-9-

419 25 0
                                    

"Bunu mu arıyorsun?" Kafamı aniden kaldırınca sandalyeye çarptım. Lanet liste. Sesin geldiği

yere baktığımda elinde kağıtla duran bir adet Harry Styles.

"O-onu nereden buldun?" "Kapının önündeydi. 'Kusana kadar jelibon ye' mi? Çok çılgınsın."

"8. Sınıftaydım. Beni yargılama." diye mırıldanıp kollarımı birleştirip somurttum. "Seni

yargılamıyorum.

Sadece çok yaratıcı." "Teşekkürler şimdi onu alabilir miyim?" Kağıda uzandığımda geri çekti. Ve

yanağını gösterdi. "Hayır bunu asla yapmam." "O zaman bu bende kalıyor." Ah işte şimdi

kızmaya başlıyorum. "İyi sende kalsın. Bu kadar öpüşmeye meraklıysan bir bar bul." diye

bağırıp çıkışa yürüdüm. Hızla arkamı dönüp şaşkın yüzüne karşı konuşmaya devam ettim.

"Ah! Bu arada yarın ki buluşmayı unutsan iyi olur. Çünkü bir daha yüzünü görmek istemiyorum

Styles!." diye bağırıp önüme döndüm. Kopşonumu başıma geçirip otele yürümeye başladım. Ne

cürettle bana özel bir şeyi alıp, vermek karşılığında daonu öpmemi istiyor anlamıyorum. Kendini

beğenmiş kızlara düşkün ahmak. Ihh!! Sinirimden önüme gelen ilk kişini yüzüne yumruğu

geçirebilirim.

Sonunda otele vardığımda direk asansöre yöneldim. 5. kata bastığımda beklemeye başladım. Kapı

açıldığında 1133 numaralı odanın önüne gelip oda kartımı aramaya başlamıştım. Eğer onu da

düşürmüşsem artık kendime küfür edeceğim.

Yoğun çabalar sonucu kartımı bulduğumda odama girip kapıyı kapattım. Kendimi yatağa atıp tam

gözlerimi kapatacakken cebimde titreyen telefon buna engel oldu. Telefonu çıkartıp ekrana

baktığımda tanımadığım bir numara olduğunu gördüğümde kapatmak üzereyken lanet merakıma

yenik düşüp 'cevaplaya' bastım.

"Alo?"

"Merhaba Jenny ben-"

"Sen kimsin? Ve adımı nereden biliyorsun?!" diye sözünü kestiğimde tekrar konuşmaya başladı.

"Ben Louis. One Direction'dan hatırladın mı?." hee jeton düştü.

"Ah afedersin. Merhaba Louis. Neden aramıştın?"

"Aslında Harry eve geldi ve yukarı çıkarken pembe bir kağıt düşürdü. Üstünde 'Jenny Hudson'a

aittir.' yazıyor. Bu senin mi? diye soracaktım."

"Tanrım Louis sana minettarım. Kağıdı konserin orada düşürmüşüm. Harry aldı ve geri vermek

karşılığında da onu öpmemi istedi. Az daha yüzünü parçalıyordum." dediğimde kıkırdadı.

"Peki bu kağıdı ne yapmamı istersin?."

"Onu saklar mısın? Ben bir şekilde onu almaya geleceğim. Benim için çok önemli. Evinizin adresini

mesaj at" dediğimde onaylayan bir ses çıkartıp, telefonu kapattı.

Bugünün yorgunluğunu üstümden atmak için duş almaya karar verdim. Küveti sıcak su ve köpükle

doldurup üstümdekileri çıkarttım. Sıcak suya kendimi bırakırken verdiği rahatlama hissine

kendimi verdim.

Bir yarım saat sonra küvetten çıkıp bornozumu giydim. İyice kurulanıp üstümü giyindikten sonra

belli belirsiz saçımı kuruttum. Kendimi yatağa atıp uyumağ çalıştım. Yorgunluktan gözlerim

kapanırken gelen mesaj sesiyle yerimden sıçradım. Ama mesajı Louis'in attığını bildiğim için

gözlerimi kapatıp kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.

Sabah feci bir baş ağrısıyla uyandığımda bunun dün saçlarımı kurutmadığım için olduğu

hatırlayınca hemen çantamdan bir ağrı kesici çıkartıp içtim. Dolabım önüne geçip üstüme dar kot

pantolonum, ve tshirtümü üstüme geçirdikten sonra siyah Vans'larımı da giyip boynuma kırmızı

flar takıp asker yeşili yağmurluğumu giyindim. Komidimin üstünden telefonumu açıp adrese

baktım. Otele çokta uzak değildi, yürüyebilirdim. Şu işi hallettikten sonra bir kafeye oturup kahve

içmem gerek yoksa dünyanın en çekilmez insanına aday gösterilebilirim.

O da kartımı alıp otelden ayrıldım. Louis'in evine doğru ilerlemeye başladığımda, hafif yağmur

başlamıştı bile. İngiltere ve onun tuhaf havası..

Biraz daha yürüdükten sonra şu kafe işini erteleyip en yakın Starbucks'a girdim. Büyük boy bir

filtre kahve aldıktan sonra kahvemi içerek yürümeye başladım.

Kahvem bittikten sonra çöpe atıp telefondaki adresi kontrol ettim.. Burası olmalıydı.

It's Just Coincidence!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin