1. BÖLÜM

939 55 11
                                    

İstanbul' a gidiş
GÜNEŞTEN
Bahçesi meyve ağaçlarıyla, öbek öbek çiçeklerle dolu büyükçe bir evde geçti çocukluğum.Dayanışma içinde yaşayan, paylaşarak acıları azaltan,sevinçleri çoğaltan kocaman bir ailenin en küçük ferdi olmanın ayrıcalığı ile...
Akşam ince ince iniyor gökyüzü yamaçlarına . Her gün olduğu gibi telaşsız,sakin ve geniş bir zaman içinde. Önce sıcaklığını kaybediyor güneş, ardından ışıltısını ve sararan rengiyle hüznü dokuyor.
Bu saatlerde telaşlı ayakların hızlı adımlarını görebiliyorum. Acaba İstanbula gittiğimde böyle olabilecekmiyim.Ailemden uzak bir şekilde yarın arkadaşım Esma ile İstanbul' a üniversite okumaya gidiyorduk. Yani bu evde son günüm tabi ki de arada bir gelirdim. Pencerenin oradan uzaklaşıp beni çağıran yatağıma yatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼
Sabah telefonumun çalmasıyla gözlerimi açtım. Yataktan yavaş adımlarla banyoya doğru yürüdüm. Abdestimi alıp ve namaz kıyafetlerimi giyip , güzel bir şekilde sabah namazımı eda ettim. Birazda kuran okuyup mutfağa doğru yol aldım.
Sabah kahvaltısını hazırlayacaktım. İlk önce cüzdanımı alıp evden çıktım. Evin tam karşısında pastahane vardı oradan poğça, simit gibi şeyleri alıp dışarıya çıktım.
Pastahanenin önünde bir kız çocuğu gördüm. Üstü kirli, ayaklarında sadece terlik var bir çorabı bile yok. Şuan hava sıcak ama kışın ne yapacak. O küçücük elleriyle peçete satmaya çalışıyor. Tam yanına gidiyordum ki bizim yan komşu Tarık amca kızın yakasından tutup itti. Bir yandan da tehdit ediyordu.Bu nasıl insan Ya Rabbim.
Kız çocuğu ağlarken hala tehditlerine devam edip birazda hırpalıyordu. Buna son vermek için yanlarına gittim.Adam tabi zengin onların ne çektiklerini bir Allah bir de kendileri biliyordur.Araya girip konuşmaya başladım.

-Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz ya bu yaptığınız gözle yumulur gibi bir şey değil. O daha küçücük vurulur mu belki bu yaşına kadar ona annesi bile vurmamıştır. Sırf siz zenginsiniz diye onları ezmek zorunda mısınız. Bir düşünün onların yerin de siz olduğunuzu nasıl olur. Kendini beğenmişin biri gelir hayatını alt üst eder. Belki annesi hasta, belki babası yok , çalışmak zorunda. Düşünün bu yaştaki bir çocuğun okula gitmesi gerekmiyor mu o ise sokaklarda mendil satıyor. Belki bir savaştan kaçtılar. Türkiye yi kardeş bilip gelmişler. Biz kanat gerip koruyacağımıza bir Türk milleti olarak yardım edeceğimize onları gördüğünüz yerde iğrenir bir şekilde bakıyorsunuz. Onlarda istemez miydi bizim gibi hayatlarını yaşasınlar ama işte olmuyor.Bizim gözümüz bu kadar körken onlara nasıl yardım edelim.Son bir söz olarakta "Şöyle bir bakıyorum da siyah takım elbiseli adam gibi adam görüyorum. Ama ne demiş Necip fazıl ben ne insanlar gördüm üzerinde elbisesi yok ne elbiseler gördüm içinde insan yok" şimdi bunun farkını anlayın

Deyip küçük titreyen kızın yanına gittim. Bunları ben mi söyledim.İyiki de söylemişim.
Kız bana önce sarıldı sonrada Arapça teşekkür etti.
Bende adını, nereden geldiklerini, kaç yaşında olduğunu Arapça olarak sordum.Adı Fatıma, Ailesiyle buraya gelmişler ve sekiz yaşındaymış.Ben de elimde ki aldığım şeyleri verip bunları yemesini istedim ve elindeki peçeteleri satın aldım. Sonra o kızı orada bırakarak tekrar pastahaneden poğça gibi şeyleri alıp eve gittim.Kahvaltıyı hazırlayıp ev halkının uyanmasını bekledim.
◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻
Gitme vakti gelmişti. Kapıda bütün ailemle sarılıp, babam ben, Esma ve Esma nın babası Fatih amca ile arabaya binip Esenboğa havalimanına gelmiştik. Orada babalarımızın ellerini öpüp uçağa bindik.
◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻
Uçaktan inip taksiye binmiştik.Alıştığın sokaktan alıştığın insanlardan, sevdiklerinizden uzaklaşmak,Aslında bir çoğumuzun istediği bu , bazen de mecbur olarak gidersin.Tam olarak bunu yaşıyordum. Önce derin bir nefes aldım.Sonra da taksiden inip bavulları bagajdan aldık. Çantamdan anahtarı alıp eve girdik. Bu ev bizim İstanbul daki evimizdi. Babam, amcam ve Fatih amca (Esma nın babası )bazen İstanbulda işleri olduğu için satın almışlardı. Önce güzelce valizlerimizin içindeki kıyafetleri dolaba dizip sonra da Esmayla birlikte yemek yedik. Yemekleri biz hazırlamadık bu mahallenin üç sokak aşağısında teyzem gil oturuyor bizim geldiğimizi duyunca evi temizleyip yemek yapmışlar benim Sevgi teyzem ve canımdan öte kuzenlerim.Bulaşıkları yıkayıp bugünün yorgunluğunu atmak için yastığa başımı koyar koymaz uyudum.
◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻◼◻

