7. Bölüm

261 15 0
                                    

Artık her şey netleştikten sonra hayatıma bir çekidüzen verdim. Zeynep'le hedefimiz bir, ailesi de biliyor sevdiğimi. Her şey iyiye gidiyordu elhamdulillah. Okulda ilk dönemin ilk sınavları da geçmişti. Şuana kadar Zeynep'le beraber sınıfın ey iyilerindendik. Mustafa da bizim gibi çalışkandı ve başarılıydı. Alman sınıf öğretmenimiz üçümüze de hayran kalıyordu. Kendi dillerini bazı Alman'lardan daha iyi konuşuyorduk, gurur duyuyordu bizimle. Entegrasyon da hiç sıkıntımız olmadığını, devlete ilerde büyük katkı olucağımıza biliyordu. Asıl ben ilerde Türkiye'de yaşamak istiyordum. Ne kadar zor şartlarda olsa da, her şeyi bırakıp sıfırdan başlamak isterim. Ana vatanda yaşamayı ve kendi milletinin yanında yaşamayı arzu ederdim. Ama işte nasip, yada burda kalmamızın bizim için imtihanımızdı. Okula geri dönersek, ilk dönemin bitmesine son 1 ay kalmıştı. Artık son sınavlar, ardından kış tatiline girecektik. Zeynep'le biraz da olsun yazışmaya başlamıştık yine. Bana arkamdan demiş olduğu sözlerden sonra ve Babasıyla konuştuktan sonra, o günden beri yazışıyoruz çok şükür.  Mustafa'da da bu aralar bir gelişme vardı gibi, haftalardır sınıfta sanki biriyle çaktırmadan el hareketleriyle anlaşmalar, gülücükler felan atıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu tabiki. Tek ben anladım tabiki, hemen de sorguya çektiğim için, bugün her şeyi anlatmak için buluşmaya davet etti. Bunu duyunca randevumuzu ayarladık. Uzun zamandır, en sevdiğimiz yerde, Köln Merkez istasyonunda "Hayatistanbul Cafe" de buluşuyorduk. Burası bizi hep İstanbul'u hatırlatan bir lokantacıydı. Her çeşitli Türk sofrasında bulunan yemekler, türküler, her şey vardı. Gittik en arka tarafa, 2 çay ve 2 çorba siparış ettik. Konuya gelince çok uzatmadan da girdik zaten;
"Hadi konuyu saptırmadan ve uzatmadan anlat bakalım, o bakışlar kime beyfendi sınıfta"
"Açık konuşmak gerekirse Muhammed, aslında o gıcık olduğun Ebru'ya."
"😂😂😂"
"Gülme Muhammed.."
"Musti, Nasıl oldu bu iş😁😂"
"Gönül Muhammed, nerden geldi gitti, bilemiyorum. Ama bır sıkıntı daha var"
"Hayırdır"
"Rumeysa"
"Nolmuş ona"
"Bana resmen aşık olmuş Muhammed.."
Rumeysa.. Daha geçen hastaneye sevk edilen Rumeysa. Daha geçen belki hayatını kurtaran ben olan Rumeysa. 1.5 sene konuştuğum kız Rumeysa. Aileme tanıştırdığım, sözlenmek istediğim olan Rumeysa. Beni aldatan Rumeysa, Mustafa'ya aşık olmuş. Cevap veremedim. Şoktaydım. Rumeysayı unutamadığımdan değil, birden beni yok edip, dostuma aşık olması şok etti.
"Muhammed, ciddiye bile almadım ama en az senin kadar şok oldum"
"Ondan uzak dur Musti."
"Tabiki dostum, sana ihanet edemem."
"Ebru'ya gıcık olduğuma bakma, şakalaşıyoruz biz öyle. Sana yakışır hem, çok temiz bir kız, namazı niyazı yerinde. Biraz uzaktan izle onu, huyunu, davranışlarını tamam mı? Her şeyi gönüle bağlayıp sevme, biraz mantıksal git ve karar al. Ben öyle yaptım, o yüzden Zeynep'i isterdim hep, hem çok iyi anlaşıyoruz, hemde birbirimize uyuyoruz."
"Biliyorum Muhammed. Kıza gidip açılacağım diye açıklama yapmadım zaten."
"Zinaya yaklaşma kardeşim. Sonu iyi olmaz, benden söylemesi."
