Beklenmedik sarılmaları yüzünden durum garip bir hal almıştı, bu yüzden yemek yemek için bir yerlere gitmeye karar vermişlerdi. Tren istasyonunun yanında bulunan McDonalds'a gitmişlerdi ve ikisi de sessizliğe gömülmüştü.
"Yani..." Sessizliği bozan taraf Yoongi olmuştu. (Ç/N: Aha seme) "Neden bu kadar geciktin?" Jimin bakışlarını oynamakta olduğu parmaklarından kaldırmıştı ve hyungunun koyu kahve gözlerinin içine bakıyordu. Hala transta gibiydi, belki de Yoongi'nin bu kadar güzel olacağını beklemediğinden dolayı. Ama öyleydi ve işte tam olarak bu yüzdendi. Jimin'in ölümüne gergin olmasının sebebi buydu.
"Ben.. ben şey, doğruyu söylemek gerekirse yanlış trene binmişim.. Ve bunu da 20 dakika sonra fark ettim ve sonra.. sonra indim ve kendi istasyonuma dönen treni bekledi ve daha sonra da sana gelen bir sonraki tren için beklemek zorunda kaldım ve internetim de yoktu bu yüzden sana mesaj atamadım ya da başla bir şey yapamadım."
Jimin konuşurken kekeliyordu, Yoongi gülüşünü bastırmaya çalışırken esmer olan bakışlarını yeniden oynamakta olduğu parmaklarına indirdi. Jimin'in gergin görünüşünün ve bu kadar şapşal oluşunun bir bakıma tatlı olduğunu düşünmüştü. Jimin'i gördüğü anda, Yoongi'nin kötü modu tamamen kaybolmuştu. Son günler Yoongi için çok boktan geçiyordu, küçük olan sağolsun ki bütün kötü modu kaybolmuştu.
"Çok ama çoooook üzgünüm hyung." Jimin kafasını kirli masaya dayamak için biraz eğmişti. "Yah tabiki de masa kirli!" Büyük olan aralarında oluşabilecek olası garip durumu önlemek için Jimin'in kafasını tutup kaldırdı.
"Ama her neyse işte, sonuçta kızgın falan değilim tamam mı? Sadece endişelendim ve evet birazcık da sinirlenmiş olabilirim. Ama şimdi değilim, bu yüzden hadi yemek için bir şeyler alalım çünkü acıktım."
-
Jimin iki dakika önce gelen BigMac'inden aldığı büyük ısırıkla birlikte mutlu bir şekilde inlemişti. Yemeğe olan sevgisi yeni bir şey değildi. Yoongi yemek sever olduğunu gizlerken, Jimin yemek sevgisini göstermekten çekinmiyordu. Yoongi'de Jimin gibi yemekleri seviyordu ama bunu herkesin bilmesine gerek yoktu. Yoongi önünde duran yemeğe dokunmadan küçük olanı izliyordu. Bir keresinde de söylediği gibi fast foodu o kadar da sevmiyordu, ama buraya sadece Jimin için gelmişti. "Gerçekten de fast foodu seviyorsun değil mi?" Yoongi hala küçük olana yoğun bir şekilde bakarken söylemişti. Jimin gözlerini elindeki burgerinden kaldırıp Yoongi'nin gözlerinin içine baktı. Yüzünde parlak bir gülümseme ile kafasını onaylarcasına salladı ve yemeye devam etti. Küçük olana gülümsedikten sonra, Yoongi de yemeye başladı.
"Şimdi ne yapmak istersin?" diye sordu Yoongi ikisi McDonalds'tan ayrılırken. "Sadece bana etrafı göster! Mogo-Gu inanılmaz!"
"Pek değil açıkçası, ama tamam haydi gidelim-"
Yoongi, Jimin'i birkaç ünlü mekanı gösterdi ve kendisinin gitmekten hoşlandığı favori yerlerini. Buralar istediği zaman yalnız olabileceği ve oturup şarkıları üzerinde çalışabileceği yerlerdi. İlk başta durum biraz garipti, ikisi de bir şey söylemiyor, gülümsüyorlardı. Yoongi küçük olana biraz farklı mekânlardan bahsetmişti. Ama daha sonra konuşmaya başladıklarında duramadılar. Yoongi daha önce hiç bu kadar aptalca şeyler hakkında konuştuğunu hatırlamıyordu, neden PE dersleri olduğu gibi, ilgi çekici bir konu bile değildi. Neden ilkbahar yazdan daha iyiydi ya da neden yemekler bu kadar pahalı olmak zorundaydı.. Ve bunun gibi bir sürü farklı ve değişik şeyler hakkında konuşmuşlardı. Ama Yoongi daha önce hiç hayatında bu kadar mutlu olmamış gibi mutluydu, erkek arkadaşı Namjoon onu terk ettiğinden beri.
Jimin onun için gerçekten de iyi bir arkadaştı ve Yoongi aynı zamanda onunla birlikte olduğu için mutluydu. En son ne zaman bu kadar güldüğünü hatırlamıyordu. Jimin o kadar aptal ve çılgın bir çocuktu ki, Yoongi ne zaman küçük olan ne zaman komik bir şey söyleyecek olsa gülmekten başka bir şey yapamıyordu.
Tam anlamıyla her şey hakkında konuşmuşlardı. Biraz smoothie içmişler, şehirde gezinmişler ve birkaç selfie çekmişlerdi. Her zaman olduğu gibi, zaman uçup gitmişti. Saat çoktan akşamın yedisi olmştu ve Jimin trenine yediyi çeyrek geçe binmek zorundaydı.
Tren istasyonundaki banka oturdukları an ortam bir sebepten dolayı aniden garip bir şekilde sessizliğe gömülmüştü.
İkisi de komik konuşmalar istemiyordu. Sıkıcı görüşleri ya da ikisinin de sahip olduğu saçma hayaller sona ermişti. Birbirlerini her gün göremeyecek olmalarını bilmeleri gerçekten de moral bozucu, iç karartıcı bir şeydi; ve ayrıca birbirlerine trenle 50 dakika uzakta yaşamaları da vardı.
Jimin'in treni geldiğinde ikisi de elveda deme zamanının geldiğini biliyordu.
"Güzel bir gün için teşekkür ederim." dedi büyük olanJimin'i kendine doğru çekip uzun bir üre sarılmadan önce. Bu sarılma olmasıgerekenden uzun sürmüştü ama ikisi de farkında olmalarına rağmen bunuumursamıyorlardı; bu şekilde ikisi de rahat hissediyordu. Bu yüzden yaklaşıkbeş dakika kadar sarılmışlardı. Yoongi, Jimin'den yumuşak bir şekilde ayrıldıve küçük olan ona parlak bir şekilde gülümseyerek el sallayıp güle güle demedenönce, ona son bir gülümseme yolladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
#sadlife [yoonmin ]▶[Türkçe Çeviri]◀
FanfictionOriginally written by @wangzico Orijinal hikaye @wangzico tarafından yazılmıştır. Have a nice reading~ İyi okumalar~ @wangzico Thanks a lot, again♡