_ MENDEBUR! _

17 2 0
                                    


Multide Güneş'in kardeşi Doruk var

Derin'den;

Onun burda ne işi vardı? Yaptıklarından sonra hiç birşey olmamış gibi Nasıl kapımıza dayanabiliyordu? Hepimiz ayağa kalkmış kapıda duran Kerem'e bakıyorduk. Erkeklerin elleri çoktan yumruk şeklini almıştı. Biz kızlar ise korkudan bir tepki veremiyorduk. Savaş bize kısa bir bakış attıktan sonra tekrar kapıda durmakta olan Kerem'e döndü.
"Ne işin var senin burda?" diye sordu. Burnundan soluyordu adeta. Kerem çarpık ama bir o kadar da piskopat gülüşüyle önce bizlere sonra Savaş'a baktı.
"Hasret gideririz diye düşündüm." dedikten sonra Güneş'e bakıp "Özlemişim de" dedi. Güneş bir adım atıcakken Cenk onu durdurup Ateş'le beraber Savaş'ın yanına gittiler. Cenk sinirle
"Ne istiyorsun?" dediğinde Kerem ufak bir kahkaha patlattı. Daha sonra ciddi bir şekilde
"Güneş'imi" dedi. Piskopat olduğunu söylemiş miydim? Cenk yumruğunu havaya kaldırıp
"Lan ben senin..." diyerek suratına yumruğu geçiricekken Güneş bileğini tuttu. Bu kız ne ara Oray'a geldi. Cenk sinirle Güneş'e bakıp
"Güneş çekil" dedi. Güneş kafasını olumsuz anlamda sallayıp Kerem'e döndü.
"Benden ne istiyorsun?" diye sordu. Bu işten kurtulmanın tek bir yolu vardı.
"Ne istediğim belli değil mi?" diyip güldüğünde bu sefer bütün erkekler üstüne saldırmaya kalktı. Güneş kolunu öne koyup onları durdurdu. Ve tekrar Kerem'e döndü.
"Bak biz seninle ayrıldık. Bunun geri dönüşü yok. O yüzden peşimi bırak artık. Sevdiklerime zarar vermekten vazgeç. Beni rahat bırak!" diye bağırdı Güneş. Kerem büyük bir kahkaha patlattıktan sonra hafif Güneş'e eğilip baktı
"Biten birşey yok. Aksine herşey daha yeni başlıyor. Sen benimsin ve öylede kalıcaksın." dedikten sonra tekrar eski haline geldi. Ateş Cenk'i tutmaya çalışırken Savaş, Çağla ve ben onları izliyorduk. Kapının arkasında duran bir grup polisi görmemizle hepimizin yüzü gülmüştü. Fakat Kerem arkasındaki polisleri görmediği için bizim yüzümüzdeki gülümsemeyi anlamaya çalışıyordu. Güneş'in yanına doğru adımlarken herkesin bana baktığına emindim. Kerem'in tam karşısına geçip
"Bence başlamadan bitti Kerem. Buraya kadarmış" dedikten sonra arkasındaki polisleri gösterip "Teslim ol" dedim. Polisler hemen Kerem'i yakalayıp bileklerine kelepçe takarken hepimizin yüzünde bir tebessüm vardı. Polisler Kerem'i arabaya koyacakları sırada Kerem bize bakıp
"Hiç birşey bitmedi. Dediğim gibi daha yeni başlıyoruz." Dedi ve polislerle birlikte arabaya binip gittiler. Onun boş tehditlerini Umursamıyordum. Hepimiz evden çıkıp ifade vermek için karakola doğru yol aldık.

