4.BÖLÜM

449 39 1
                                    

Bir ay sonra
FEYZADAN

Sabah erkenden uyanıp okula doğru yol aldım.
Derslere girdim fakat dikkatimi başka bir şey çekmişti. Önde oturan kapalı isminin Erva olduğunu söyleyen bir kızdı.. Fakat dikkatimi çekmişti. Sanki gözleri şişmiş ağlamış gibiydi. Zil çalınca hemen çantasını alıp bir yere doğru gitti.Bende takip ettim.
Sonunda bir kapıdan içeriye girdi. Kapının yanında kadın mescidi yazıyordu. Bende kapıdan içeriye doğru kafamı soktum. Değişik değişik hareketler yapıyor ve bir şeyler mırıldanıyordu. Sonra ellerini açıp konuşmaya başladı.

-Ya Rabbi şüphesiz ki sen benim kaldıramayacağım yükü yüklemezsin . Kalbime koyduğun bu imtihan da ben yorgunluğumu ve azziyetimi şikayete geldim Ya Rab değil mi ki sen bana yönelin benden isteyin kabul edeyim dedin ben de kalbimi sana çevirdim. Muhakkak ki günahkarım, hatalıyım fakat kusurlu da olsam ben senin kulunum başka kimim varda ona gidip el açayım benim Rabbim sensin
Babam gelmişti belki de gelmesi gereken en uygunsuz zamanda hayatının son demlerini bize ayırarak gelmişti.Bırakıp gittiği an gibi yine boşluğa bırakacağı bir anı kollamış ve öylece gelmişti acıyı, hüznü,kederi yine bize layık görmüş gençliğini bitirdikten sonra ancak gelmişti . Yaptığı hataları fark etmiş ve telafisi mümkün olmayacağını bilerek ve tüm hayal kırıklıklarını cam kırıklıkları gibi içimize batırdığı yerden söküp çıkartmaya gelmişti.Lakin geç gelmişti gidişi erken olduğu gibi dönüşü de geç olmuştu.Kadere razı olmak bize sunulan tüm gerçeklere acı da olsa hazır olmak bu gerçek mi gözle görülen duyulan hatta hissedilen herkesten saklamak bu kadar zor mu? Olmamalıydı sordum kendi içimde el değmemiş acım daha çok taze bırakma Rabbim terk etme beni isyanım sana değil biliyorsun ama yine de affeyle sonsuz rahmetinle kuşat kuşat ki bu dönüş boşa olmasın Senin hikmetinden sual olunmaz bu benim ne haddime ki peki neden bu hüzünle kalbim ,neden ıslanmış bu gözlerim , canımı yakan ayrılık değil Ya Rab bu gidişin dönüşü olmaması küçücük ömrümüze ayan değil mi ölümü güzelleştiren yaşantımız değil mi Rahman ve Rahim Gaffar ve Gaffur ismi şerifiyle babamı affı mağfiret eyle Allahım Amin

Demişti. Ne kadar güzel söylemişti. O konuşmuş ben ağlamıştım. Fakat arkadaki kapının sesinini duyunca refleks olarak oraya dönmüştüm. Gördüğüm şey karşısında donmuş kalmıştım adeta abim erkek mescidi yazan yerden çıkmış üst kata doğru gidiyordu. Beni görmemişti. Fakat eve gidince bunu abime soracağım. Yoksa abim Müslüman mı olmuştu.
Kafamda bin bir çeşit sorular
Abimin çıktığı yerden çıkıp sırama oturdum. Bu derste şiir okuyacaktık.Ben sırada hocayı beklerken Erva gelip sırasına oturdu. Ondan sonra hoca gelip başladı şiir okutmaya.Sıra bana gelince tahtanın oraya çıkıp okumaya başladım.

Biraz yorgunum, kavgalari birikiyor insanin!
Her uzvun dan ayrı ayrı tasiyor acısı zamanla!
Yasimdan yorgun, yasimdan telasliyim bugunlerde!
Kac yasindayim sahi saymadim, bilmiyorum!
Belki kirklarimdayim belki otuzlarimda!
Belki de doksan sene yuvarlandim bu dunyanin sirtinda!
Hic bilmiyorum! Hayat taviz vermedigi hizi ve kavgasiyla akip gidiyor!
Baharin rahiyasindan akip cosan ciceklerle hatirliyorum lise yillarimizi!
Kimimize kis, kimimize bahar olup canıyla değen babalarimizi!
Bu memlekette insanlar belki de en cok baba sancisiyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir cocukluğumuz!
Mazinin araladigi perdeden sızıyor eski günler!
Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz!
En çok baba yokluğunun hüsranıyla kızıyor muş zaman ayrılığın yarasini!
En çok baba olunca anlıyormuş babasını

SULTANIM(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin