"Saçlarını kurutmalısın Changkyun. Hasta ol istemem balım" dedim. Duştan çıkmıştık. Bu gece beraber yatalım istiyordu. Sorun o ki onun odasında yatacaktık. Duş alıp geldiğimde oda duş almış yatağında pijamalarıyla oturuyordu. Saçlarını ıslak görünce kurutmasını söyledim. Gülümsedi. "Tamam kurutup geliyorum." Dedi. Yatağına oturdum o gidince. Dolan gözlerimi yumdum. Ağlamak istemiyordum. Yatağa iki üç kere vurup sessizce küfür savurdum. Kalkıp ellerimi saçlarıma daldırdım ve odada turlamaya başladım. İlk defa Minhyuk'tan bu kadar nefret ediyordum. O yatağa her baktığımda onun benim iznim olmadan benimle birlikte oluşu gelicekti aklıma. Tecavüz diyemiyordum. Dilim el vermiyordu tecavüz diye adlandırmaya. Sinirden ellerim titremeye başladığında odadan çıktım. Kendi odama gittim. Bağırıp hıncımı eşyalardan çıkartmıştım. "Senden nefret ediyorum!" Diye bağırırken elimi geçeni rastgele fırlattım. Changkyun ile olan çerçeveli bir fotoğrafımız aynaya çarptı. Aynada tuzla buz oldu çerçevenin camı da çatlamıştı. Tamda Changkyun'un yüzünün üstünden çatlamıştı. Oluşan sessizliğin içinde eğilip çerçeveyi aldım. Changkyun'un saçları zor kuruduğu için bu kadar rahattım. Alıp çerçevenin camını başka bi çerçevenin camı ile değiştirdim ve fotoğrafı yine komidinimin üzerine koydum. Aynanın kırıklarını yavaşça toplayıp çöpe attım. Sonra elimi yüzümü yıkadım ve Changkyun'un kapısını önünde derin bir nefes alıp "Unut herşeyi Wonho. Sen isteyerek yapmadın. Senin bir suçun yok. Şimdi sakince gir ve mutluluğunuzun tadına var" diye fısıldayıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Yatağa oturdum. Banyodan çıkınca bana baktı. Yatağa bir-iki kere pat! Pat! Yaptıktan sonra gülümseyerek yanıma geldi. Cenin pozisyonunda yattım oda yanıma yattı. Yorganı üzerimize çektim. Bedeni bedenime yapışık bir vaziyette yattık. Ona sımsıkı sarıldım. Oda ellerimi sımsıkı tutuyordu. "Biz yan yana olmayalım. Sımsıkı olalım. Çünkü yan yana ayrı yazılıyor ama sımsıkı birleşik yazılıyor. Aramızda boşluk olsun istemiyorum Changkyun. Aynı böyle sımsıkı olalım her zaman" dedim ve şakağından öptüm. Tebessümü yüzüne yayılmıştı. Ama başka bir tepki vermemişti. Düzenli nefes alış-verişlerinden uyuduğunu farkettim. O kadar huzurlu ve mutluydu ki uykusunda tebessüm ediyordu. Nazikçe öptüm ve yüzümü boynuna gömdüm. Kokusunu içime çekerek uykuya daldım.
"Wonhoo?" Diye bir ses. Rüyada mıyım yoksa gerçekmi algılayamıyordum. Bal gibi sesiyle sesleniyordu. Sadece bunu algılayabiliyordum. Bence bu zaten yeterliydi. Kollarımı arasında kıpırtı hissedince gözlerimi hafif araladım. "Neden kalktın uyu hadi" dedim ve geri yatırıp sımsıkı sarıldım. Uyanmış yatakta doğrulmuştu.
Uykuya tam geri dalamamışken sürtünmeyle tahrik olmuştum. 'Ah! Tanrım başkaldırmanın hiç zamanı değil yat yattığın yerde. Changkyun sende bi rahat dur.' Bu uykuya aç bedenle sevişemem.
Uyanınca koşuya çıktım. Gelincede bi duş alıp Changkyun'u kontrol ettim. Açınmış yatıyordu. Ayaklarını ellediğimde buz gibi olmuştu. "Ah Changkyun neden örtünmüyorsun? üşütüceksin. Ayaklarında buz gibi olmuş hiç çorapsız yatılır mı ? " dedim. "Rahat bırak beni uykum var" diyip iteklemişti beni. Bütün gece sürtünürsen rahat durmazsan böyle uykusuz kalırsınız Changkyun bey. Ayağını gıdıkladım. "Çok üşümüşsün git sıak bi duş al" dedim. Ve yorganı üstünden çektim. "Hığğğ" dedikten sonra üstünde yorgan aradı fakat bulamayınca o uykulu sersem haliyle "ver şu yorganı!" Diye bağrdı. Üstüne attım. Anında alıp sarıldı ve uyumaya devam etti. Uyanıcağı yoktu. Bende yorganı güzelce heryerini örtecek şekilde çekeledim ve sonra sırtı ile yatağın arasına yorganı sokuşturdum. "Sırtın açıkta kalmış üşütüceksin. Ev buz gibi zaten üşütüceksin örtün biraz" dedim. Ve anlından öpüp çıktım odadan. Aaah~ ah~ şapşal çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories || Wonkyun
RomanceMemories serisinin ikinci kitabıdır. "Wonho'nun Changkyun ile olan anıları"