2 saat sonra;

Karakolda ifadelerimizi verdikten sonra tekrardan eve gelmiştik. Kerem ise şimdilik 3 ay hapis yatıcaktı. En azından 3 ay rahattık.
-" O değilde bu polisleri kim çağırdı?" diye sordu Cenk. Gülümseyip
-" Ben olabilirim" dedim. Cenk de gülümseyip
-" Keşke çağırmasaydın. Aklımdaki seri katil planlarını onun üzerinde uygulıycaktım. Neyse ki hapse girdi. Yoksa ben ona yapıcağımı bilirdim." dedi.
-" Neyse artık hapse girdiğine göre sorun çözüldü. En azından 3 ay boyunca rahatız. O değilde benim çok canım sıkıldı. Birşeyler mi oynasak? Tabu olabilir mesela." diyerek Savaş'a döndüm. Bana dik dik bakıp
-" Sence ben bir daha Cenk'le tabu oynar mıyım? En son ki tabu maceramızı hatırlatırım. O yüzden tabu olmaz." dedi. Evet en son ki tabu oynayışımızda Cenk'in salak hallerine şahit olmuştuk. Kendisi anlatmayı beceremeyince de yenilmişlerdi ve biz kazanmıştık. Cenk Savaş'ın bu dediğine gözlerini kısarak cevap vermişti.
-" Tabu da iyi olamasamda bowlingde iyiyimdir. İstiyorsanız bowlinge gidelim. Hem siz de benim muhteşem bowling oynayışımı görürsünüz." dedi ve kalkmış bir taraflarıyla birlikte koltuğa yayıldı. Bu haline gözlerimi devirmeden edemedim. Hepimiz gidip gitmeme konusunda kararsız olduğumuz için birbirimize bakıyorduk. Çağla bu bakışmalara bir son vermek istercesine söze atılıp
-" Kızlar erkekler olarak gruplara ayrılıyoruz. Ve kaybeden de yemek ısmarlıyor. Ama kazanan taraf yemeklerini yerken kaybeden taraf tek bir lokma bile ağzına atmıycak. Ancak kazanan taraf insafa gelirse yemek yiyebilirler. Anlaşıldı mı?" dedi. Her ne kadar benim için zor bir karar olsada kabul etmiştim. İşin ucunda yemek olunca karar vermesi zor oluyordu. Ateş ayağa kalkıp
-" Ben gelmiyorum siz gidin." dedi. Çağla dik dik Ateş'e bakıp
-" Ne demek gelmiyorum? Sizin takımınız eksik oluyor o zaman." dedi. Aslında Ateş'in gelmemesi daha iyiydi. Onun o mendebur suratını çekmek zorunda kalmazdım.
-" Bırakın gidecekse gitsin. Ben Ateş'in yerine oynayabilecek birini tanıyorum." dedim ve gözlerimi Ateş'e sabitledim. Ateş tek kaşını kaldırmış bana bakarken Güneş söze atılıp
-" Kimmiş o?" dedi. Gülümseyip
-" Tabiki de Demir" dedim. Çağla, Cenk ve Ateş aynı anda
-" Kesinlikle olmaz." dediler. Tek kaşımı havaya kaldırıp
-" Nedenmiş o?" dedim. Cenk bana bakıp
-" Zamanı gelince sana herşeyi anlatıcam. Ama o zamana kadar ondan uzak dursan iyi olur. Kendi iyiliğin için uzak dur." dedi. Hiçbirşey anlamamıştım. Bunların Demir'le derdi neydi? Savaş Ateş'e bakıp
-" Gel işte sende. Takım eksik kalmasın. Hem kızların yenildikten sonra ki halini kaçırmak istemezsin değil mi?" dedi ve alaycıl bir şekilde güldü. Son cümlesini biz kızlara bakarak söylemişti. Pis kuzen! Ateş sırıtıp
-" Haklısın bu manzarayı kaçıramam. Gidelim bakalım." dedi. Ayağa fırlayıp
-" Kimin yenildiğini oyundan sonra görücez. Karşınızda yemek yemek baya bir zevkli olucak." dedim. Bütün herkes ayağa kalktı ve Ateş'in o lafıyla oyun başladı.
-" HODRİMEYDAN!"

Derindeki AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin