Bir kız çizin hayalinize. Saç rengi, göz rengi, ismi, boyu, kilosu, teni veyahut ırkı hiç mühim değil. Sadece bu kız hakkında şunu bilseniz kâfi. Bu kız uyuyamıyor. Hayır! Uykusu olmadığı için değil veya açlıktan degil. Onlar olsaydı elbet çözüm bulunurdu. Uykusuzuluga hap, açlığa yemek. Ama işte sorun bu değil maalesef. Bu kız uyumaktan korkuyor. Evet. Uyuduktan sonra olabilecek felâketlerden, uyuduktan sonra göreceği rüyalardan korkuyor. O, uyuduktan sonra oluşabilecek felaketlerin ve görebileceği rüyaların gerçeklik payından korkuyor. O, gördüğü rüyaların gerçekleştiğine şahit olmuş, felaketlerin gelişini izlemiş , ölünün o sıcak duygusunu tatmaya ramak kalmıs ve en önemlisi de düşünme duygusunu yitirmiş bir kız . Tek sığınağı ailesinin ilk ve son hediyesi kolye olan bu kızın hayat öyküsüne var mısınız?
⇨♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚⇦Bazen küçük bir sevgi değiştirir hayatımızı, bazen bir kaza, bazen ise bir hediye...
Hediyeler değerlidir. Hele ki bu "Koca Kötü Dünya"da tek ailenizin "tek" hediyesiyse. O hediye sizle mezara bile gider. Çünkü o hediye sizi koşulsuz seven, her hatanıza göz yuman ailenizden tek hediyedir. Hele ki ailenize çok düşkünseniz ve ailenizin maddi durumu bir kıyafet alamayacak kadar kötüyse...
↘↘↘↘↘↘↙↙↙↙↙↙
Yaşlı, duygu yüklü gözlerle ilk kez gördüğü, ilk kez kutladığı doğum günündeki kekin, üstündeki muma bakarak ailesini zor duruma düşürdüğünü düşündü ve yine kendinden nefret etti. Şu zamana kadar kendinden, varlığından, isteklerinden her zaman nefret etmişti. Ama bu kez çok farklıydı. Çok farklı hissediyordu. Sanki... Sanki bu gecenin... Bu gecenin dönüm noktası olacağını sezmiş gibi. Bu gece ilkleri yaşanıyordu küçük kızın.
Doğduğundan beri ilk kez doğum gününü kutluyor, ilk kez ailesinin gözlerinin güldüğünü görüyor ve ilk kez uzun sürmüyordu nefreti. Normalde sabaha kadar zor geçer hatta bazı günler sabahları bile kendinden nefret ederdi.
Ama bu kez belkide ailesinin gerçekten mutlu olduğunu görünce hemen geçmişti kendinden nefreti. Elinde olsa bu zamanı dondurur, tek varlığı olan ailesinin mutluluğunu sonsuza kadar izleyerek mutlu olmaya çalışırdı. Ama işte mümkün değildi.
"Kızım mumun eridi eriyecek. Üfleyecek misin artık prensesim? Yoksa biz gıda zehirlenmesinden tahtalı köyü boylayalım mı? "
Babasının o sert ama mutlu sesini duyunca bir nebzede olsa kendine gelmişti küçük kız. Ne demişti o? Gıda zehirlenmesi mi? O da neydi ki? Ama ünlü lafı "tahtalı köyü boylayalım mı? " yı kullandıysa kesin kötü bir şeydir diye düşünerek mumu üflemeye karar verdi. Her gece yatmadan önce söylediği " İnşallah ne ailem benim öldüğümü görür ne de ben onların" diyerek yarısı erimiş olan muma üfledi.
Hediyesini açarken eli titriyordu küçük kızın. Yine bir ilk olmuş ve ona hediye alınmıştı ki belkide bu hediye ilk ve son hediyesiydi. Daha önceden hiç bu duyguyu tattığını düşünmüyordu. Tatacağınıda düşünmüyordu o başka. Bu... Bu cok farklı bir duyguydu onun için."Mutluluk karışımlı nefret suylu sevgi" diye düşündü kendi kendine. Ne kadar saçma da olsa küçük kızın hoşuna gitmişti.
