Atan kişiyi bulmak için etrafıma baktığımda okul futbol takımının kırmızı montunu ya da hırkası
Giyen sarı saçlı çocuğun bana bakıp şeytanca gülümsediğini gördüm. Tam o sırada zil çaldı.
Kitaplarımı toplayıp o çocuğun yanına gittim. Tam ağızımı açıp konuşucaktım ki Luke'un sesiyle
kapıya döndüm. "Hey Jenny bir gelebilir misin?" Sinirle sınıftan çıkıp Luke'un yanına gittim.
"Ne var!?" diye kızgın bir şekilde söylendiğimde tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Ne oldu?"
"O aptal, dersin ortasında bana bu kağıdı fırlattı." Elimle sıktığım kağıdı ona uzattığımda kağıdı
açıp okumaya başladı. Hafif kaşları çatılmıştı. "İlk günden düşman edinmek pek hoşuma
gitmeyecek ama bana 'sürtük' dedi. İnanabiliyor musun? Onu bütün okulun önünde küçük
düşüreceğim. Hey bu arada onu tanıyor musun?" "Evet, sanırım futbol takımının kaptanı. Ama
bence ona buluşma geçen sene bir kızın başından aşağıya bir kova boya döktü. ".vay canına. Onun
numaraları varsa benimde var. "Ee sonra kıza ne oldu?" . "Okuldan ayrıldı. Yani kaçtı desek daha
doğru olur."
"Vay canına tam bir baş belası. Ve ayrıca siz beni daha tanımıyorsunuz bunun altında kalamam."
çoktan bahçeye çıkıp çocukların yanına doğru gidiyorduk. Bir yandan da konuşuyorduk. "Evet
seni fazla tanımıyoruz, sende bizi. O zaman neden bizim evimizde kalıyorsun.? Hem de benim
odamda?" sorduğu soruyda ciddi olup olmadığını öğrenmek için yüzüne baktım.
Gerçekten ciddiydi. Başımı önüme çevirip yürümeye devam ettim. Bu dediğine gerçekten çok
kırıldım. Neden bunu sordu anlamadım. Hemde durup dururken.
Çocuklar bahçedeki masaya oturmuş bir şeyler içerken bizde yanlarına oturduk. Elimdeki kağıtla
oynayıp duruyordum. 1-2 saatlik öğle tenefüsü vardı. Çocuklar sohbet ederken yerimden kalkıp
onlara bir işim olduğunu söyleyip okuldan dışarı çıktım. Taksiye binip eve gittim. Eve vardığımda
taksiye kapıda beklemesini söyledim.
Hemen eve girip yukarı çıktım. Çantamı alıp içine kıyafetlerimi doldurdum. Aşağı inip evlerinin
anahtarınıda masaya bırakıp evden çıktım.
Otele vardığımda son dersime 20 dk vardı. Bir oda tutup çantamı yatağın üstüne bıraktım. Oda
kartımı alıp okula gittim. Evimin anahtarı gelir gelmez eşyalarımı yerleştireceğim ve kendime bir
araba alacağıam.
Taksiye parasını ödedikten sonra okula geldim. Neyseki okula yakın bir otel buldum. Dolabıma
gidip resim defterimi ve boyalarımı alıp sınıfı aramaya başladım. Sarışın bir kız yanımdan
geçerken onu durdurup "Resim sınıfı nerede biliyor musun?"
"Ah evet benimde dersim resim eşyalarımı almak için dolabıma gidecektim istersen sende gel
sonra beraber gideriz." Çok tatlı bir kıza benziyordu. Aynı benim gibi mavi gözleri var. "Imm tabi.
Bu arada ben Jenny." deyip elimi uzattım. "Ben de Erica." Birbirimize gülümseyip sınıfa kadar
konuştuk.
"Sonunda bir arkadaşım oldu genelde yanlız takılırdım." dedi gülümseyerek. "Ben de bugün
kaydoldum. Arkadaş olduğumuza sevindim."
----------------------------------------------------------------
~Luke'un ağızından~
Jenny yanımızdan ayrıldıktan sonra Ashton "onun neyi var?" diye sordu. Suçlu gibi gözlerimi
onlardan kaçırıp etrafa bakındım. "Bir şey söylemek ister misin Luke?" diye iğneleyici bir soru
sordu Calum. Ah tanrım beni çok iyi tanıyor. Lanet olsun!!! "Jenny'ye birkaç şey söylemiş
olabilirim." Yine gözlerimi kaçırdım bu seferde Ashton başladı. "Ne dedin?" Onlara o çocuğun
attığı kağıttan ve aramızda ki konuşmayı anlattım. Hepsi birden "Oha!!" dedi. Bu hallerine
güldüm ama hemen bana kızıp susturdular.
"Aferin Luke. Şimdi bizimlede konuşmayacak ve otele gidecek. Teşekkürler." dedi Micheal
---------------------------------------------------
EVETTT. BİR BÖLÜM DAHA.. YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Just Coincidence!
FanfictionAilesinin umursamazlığından kurtulmak için Avusturalya'ya giden Jenny, yolculuk sırasında, Londra'da ve Avusturalya'da farklı sürprizle karşılaşır. Kısa zamanda hayatına giren bu çocuklar onun bir parçası haline gelir. '...