"Güneşşş..."
"Kalksanaaa..."
"Hu hu kime diyorum"
"Bak uyan diyorum kime diyorum bak kalk diyorum kime diyorum."

Buna benzer bir sürü şeyle güne başladım. Dün yorulduğum için yataktan kalkmaya mecalim yoktu. Hala Sertab Erener in şarkısını değiştirip söyleyen arkadaşıma önce bakıp sonra gözlerimi devirdim.Odanın ortasında oynuyordu.
Kafamın altındaki yastığı alıp canım arkadaşım Esma ya fırlattım. İlk boş bulunduğundan sendelese de kendine gelip üstüme doğru yürüdü. Ben bunun anlamını biliyordum. O gelmeden önce yatağımdan çıkmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım çünkü hain yorgana takılıp yataktan düştüm. Esma ise yürümeyi bırakıp güzel bir güldü. Ben olduğum yerden kalkıp ona öyle bir baktım ki sustu. Yani susmaya çalışıyor diyelim o gülmemek için yanağını ıstırıyordu. Birbirimize bakıp aynı anda gülmeye başladık. Sonra gülmeyi bırakıp o odamdan çıktı bende kıyafetlerimi giyip mutfağa gittim.
-Oooooo kahvaltıda menemen var. Sen varya süpersin ellerine sağlık canım benim
-Afiyet olsun canımcım
Deyip masaya oturduk. Yemeğimizi yerken kapı çaldı. Ben tam kalkıyordum ki Esma benden önce davranıp kapıyı açmaya gitti. Bende tınlamayıp tekrar menemenimi yemeye devam ettim.Harelde Şeyda ve Şeyma olması gerekiyor. Çünkü bugün onlar bize İstanbulu gezdireceklerdi.Yemek işi de bitince kahvaltılıkları toplayıp dışarıya çıktık. Önce Galata kulesi, Ayasofya gibi yerleri gezdik. Öğlen ezanı da okununca bir camiye gidip namazlarımızı eda ettik. Sonra kız kulesinin oraya geldik. Denizin fotoğrafını çekip oradaki banklardan birine oturup denizi izledik. Sanki insana huzur veriyor.Hepimiz yemek yemek için sahil kenarında bir lokanta varmış oraya gidiyorduk. Siparişleri verip yemeklerimizi yedik. Hesabı ödeyip tam çıkıyordum ki masada telofonumu unuttuğum aklıma geldi. Kızlara önden gitmelerini söyleyip masanın orda unuttuğum telofonumu aldım. Cüzdanın içine koyup çıkıyordum ki telefonum çaldı. Telofonumu bir yandan çıkartmaya çalışıyordum diğer yandan kızlara yetişmek için koşuyordum. Taa ki kocaman bir duvara toslamam ile yere düşmem ve tiz bir çığlık atmam bir oldu. Sonra çarptığım şeyin duvar değilde bunu yerde bir erkek ayakkabısını gördüğümde anladım. Birde önümde bir elin kalkmam için uzatıldığını gördüm. İçimden Ya sabır çekip kendim kalkmaya çalıştım. Ayağa kalktığımla düşmem bir oldu. Çünkü ayağımı inciltmişim. Sonra bir kızın bana doğru gelip kolunu belime koyup kaldırdı. O esnada bizim kızlar koşarak yanımıza geldiler. Bana yardım eden kıza teşekkür ettim.
Kızlarla tam gidiyorduk ki arkadan biri bağırdı.
-Özür dilerim. Seni görmedim
-Önemli değil
Deyip kızlarla taksi bulup hastaneye gittik.
🔷🔶🔷🔶🔷🔶🔷🔶🔷🔶🔷
Seni seviyorum diyenin değil kalbinde Allah sevgisi olanın sevgisinden şüphe olmaz
Müslüman kardeşlerim şu Muharrem ayında on kişiye Selam verirse sevap kazanırmış bende size diyorum Selamün Aleyküm

Bu arada bölüm nasıl olmuş yorumlarınızı bekliyorum diğer bölüm mü güzel olmuş yoksa bu bölüm mü❓

SULTANIM(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin