Geç geldiğinin farkındayım siz de yb yazmak yerine yorum yapın görüşlerinizi gelirtin.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)
○○○
Gözlerimi açmaya çalıştığımda inanılmaz bir hafiflik vardı, kuş tüyleri kadar yumuşaklık hissi veriyordu. Buğulu gözlerimle odayı kolaçan ederken Oğuzhanın haraket ettiğini gördüm, telaşlıca bir şeylerle uğraşıyordu.
Merakımı saklayarak yataktan kalktım oturur pozisyona geçtim.
Sanırım bavula bir kaç parça kıyafet koymaya çalışıyordu.''Burası artık senin için güvenli değil.'' Dedi, beni ölmekten beter eden adam. İstemeyerek de olsa kıkırdadım.
''Benim seninle gelecek hiç bir yerim yok, sıkmaya başladın. Canım.'' Dedim.
Canım kelimesini en samimiyetsiz halimle ve ukalaca söylemiştim.
Keşke her sıkmaya başladığında ondan kurtulabilseydim, onunla geçirdiğim ilk gün bile kararım gitmek olurdu.
Eski yaşantımı özlememiştim ama burda geleceğe dair umutlarımı kaybetmek üzereydim.
dayan Beren dayan geçecek diyerek avuttum kendimi.
Ona sormak istediğim şeyler vardı, şuanda da sormamın sakıncası yoktu herhalde. "Dünkü yaptığın o işaretleme bir ceza mıydı?" dedim.
Bunu düşünmemi tuhaf görmemişti sonuçta bunları anlatmıştı, ceza ve ödül kavramlarını çok net hatırlıyorum, istemediği bir davrınışım olmuştu sonuçta, kimse sevdiği insanın kendine zarar vermesini istemez ama yine de kimse sevdiği kıza kendi eliyle zarar da vermez.
Ay şu çelişkili adam yok mu! " Seni koruyabilmem için bir 'beden mührü' şarttı kimse dokunamaz o varken." dedi.
Ve sinirlerimi bozdu.
Şu saçma hayatımda korunmak istemiyordum, tek zarar veren oydu, eğer çok korumak istiyorsa kendinden uzak tutsun beni, haksız mıyım? Acaba neden güvende değildim ki, evden bile çıkmadım.
Polis bile bulamadı beni.
" Ben senle bir yere gitmek istemiyorum." dedim, o sinirden kuduran surat ifadesiyle katlı olan kıyafetlerimi işaret etti. "Al bunlar giyebileceğin kıyafetler içinden istediğini seç ve buraya koy." dedi.
kendi kıyafetlerini de yerleştirmişti.
Diğer eşyaları toplamaya koyulmuştu, bende istediklerimi koydum yani hepsine öylece bir göz atıp tıkıştırdım.
"Kaç yaşındasın sen?" dedim bir anda çünkü içimde onla ilgili meraklı kısmı susturamamıştım ve bu meraklı kısım cevap için sabırsızlanıryordu.
Bananeyse sanki iyice salça kıvamına gelmişti bu işler.
"27 yaşındayım senden tam 10 yaş büyüğüm. Ufaklık!" dedi ve ufakça da gülümsedi.
Bildiğim halde duyduklarıma şaşırmıştım.O da kabul etmeliydi ki yaşantılarımız görüşlerimiz çok farklıydı, çünkü bu geçirdiği 10 sene onun içinde elbette izler bıraktı ve benim daha yaşayacağım 10 yılım var.
3 ayda değişen insanım 10 yılda evrim bile geçiririm.
"Aramızdaki yaş farkını hesaplayabilmene çok şaşırdım doğrusu, bunları yapan birinden bu zekayı beklemezdim. Şaşırtıyorsun." dedim. Tüm eşyaları hazırlamıştı, bense bunun farkına bile varmamıştım, kolumdan tutup merdivenleri inmeye başladı bir eliyle beni diğer eliyle de bavulu çekiyordu.
Bavulu zorluk çekmeden indirdi ben olsam o kaya kadar bavulu ya yuvarlanarak indirirdim yada indiremezdim.Bavulu bırakıp salonun köşesine doğru ilerledi bende ne yaptığını anlamaya çalışıyordum, gürültü yapmasa bile hızlıca çekmeceyi açtı ani hareketi beni biraz heycanlandırmıştı, silah mermileri çıkartıyordu.
Bir sürü mermi ve bir tane daha silah almıştı.
2 silahtan biri diğerine oranla çok çok küçüktü, ilgimi çekmişti bakmak istiyordum. yanıma doğru gelirken bende yanına ilerledim, yanıma gelme süresi kısalmıştı böylelikle daha çabuk bakacaktım, inceleyecektim. 30mm'lik kullanıyordu ve o boyut korkutmak için değil de öldürmek içindi...
İşte şimdi korkmaya başlamıştım. O silah yanındayken onu asla sinir etmeyecektim, bu deli adamın ne yapacağı belli olmaz.
Dün beni dişçi koltuğunda yakan adam bu gün de araba koltuğunda öldürür ah koltuklar ah.Bir kaç adım geri gittim, bavulun çekme yerinden tutup sürüklemeye başladım.