Yırtık poşetin içindeki zinciri görünce bi' an ufak bir şok geçirdi. Zinciri eline alıp daha detaylı incelemek istiyordu. Eli zincirin o soğuk halkalarına değince bir an ufak çaplı titreme geldi küçük kıza. Eline aldığı zincirin ucunda, mor bir taş ve sanki bu taşı koruyan bir hapishane duvarı gibi kaplı bir demir vardı. Sade görünümü çok hoş gözüküyordu. Bir an takmak geçti içinden küçük kızın. İlk kez bir kolyesi oluyordu ve bu kolye ailesinin ilk ve tek hediyesiydi.
Birden ailesine teşekkur etmeyi unuttuğu aklına geldi. Yüzü kızarmıştı şimdi. Hemen kolyeyi yattığı battaniyenin ustune atarak gidip ailesine sımsıkı sarıldı. O kadar sıkı sarılmıştı ki annesi " Prensesim yeter artık bence. Kaburgalarımız çatladı. " deyip güldüğünü hatırlıyordu.
Hatırladığı mazilerle yüzünde acı ve mutluluk karışımlı bir tebessüm belirdi. Keşke o gün onları bırakmasaymışım diye geçirdi içinden. Keşke çatlasaydıda kaburgaları yine kalsaydı yanımda diye geçirdi içinden. Derin bir nefes aldı içinin sonsuzluklarına doğru... artık kabullenmeliydi. Ailesi yoktu.
O anda bir polis memuru gelerek küçük kızın ifadesini aldı. Küçük kız sorulan sorulara teker teker, sabırla cevap verdi. Her soruda bi' 5 dakika düşünüyor sonra cevaplıyordu. Ki bu da polis amcalarını kuşkuya düşürüyordu.
Sorgu bittikten sonra, küçük kızın ilk gördüğü memur amcası yanına gelerek " Bak küçük hanım. Aileni çok yakında bulacağız. Ve siz eskisi gibi olacaksınız . Hep birlikte musmutlu. Ama şimdi bir süre, senin yaşıtlarında arkadaşlarının yanında kalmaya ne dersin? " diye sordu kuçuk kıza. Küçük kız bi' an düşündü. Başka bir yerde, başka insanlarla. Alışamıyacağını düşünüyordu. Ama kabul etti.
"Olur polis amca. Ama ailemi bulacaksınız söz mü? " diye sordu küçük kız. Bir an polis amcasının gözlerinde hayır dermiş gibi bir şey gördüğünü sandı. Ama hiç öyle inanmak gelmediği için içinden boşverdi.
"Buna söz veremem küçük hanım. Ama inan bana gideceğimiz yerde de mutlu olacaksın. "
Polis amcasının söyledikleri hiç hoşuna gitmiyordu küçük kızın. Sanki bir şeyler sakladıklrını biliyorlar ve ona söylemiyorlar gibi. Ailesini bulamayacaklarını biliyordu. Çünkü gördüğü rüyalara inanıyordu. O rüyadada olduğu gibi; kanlı zemin, kanlı zeminin üzerinde iki cesetin sürüklenme izi. Sonra bir ses. Ve sonra karanlık.
Küçük kız sesin ne dediğini hatırlamaya çalışıyordu. Ne demişti ses " Gün gelecek hiç bir varlığa güvenmeyeceksin. İşte o gün dünyanın farkına varacaksın. Başına gelenleri düşün ve yapbozu tamamla. Her şey yeni başlıyor. Matmazel. "
Arkadaşlar öncelikle merhaba. İlk kez yeni bir hikaye yazıyorum ve malum heyecan var. Lafı uzatmayacağım hikaye hakkındaki eleştirinize her türlü açığım. İster sayın ister sevin. Seviliyorsunuz ~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON HEDİYE
Mystery / ThrillerBir kız çizin hayalinize. Saç rengi, göz rengi, ismi, boyu, kilosu, teni veyahut ırkı hiç mühim değil. Sadece bu kız hakkında şunu bilseniz kâfi. Bu kız uyuyamıyor. Hayır! Uykusu olmadığı için değil veya açlıktan degil. Onlar olsaydı elbet çözüm...