"Allah razı olsun kardeşim."
Konuşmamız burda noktalandı. Çayımızı bitirdikten sonra gezmeye çıktık, bir iki tur attık. Mustafa'yla tam vedalaşmak istedim, aramıza birden Ozan girdi, sınıfımızda diğer Türk öğrenci. Ozan bize hiç ayak uyduramayan biriydi. O çok müzikle uğraşırdı, kendi parçalarını yapardı, hayalı hep bir albüm çıkarıp ünlü olmaktı. Şimdiye kadar sadece küçük lokantalarda yapmış olduğu parçalarını söylemekti. Ordan harçlığını çıkarıyordu. Ayriyeten iyi bir yazardı Ozan. Bir kitap haline çıkarmak istedi zamanında, ama sponsor bulamadığı için, kitabı da çıkaramadı, o hayali de suya düşmüştü.
"Beyler, bu akşam bir gösterişim var, gelip dinlemek istermisiniz?"
"Olur neden olmasın Ozan, nerde?"
"Hayatistanbul Cafe, Saat 8de."
"Olur geliriz, akşama görüşürüz."
"Sağolasın aga👍🏽"
Akşama orda olacaktık, o sırada Camiye gitmiştik, Akşam namazını kılacaktık. Zafer amca da vardı, işten gelmiş, Namaz kılıp eve gidecekti sanırım. Camide İmam yoktu, bugün hastaydı, benim kıldırmamı istediler. Müezzini Musti yaptı. Rahat bir şekilde Akşamı kıldırdıktan sonra herkesle tokalaştık. Zafer amca geldi yanıma;
"İlerde bize de artık kıldırırsın 😁"
"Tabiki Zafer amca. Yeter ki isteğin bu olsun."
"Allah kabul etsin oğlum"
"Seninde amca."
Mustiyle beraber ayrıldık camiden. Yanımıza bir yaşlı amca geldi, beyaz ak sakallı amca. "Selamun aleykum gençler. Hayırdır nereye?"
"Amca, akşamı kıldık, arkadaşım bizi davet etti, bir gösterişi varmış. Oraya gidiyorduk."
"Müzikle gösteriş mi?"
"Evet Amca."
"Söz verdiğiniz için sözünüzü tutun, yoksa benimle cuma sohbete gelin diyecektim. Perşembe gecesi bol dua edilir, boş geçmeyin
gençler, bol dua edin."
"Allah razı olsun amca, Allah kabul etsin."
İçimize sanki bir sıkıntı girdi. Demin amcanın teklifini kabul etmediğimiz için bir suçluluk yapmış gibi hissettik birbirimizi. Öyleydi aslında. Çünkü bizi sohbete davet ediyor, biz de kabul etmeyip müzik dinlemeye gidiyorduk. Keşke söz vermeseydikte Bu güzel akşamı yaşlı amcayla beraber sohbette geçirebilseydik. Ama konu söz olunca tutmak zorunda kalıyoruz. Neyse yolumuza devam ettik sonunda lokantaya vardık. En ön saflara oturduk Mustafa'yla beraber, ve Ozanı da kucaklayarak karşıladık. Ben yerime geçtikten sonra Mustafa'da geldi yanıma..
"Tahmin et kimi gördüm"
"Kimi gördün?"
"Ebruyu"
"Vayyy😂"
"Ama sana kötü bir haberim var Muhammed"
"Noldu"
"Zeynepte var."
"Burada neyin kötü haberi var ki, o da gelip dinlemek istemiştir."
"Onların masasına bir etrafına bakar mısın, yanında erkekler var ve aptal aptal bakıyorlar"
Hemen gittim oraya. Masanın başına geçtim.
"Selamünaleyküm, hayırlı akşamlar hanfendiler bol bol keyifler. Sizleri rahatsız etmek istemem ama isterseniz bir arka sıraya geçermisiniz, bilhassa sen Zeynep?"
"Aa neden miş o? dediler
"Yanınızda bir erkek grubu var ve çaktırmadan hep size bakıyorlar. Bu bizi rahatsız ediyor"
"Bizi derken?" sordu Ebru.
Musti sustu, bir şey diyemedi.
"Yani ben" demek zorunda kaldım.
"Hayırdır beyler, hanfendiler, beyler sizi rahatsız ediyor mu? diyerek geldi biri onlardan.