Bu yardımımı iyi niyet göstergesi olarak algılasa çok iyi olurdu. Amacım suyuna gitmek değil kendimi korumaktı. Evin otoparkındaki arabaya bindim o da bavulu bagaja yerleştirmekle uğraşıp yanıma geldi. "O silahın ucu sana doğrulmaz." dedi, "Ben seni bu kadar severken olmaz." diye mırıldandı sonrasında. Sevinsem mi yoksa kendimi giden arabadan atsam mı bilemedim. Slow bir şarkı gelene kadar karıştırdım radyoyu, arada bir bana bakıyordu ne yaptığımı izliyordu. Bende ona bakmıyormuş gibi yapıp hoşuma giden şarkıyı bulmamala birlikte arkama yaslandım. Camdan dışarı bakıyordum hava biraz kararmıştı, bulutlar yağmurun habercisi gibiydi. Canım sufle çekmişti sufle istiyordum ama ona abisinden şeker isteyen çocuk gibi davranamazdım ya.
Gözlerimi şehirler arası yolda mola yerlerini arıyordu. "Ne istiyorsun söyle bakalım." dedi. Beni kaçıran adamlarda en sevdiğim özellik halden anlamaları, çok gecikmeden o istekli sesimle konuştum " Canım çok sufle çekiyor şurda mola verelim mi?" dedim olur diyip sola yanaşmaya başladı. Otobüsler de durmuştu ve ortalık karışıktı kaçabilirdim. İnanmayacaksınız ama tatlı isteğim kaçma isteğimin önüne geçti. Küçükken iyiki şeker vereceğini söyleyip benimle gel diyen olmamış. İçeri girip tatlı bölümüne geldik kendimden geçmiştim, Allahım.... Sütlaçlar, güllaçlar, sufleler, baklavalar, pastalar..
hepsi bi anda gözümün önünden geçti. Kan şekerim düşmüştü ben napayım. 2 kahve ve 1 tane sufle aldı, köşedeki masaya doğru geçtim yağmur hafif hafif sendeliyordu. Hızlı hızlı suflemi yemeye çalıştım bir an önce karnımda olsun istiyordum. Kendimi kaybedip hepsini bitirmiştim. Artık daha iyiydim. O ise yavaşça kahvesini yudumlayıp bana bakıyordu. "Yakınlaştır yüzünü bana." dedi ve demesiyle birlikte refleks olarak yaklıştım, eline bir peçete alıp dudağımın kenarında kalan sufleyi sildi ve daha da yaklaşıp "Keşke silmek yerine öpebilseydim." diye fısıldadı. Rahatsızca somurtup ayağa kalktım.
Buraya ayrılan süremizin sonuna gelmiştik.
Yağmur yağmur yağmıyordu, tek duyduğum ses geçen arabaların yaptığı su sesiydi. Rahatlama hissi uyandırıyordu. Çok ferahlatıcıydı.
Arabaya binmiştik kafamı koltuğa yaslamış uyumak üzereydim. Kendimden geçmişken yanağımda bir elin tenimi okşadığını hissettim.
Uyanmak istemedim gözlerimi açmak istemedim ve devam etmesini istedim.
Rahatsız etmiyordu, gevşetiyordu bu güzeldi. Hafiften gözlerimi araladım neler olup bittiğine baktım.
Vadi gibi bir yerin orda durmuştuk artık otobanda değildik.
"Çok uykum var Oğuzhan. Ne zaman orda olucaz." dedim mayışık sesimle. kucağına alıp arabadan çıkarttı ve arka koltuğa yatırdı.
" Daha çok yolumuz var, Ülke dışına çıkıyoruz." Belimin üstüne koyduğu elini umursamadan yan dönmeye çalıştım. "Üşüdüm ben."
Kalorifer ne kadar açık olsa da bazı yerlerimden kıyafetler sıyrılmıştı.
Açıkta kalmıştı. Onun dokunması ile birlikte ısındığımı hissettim. Ellini gezdirdikçe avucundaki ısı bana geçiyordu. Üstüme doğru geldiğini hissettim.Arka koltuğun sırt kısmını bagaja doğru aşağı indirip 2 kişinin de sığacağı bir şekil aldırdı.
Yanıma yatıp sarıldı, elini açıkta kalan yerlerde gezdirdi ben de ona doğru dönüp iyice sokuldum, iyice çekti ve kendimi ona dayamamı sağladı.
üstündeki montu bana doğru örtü boynumu sakin sakin öpüyordu.Bilincim çok yerimde olmasa da "Kes şunu!" diyip bacak arasına sertçe bacağımı yerleştirtim. Şuan huzurluydum. Onunda huzurlu olduğunu hissediyordum.
Umarım bu hiç tatmadığım duygu uzun bir süre benimle olur.
![](https://img.wattpad.com/cover/84844738-288-k114335.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantılı Duygular +18
Teen FictionSıcak temaslar aralarında ki soğukluğu eritebilecek güçte mi? Belki bu hikayeyi okursanız anlarsınız.