniyelik süreyle geçen bir çok insan vardı ve onları görme süremin saniyeler olması detayları unutacağım anlamına gelmiyordu. Benim lanetimde buydu. Bir insanı bir kez gördüğüm zaman onu unutmam veya ona dair bilgileri kafamdan silip atmam zordur. O yüzden insanlara dikkat etmem ve onlara bekledikleri gibi çok üstün varlıklarmış gibi davranmam. Onlar bunu küstahlık olarak algılasalarda, bu sadece basit bir kendine güvenden ibaret. Ben düşüncelerimle boğulurken Londra'nın yağmaya her an hazır olan havası hafif hafif atıştırmaya başlamıştı. Eve gitme zamanımın geldiğini fark ettiğimde arabama doğru yöneldim. O sırada uzun zamandır çalmayan yedek telefonum çalmaya başladı.

"Alo."

"Uzun zaman oldu, Selim. Sesini duyduğuma sevindim."

Telefonu atıp atmamak arasında gidip geldim. Eğer deli bir insan olmak yerine akli dengesi yerinde biri olsaydım, telefonu en yakın çöp konteynırına atar ve koşarak uzaklaşırdım. Ama çok şükür ki tam anlamıyla delinin tekiydim.

"Keşke bende aynısını senin için söyleyebilseydim, eski dostum. Etrafta beni vurmak için bekleyen bir nişancı varken, pek de yalakalık yapasım gelmedi nedense."

Kafamı çevirip yan binanın tepesindeki adama el salladım. Adam onu farkettiğimi anlayınca önce telaşlandı ama belli etmemeye çalıştı. O sırada telefondaki konuşmaya devam etti.

"Sadece tedbir amaçlıydı. Kişisel alma."

Bu adam midemi bulandırmak için başıma verilmiş bir ceza gibiydi. Dayanamadım ve: "Ne istiyorsun çabuk söyle, yapmam gereken tonla iş var." dedikten sonra, onu kısıtladım.

O da sadede gelmenin, ikimiz içinde en hayırlısı olacağını anlamıştı, derin bir nefes alıp ciddileşti.

"Birini bulmanı istiyorum."

Ufaktan gülümsedim ve bunu sesime de yansıttım.

"Kusura bakma ama sana kız bulmak oldukça zor olacaktır, sen fahişelerle devam et bence."

Sinirlenmeye doğru gidiyordu, haklıydı da kimse kendine laf sokulmasından hoşlanmazdı.

"Komik değilsin, Selim. Senden ne istediğimi çok iyi biliyorsun."

"Açık sözlüğüne hayranım."

Gökten Jack Daniels yağmaya başlamadığı sürece bu adamdan nefret etmeye devam edecektim ve bu bir gerçekti.

"Bu konuyu buradan konuşamayız. Yarın saat tam 00.00 da her zamanki yerde ol yoksa seni bulurum."

Ve çat suratıma kapanan bir telefon...

Ruhsuz Tren Makinisti (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin