Aralık ayının 2. Haftasıydı. Sabah kalktığımda heryer bembeyazdı. Kar yağmıştı. Bütün yurt dışarı çıkmış kar topu savaşı yapıyordu. Changkyun'un yanına gittim. Uyandırmak için karşısına geçtim. Melek gibi uyuyordu. Çok güzeldi. Huzurun tanım bulmuş haliydi resmen. Uyandırmaya kıyamadım ve odadan çıkıp evin kapısının önünde durup ceketimi giydim ve bende çıktım. Yurttakilerle kartopu savaşı yapıyorduk.
Changkyun'da gelmişti. Eğilip yerden kar aldım ve top şekli yaparak Changkyun'un sırtınde patlattım. Changkyun'da anında yere eğilip kardan top yaptı ve hışımla atmak için bana döndü ve bi süre durup kaldı öyle sonra kar topunu parmaklarının arasından saldı ve ayağının dibinde patlamasına izin verdi. Anlam veremeden ona bakmıştım. Mutsuzca okula girdi arkasından koştum. Kantine girip sıcak çikolata almıştı. Yanına gittim. Omuzlarını hafif sıkarak konuştum. "sorun ne ?" Dedim. Ben olmama şaşırmıştı "yok bişey teyzemi düşünüyordum." Dedi. Tekrar omuzlarını sıkarak konuşmama başladım "söz Changkyun bulucam o kalbi teyzene" dedim ve sonra omzuna vurarak güldüm. "Hadi iç şunuda yukarı çıkıp savaşalım bakalım kim yenicek?" Dedim ama Changkyun'da başka bişey vardı bunun fatkındaydım. Kafasına takılan teyzesi falan değildi biliordum. Gözü dalıp gitmişti yine "bu sefer ne düşüyorsun ?" Dedim. "Hiç" dedi. Aklıma Cahngkyun'u öptüğüm gece geldi. Artık özürdilemem gerektiğinin farkındaydım. Gerçekten ona bu saygısızlığı yaptığım için yüzüne bakarken utanıyordum. Onun rızası olmadan onu öpmüştüm. Üstüne üstlük homoseksüel bile değil. Kim bilir nasıl gururunu inciltmişimdir. "He bu arada şey üstünden baya geçtiği için belki unutmuşsundur ama ben hala utancımdan yüzüne zor bakıyorum" dedim. Benim için bu konuyu açmak o kadar zordu ki. Yaptığım bi hata için belkide umrunda bile olmadığı bir konuyu açıp onu üzebilirdim. Zar zor cümlemi tamamlıyordum. Bi anda söyleyemiyordum. Hatırlatmak için yavaş yavaş ilerliyordum. "Ekim ayında.." Meraklı gözlerle bana baktığını hissedebiliyordum. Çünkü gözlerim anlamsızca dolmaya başlamıştı. Yüzüne bakamıyordum.
Of ! söylemesi çok zor. Tamam Wonho. Sakin ol. Şimdi bi çırpıda söyleyip kurtulacaksın. Derin bir nefes aldım ve "Ekim ayında çakan o şimşekte senin odana gelmemeliydim. Hataydı. üzgünüm. Seni öptüğüm içinde özürdilerim. Biz sonsuza kadar arkadaşız lütfen beni yanlış anlama arkadaşlığımızın bozulmasını istemiyorum." Dediğimde aldığım nefesi geri verdim. Rahatlamıştım. Şimdi Changkyun'un vicdanına kalmıştı arkadaşlığımız. Cevap vermiyordu. Dolu gözlerle ona döndüm ve bağırarak "Bişey söylesene Changkyın ! Arkadaşız, kankayız, biz hâlâ dostuz desene!" Dedim. "Arkadaşınım ben senin desene!" Diye bağırdım. Gözümden yaşların süzülmemesi için gözlerimi yumdum ve yukarı bakarak etrafımda bikere döndüm. Hâlâ birşey söylemiyordu. Sakince yüzünün hizasına indim ve "Wonho biz arkada-" şız dermisin dicektim ki yüzümün sağ dönmesi ve sol yanağımda oluşan yanma hissiyle donup kalmıştım. Zor tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktım. Elimi yanağıma götürerek şaşkınlıkla ona döndüm. Ağlıyordu. Göz yaşlarının ardı arkası kesilmiyordu. Karşımda böyle ağladığında ben daha çok ağlamaya başladım. Sinirle ayağa kalktı ve sandalyesi devrildi. "Arkadaş değiliz biz!" Diye bağırdı ve koşarak çıktı.Bi müddet öyle orda dikili kalmıştım sonra arkasından gitmem gerektiğini anladım ve koşarak arkasından gittim.
Eve gelmiştim. Merdivenlerin başındayken Changkyun'un acıyla inlemesini duydum. Merdivenleri kaçarlı çıktığımı hatırlamıyorum. Kapıya ulaştığımda açmaya çalıştım fakat açılmıyordu kitliydi. "Changkyuun!" Diye bağırıp kapıyı yumrukluyordum. Ses gelmiyordu... Kahretsin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories || Wonkyun
RomanceMemories serisinin ikinci kitabıdır. "Wonho'nun Changkyun ile olan anıları"