"Hayır birader, bunlar bizim, geri dönebilirsin, hadi yoluna."
"Sen kiminle konuştuğunu biliyormusun? Bu lokantanın sahibini oğluyum."
"Bende Burak Özçivitin yeğeni, hadi git işine birader"
Durum ciddiye gitti. Ada'm beni itekledi, kavga çıkarmak istemedim ama kızların yanında artistliğin lüzüme gerek yok. Vurdum milletin içinde süratının tam ortasında, sadece kendimi korumak için. Kavga çıktı, görevliler bizi ayırdı, ardından hepimizi dişarıya attı. Dışarda işim zora gitti. Adam, kendi adamlarını çağırdı. Toplandılar, bende tek kaldım, cümbür cemaat bana saldırdılar. Kimse yardıma gelmedi. Heryerimi altüst ettiler. Sonunda nefessiz kaldığımı hissettiklerinde kaçtılar. Mustafa beni gördü, hemen yardım etti, ve yardım istedi ardından. Allahtan birşeyim yoktu ama heryerim ağrıyordu. Zeynep, Ebruda çıkmıştı.
"Bir şeyin varmı Muhammed?"
"Hayır uyku kuşum, sen yeter ki beni sevmeyi unutma."
"Ya manyak, dayak yemişin, beni sevmeyi unutma diyorsun. Her şey ben değilim. Biraz kendini düşün lütfen."
"Beni tamamlayan sensin işte. Sen olmasan, bende tamam olmam."
"E yeter da Muhammed. Olan var olmayan var, abartma istersen." dedi Mustafa. Zeynep'le beraber başladık gülmeye.
"Aynen, bizi düşünen yok" dedi Ebru. Mustafa'nın bakışları inanılmazdı. Kaçırmadı o anı ve tabiki güldü, sırıttı. Kerata nolcak, kaçırır mı o fırsatı.
Aslında bundan sonra pek tat kalmamıştı bu akşam. Sadece herkes ayrıldıktan sonra, Zeynep'i arabamla beraber eve bırakmamı kabul etti akşam olduğu için. Yolu bilerek uzattım, biraz fazla muhabbetimiz olsun diye.
"Az kaldı sevdiceğim. Kavuşunca her şey güzel olucak."
"İstemeyi mi diyorsun😆"
"Yok kefenimi giymeyi. Ya Zeynep Allah aşkına"
"Ahahahah😂😂😂"
"Gülme ya 🙄😒"
"Tamam kuzum tamam. Tarih belirleyelim hadi. Okul 15 Mayıs bitiyor, karnelerimizi de 24 Mayısta alıyoruz. Ne zaman olsun bu söz?"
"28 Mayıs 21e giriyorum, 29 Mayıs olsun."
"Niye 29 Mayıs?"
"Çünkü 29 Mayıs 1453te Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul fethetti. Bende tam 564 sene sonra seni feth ediceğim. Benim olucaksın."
"Sen kimi feth ediyorsun?"
"Kalbini"
"O lafa gel beyfendi."
"Güzel sözlü olalım yani :)"
"Yani"
"Sensin yani :)"
"Muhammed saçmalıyorsun yine."
"Sevdiğim içindir."
"Sev o zaman tamam."
"Sonsuza dek."
"Bitmeyen aşk diyorsun."
"Bitmeyen aşk.."
"Hadi bakalım, ben çıkıyorum, bir şey diyecenmi?"
"Beni sevmeyi unutma."
"Unutmam kuzum, dualarımda unutmadığımsın.."
"Seviyorum seni."
"Bende seni kuzum. Rabbime emanet ol."
"Sende uyku kuşum. Yarın okulda görüşürüz."
"Görüşürüz beyfendi."
Ne güzel bir gündü, ama en güzel anı buydu, Allahım, bana bunları yaşattığı için şükrediyorum. Her şer, ve her hayır Rabbimden gelir, herşeyin hayırlısı..
Telefonum çaldı.
"Muhammed, hemen eve gel, Türkiye'ye gidiyoruz."
"Noldu Anne?
"Deden vefat etti.. Bilet aldık, üçümüz gidiyoruz. Behlül dayınlarda kalıcak.."

Dedem mi.. Dedem vefat mı etmişti..

Bitmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin