Birinci Bölüm

109 15 19
                                    

En güzel tesadüfler hep filmlerde masallarda aşk hikayelerinde olur diyenlere binlerce kere inat tanıdım seni.. ilk sözün ilk dokunuşun gibiydi..

Düşünmeden..bilmeden.. gözlerini çok uzun bir zaman hiç görmeden sevdim ben seni.. sadece yazıların kelimelerin bana anlattığı bir adamdın.. ama tanıdığım gördüğüm bildiğim en doğru adamdın... ADAM GİBİ ADAMDIN..

Sevebiliceğim bu dünya üzerindeki en harika insandın..

Gururunu sevdim ben gözlerinden önce..Dik başlılıkla yoğrulmuş ruhunu.. kimseye minnet etmeyen düşüncelerini yalnızlıkla koruduğun en derinlerini sevdim ben..

Hiç korkmadım seni sevmekten..

Her güne büyük bir aşkla uyandım ben..

Kalbim her defasında sen diye çarptığında gurur duydum kendimden -senden..

Bir adam ancak bu kadar sevilebilirdi ve özlenirdi canımı yaksa da uzaklıklar hiç yorulmadım ben.. sevdim...

Ben birde yüzünü sevdim.. ruhunu aydınlatan yüzünü.. güldüğünde küçülen gözlerini sinirlendiğinde hakim olmaya çalıştığın sözlerini.. Güzel bir şey olduğunda tebessümünü.. seni ben her şeyinle çok sevdim.. hayatım boyunca aldığım en doğru karadı bu ve ben bunu kalbimle tasdik ettim..

Zor günlerimizde oldu bizim ...çok zor günlerimiz inancımızı kaybettiğimiz sevgimizi yıpratmamak için kaçtığımız herkesten sakladığımız kuytularımız oldu.. hep ayrı ayrı saklanıp ama her defasında saklandığımız kuytularda buluştuğumuz anlar oldu.. söylenen binlerce olumsuz söze karşı arkasında zırh gibi durduğumuz büyük bir aşkımız oldu bizim..

Ne sen ne ben kimsenin bizi anlamasını beklemediğimiz sadece bizi bize bağlayan günlerimiz gecelerimiz uzun uzun konuşucak sıkıntılarımız oldu..

Sen ben.. ben sen oldum..

Senden sonra aşkı öğrenen senden sonra aldığı nefese anlam yükleyen senden sonra hayata yeniden sıkıca bağlanan bir kadın oldum ben.. baharda açan çiçeklerim ve binlerce renklerim oldu..yağan her yağmurda bu koca şehri sen kokutan yağmurum oldu..

Aşkım...

Yaşama sebebim...

İyi ki varsın sevdiğim adam...

Lana ilk acısını tatığın a daha 14 yaşındaydı ve o gece ailesinin ayrılık sonucunda ardı ardına içtiği içkilerin kurbanıydı. Babası annesini çalıştığı okuldaki sarışın resim hocasi ile adatmıştı. Lana o gece evde dolaptaki içkilerin hepsini içerek kalbini tedavi etmeye çalışmıştı.

Ertesi sabah karşısında içki şişeleri ile uyanmıştı. Tüm gece yaşadıklarımın hepsi rüya olsun diye dua etmişti ama demek ki olmamıştı. Aynaya bakmaya gücü olmadığı için direk dolabına doğru gitmişti. Aynaya baktığımda karşısına çıkacak görüntüyü tahmin ediyordu.

Giysilerini kapmış hemen giyinerek evden çıkmıştı. Evinin orası işlek bir yer olduğu için taksi bulması hiç zor olmamıştı. Direk okulda tanıştığı arkadaşına gitmişti.

Lana baskı altında büyümüş olabilirdi ama doğuştan romantikti. Ruhunun derinliklerinde aşka ve çekime inanıyordu.

Neyse ki 18 yaşında kendisine öğretilen sınırları devreye sokmayı öğrenmişti. 19 yaşında ise yüzü gülmüştü ve Uzay ile tanışmıştı. Hayatının aşkı. Resim sergisinde karşılaştığı, ayaklarını yerden kesen adam. Uzay çok yakışıklıydı, romantikti ve babası gibi adamlara benzemiyordu. Doğum günlerini ve özel günlerini hatırlıyor, şahane çiçekler alıyordu. Lana'nın annesi onu yemek masasında ki ziyafeti yüzünden seviyordu.

1 yıl flört ettikten sonra, Uzay Lana'ya evlenme teklifi etmişti. Bir sonra ki bir yılı uyum içinde geçirmişlerdi. Hiç kavga etmiyorlardı. Hatta tartışmıyorlardı bile. Duygusal hiç bir problemleri yoktu. Bu yüzden Lana da evlenme teklifine evet cevabını vermişti.

Uzay gerçekten kusursuz bir adamdı. Yani... cinsel dürtülerin zayıflığını saymassak. Bazen aylarca öpüşmedikleri oluyordu. Luna da böyle erkeklerin böyle zamanlarda kendi kendine bütün erkeklerin azgın olmadığını söylüyordu.

Ya da buna inanıyordu. Ta ki onu Benan'ın düğününü olduğu gün aniden Uzay'ı merak etmesi ile Uzay'ı ziyarete gidip Uzay''ı apartman komşuları ile uygunsuz durumda yakalayana dek. Gördüklerini algılayabilmesi için 5 dakika geçmesi gerekmişti. Elinde büyükannesinin incileri ile öylece durmuş, bir şey diyememişti. Uzay başını kaldırıp baktığında, onun şaşkınlık dolu mavi gözlerini görene dek bunların gerçek olduğunu kabul edememişti.

Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, her şey biter mi?
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, herkes gider mi?

''Senin hasta olduğunu sanıyordum.'' demişti aptal aptal; sonra da hiç bir şey demeden uzun elbisesinin eteklerini tutup evden koşarak çıkmıştı. Düğün salonuna nasıl döndüğünü hatırlamıyordu. Günün geri kalanını da siyah uzun elbisesinin içinde, sanki dünya başına yıkılmış gibi, etrafına sahte gülücükler yağdırarak geçirmeye çalışmıştı.

Benan ve Derin evlilik yemini ederken, Luna kalbinin param parça olduğunu hissetmişti. Düğün salonunun kapısına oturmuş, içinde fırtınalar koparken ve bir el sanki boğazını sıkarken gülümsemeye devam etmişti. Kokteyl sırasında da arkadaşının mutluluğuna kadeh kaldırmıştı. Benan ve Derin'in düğününü kendi sorunlarıyla ölmeyi tercih edebilirdi. Sarhoş olmak istemiyordu. Ama bir kadeh şampanyadan bir şey olmaz nasıl olsadiyerek içmeye devam etmişti.

Keşke kendini dinlemeseydi..


İçinde Sen VardınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin