Neyse ki araba zamanında durabilmişti. Bacağıma değip canımı yaksa bile, daha kötüsü olmadığı için şanslıydım. Korkuyla kısa süreli bayılmamın ardında gözlerimi açtığımda bana çarpan adamın arabasında buldum kendimi ama adamın tüm ısrarlarına rağmen bir şeyim olmadığını söyleyip, arabadan indim. Şimdi bu deniz kenarına nasıl ve ne zaman geldiğimi bilmiyordum. Kafamda onlarca soru dolanırken, hiç birine verilecek bir cevabım yoktu. Hayatımın kontrolü hiç bir zaman benim elimde değildi ama ilk defa bu kadar kontrolü kaybetmiş hissediyordum. Raydan çıkmış, yokuş aşağı düşüyordum ve beni tutabilecek kimsem yoktu. Olmasını istediğim tek kişiye artık güvenim kalmamıştı. Karanlık gökyüzünü esir aldığında, üşüdüğümü hissettim. Burada biraz daha durursam hasta olacağımı biliyordum. Eve gidemezdim. Ashton'ı görmek ve annemin bitmek bilmeyen sorularına cevap vermeye çalışmak şuan isteyeceğim son şey bile değildi. Kafamı kahkaha seslerinin geldiği yöne doğru çevirdiğimde, bir grup gencin bana doğru geldiklerini gördüm. Sarhoş oldukları her hallerinden belli olduğu için aceleyle yerimden kalkıp, yürümeye başladım."Hey güzelim, nereye gidiyorsun böyle?"
"Bu saatte senin gibi bir çıtır dışarıda olmamalıydı."
"Ah hadi ama bebeğim kaçma bizden sadece birazcık eğlence istiyoruz."
Birisi kolumdan tuttuğunda, çığlık atarak kolumu kurtarmaya çalıştım ama çok güçlüydü. Beni ortalarına aldıklarında gözlerimden akacak olan yaşları daha fazla tutamadım. Kimin olduğunu bilmediğim bir el tişörtümün içinden sütyenime dokunduğunda çığlık attım. Nefesim yavaş yavaş kesiliyordu. Bağıramayacak, karşı koyamayacak kadar güçsüz hissediyordum.
"Kızı bırakın!"
Tanıdık ses kulaklarımı doldururken bunun bir rüya olduğunu düşündüm. Evet, birazdan uyanacaktım. Etrafımdaki pislikler benden uzaklaşıp, sesin geldiği yöne doğru ilerlediklerinde kafamı kaldırıp, oraya baktım. Bu Michael'dı ve rüya olamayacak kadar güzel duruyordu.
"Peki bunu bize kim söylüyor?" Dedi gençlerden biri.
"Birazdan gitmezseniz, eceliniz olacak adam."
"Ah hadi ama bire karşı dört mü?"
Michael cebinden çıkarttığı silahı onlara doğrulttuğunda, hepsi afalladı.
"Dostum sakin ol. Tamam gidiyoruz."
Hepsi hızla oradan uzaklaştığında Michael yanıma geldi ve kolumdan tutarak beni yerden kaldırdı.
"Tanrı aşkına, gece vakti burada ne işin var? Evin yok mu senin!?"
"Bu seni hiç ilgilendirmez!" Dedim ve kolumu ondan kurtararak yürümeye başladım. Peşimden gelerek beni tekrar kolumdan tuttu.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"
"Eve gidiyorsun."
"Eve gitmek istemiyorum!"
"Bende sokakta kalarak, tecavüze uğramanı yada donmanı istemiyorum."
"Beni rahat bırak Michael!"
"Pekala, bunu sen istedin inatçı keçi."
Beni tek bir hamleyle omzuna attı ve yürümeye başladı.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"
"Bırak beni, indir aşağı!"
"Kaçırılıyorum imdat!"
Michael beni arabaya bindirdiğinde, kapıyı açmak için kolu bulana kadar kendisi de binerek kapıları kitledi.
"Aç şu kapıları!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Friend / Michael Clifford (Bitti)
Fanfiction"Pekala, bir bakalım. Saplantılı derecede aşık olduğum, bana asla aşık olmayacak en yakın arkadaşımla yatıyorum. Tam anlamıyla acınası bir haldeyim. Ama iyi tarafından bakıyorum da ağzını çok iyi kullanıyorsun." |Michael Clifford Fanfiction|