"Adam hayatının son nefesini verirken, elinde masumun kanı varken mutluydu. Çünkü düşünmeden, umursamadan yaşamıştı tek nefeslik hayatını. "
Kitabın son cümleleri böyleydi. Umursamaz. Ama mutlu. Peki ya ben. Umursamaz gibi görünen ama içindeki arkadaşlarıyla mutlu bir ucube. Ah tam zamanında karşılaştırmalar da yerini almıştı.
Umursamaktan istifa etmeye karar verdim. Hem de hemen. Mutlu görünmeye değil mutlu olmaya karar verdim. Bundan sonra böyle yaşayacaktım olmayan hayatımı. Paramparça olan hayatımı.
İlk gün her zamanki gibi gittim. Geceye daldım. Beni almasına izin verdim. Güneş'in gelip gerçekleri ortaya koymasına kadar bu böyle devam etti. Zevksizdi. Her gece aynı şeyi yapıyordum zaten.
İkinci gün aklıma bir şey geldi. Karakter derisini kesip içerideki acılarını unutuyordu. Bu bölüm çok saçma gelse de denedim. Çünkü Karekter öyle söylüyordu. Ama kafamın iyi olması lazımdı. Önce bir hap aldım. Yarım saat sonra havada yüzüyordum. Başladım. Çakı tenime değdi ve kan akmaya başlamıştı. Sanki içerideki herşeyi damarlarım kusuyordu. İyi gelmişti. Ama kafam iyi olduğu için miydi? Bilmiyordum. Ben de umursamadım.
Sabah uyandığımda kafatasım beynime yeteri kadar yer sağlayamıyordu. Ağrıyı dindirmek için bir hap içtim ve yere yatıp kahkahalarla gülmeye başladım. Çünkü kafamı ağrıtana da dindirene de aynı isim verilmişti.
Üçüncü gün ücreti arabayı teslim edince isteyen bir yerden çok da lüks olmayan bir araba kiraladım. Kara uçurum diye bilinen bir yer vardı oraya sürdüm. Hava kararmaya daha yeni başlamıştı. Ve uçurum bir köyün hemen bitişindeydi. Karanlığa yakalanmadan varmak istedim oraya. Niyetim intihar değildi. Ona daha zaman vardı.
Ben düşüncelerimin zemininde kayarken bir patırtı koptu ve arabayı durdurdum. İndiğimde yerde bisikletiyle ve kırmızılı küçük bir kız yatıyordu. Nefes almıyordu. Gözleri açıktı ve bir deniz kadar maviydi. Şoka girmiştim. Hareket edemiyordum. Kaslarıma emir verdiğimde bana itaat etmeyip kızıyorlardı. Ben bunu yapmış mıydım. Şu küçük kız benim yüzümden mi geleceğini yaşayamamıştı? Okuyup bir meslek sahibi olamamış belki de okumak için parası yetmemiş ve köyün ağasıyla evlendirilememiş miydi?
Yaklaşık beş saat sonra arabayı yerine bırakmak için gittiğimde hem arabadaki hasar hem de verecek param olmadığı için dayak yemiştim. Bu beni kendime getirmişti.
Daha sonra beni bir depoya atmışlardı. Uyuyamamıştım. Yine. Zaten öyle bir yerde nasıl uyunurdu ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH 2
Short StoryUçurumun kenarında beklerlen sigaramdan bir nefes daha aldım ve küçük bisikletli kızı düşündüm. Üzgündüm ama bu yeterli değildi. Okuduğum bir kitap beni nasıl bu kadar etkileyebilmişti ki? Saçmaydı. Çok saçma.