Harry uzanıp, elimden telefonu alıp kapattı. Daha sonra cebine koydu. "Hey!" "Üzgünüm Jenny
ama Zayn haklı." dedi. "Hemen telefonumu geri ver yoksa hiç hoşuna gitmeyen şeyler
yaparım. Ver şunu!!" Bütün grup bizi izlemeye başlamıştı. Ayağa kalkıp Harry'nin yanına gittim.
"Sen şimdi vermiyor musun?" diye sorduğumda başını iki yana salladı. "Peki." Yanında oturan
Calum'un kolasını alıp üstüne boşalttım. Harry yerinden sıçrayıp üstünü silmeye başladı. "Tüh!"
dediğimde herkes güldü. Cebinden telefonumu alıp yanımızda duran akvaryumun içine attı. "Seni
aptal ne yaptığının farkında mısın?" diye bağırdığımda masanın üstünde duran telefonunu alıp
fırlattım. Herkes bize kahkahalarla gülüyordu. Tshirtünü temizlemeyi bırakıp yerde parçalanmış
telefonunu görünce kızgınlıkla sargılı kolumu sıkıca tutup eliyle baskı uyguluyordu. "Ah! Kes
şunu!" diye bağırdığımda gülmeyi bırakmış, kolumu Harry'den kurtarmaya çalışıyorlardı. Luke
Harry'ye "Bırak artık canını acıtıyorsun!" diye bağırdığında bırakmıştı. Koluma baktığımda
kanamaya başlamıştı. "B-Benim hastaneye gitmem gerek." dediğimde çantamı elime almıştım.
"Bizde seninle geliyoruz." dedi Niall ve Luke. Git gide daha da kanıyordu. "Preston bizi hastaneye
bırakabilir." dediğinde başımı salladım. Arabaya binip hastaneye yola çıktık. "Harry'nin böyle bir
şey yapacağını hiç düşünmezdim." dedi Niall. "Kesinlikle sinir problemi var." dediğimde Niall
başıyla onayladı.
Hastaneye vardığımızda direk acil tarafına gittik. Hemşire beni bir sedyeye yatırıp kolumu açmaya
başladı. Tanrım çok acıyor. Yarayı temizledikten sonra yani bir sargı beziyle sardı. "Kolunuza biraz
daha dikkat edin. Sıkça pansumana gelin. Geçmiş olsun." dedikten sonra yanımızdan ayrıldı. "Vay
canına o nasıl oldu korkunç görünüyor." "Ben yaptım." dediğimde "Sen deli misin?" "Dün Styles
aptalı o konuyu açmasaydı belki şu an kolum sağlamdı." Luke kolunu omuzuma atıp "Ben
mezarlığa geç kalsaydım belki çok kan kaybedecektin." dediğinde başımı salladım. "Ama Harry'nin
üstüne kolayı dökmen çok iyiydi. Haketti." dediğinde gülümsedim. "Çocuklar benim Eleanor'la
buluşmam gerek parti için elbisem bulmam-" "Hayır sen gelmiyorsun. Koluna bir şey olması
istemeyiz." dedi Niall. "Evet Niall haklı hem bende seninle kalırım tamam mı?" diye sordu Luke.
Başımı sallayıp elini tuttum.
Biz Luke'la otele kadar yürüdük. Niall'sa Preston'la gitti. Otelin olduğu caddeye geldiğimizde bir
hayran Luke'u farketti. Arkadasından bir grup daha çığlıklarla gelmeye başladığında
yakalanmıştık. Bizi yakalamışlardı. 10-15 kadar kız Luke'la fotoğraf çekildi. Bazıları fotoğrafta
benimde olamamı istedi. Biraz şaşırmıştım. Hatta Lenny'yi desteklediklerini söylediler. En azından
beni sevenlerde var. Bu arada Lenny'yi sevdim. Luke'la benim ismimim birleşimi sizcede çok tatlı
değil mi?
Luke'la odaya çıkınca direk çantamı fırlatıp yatağa kendimi attım. Çok yorulmuştum, ayrıca aşırı
derecede çok acıyordu. Yatak doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım. Luke'ta yanıma gelince
"Üzgünüm." dedim. Bana dönüp "Ne için?" "Benim yüzümden partiye gitmiyorsun. Burada
kalmak zorunda değilsin kendim halledebilirim." dedim. "Burada seninle kalmayı, partiye tercih
ederim." dediğinde yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Yerimde doğrulup iki elimi boynunda birleştirdim.
Dudaklarını dudaklarıma değdirdiğinde ilk birkaç saniye karşılık vermedim, ama daha sonra
dudaklarımı aralayıp ona eşlik ettim. Alt dudağımı emerken beni kendine daha çok bastırdı.
Kollarımı boymundan ayırıp tshirtünü çıkarttım. Tekrar ona yaklaştığımda o da benimkini tam
çıkarıyordu ki kapı çaldı. 'Oda servisi' diye seslendi garson. İkimizde ayrılıp birbirimize baktık.
"Sen mi söyledin?" diye sordum "Hayır. Ya sen?" sorusuna başımı salladım. Hemen yataktan
kalkıp kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Just Coincidence!
FanfictionAilesinin umursamazlığından kurtulmak için Avusturalya'ya giden Jenny, yolculuk sırasında, Londra'da ve Avusturalya'da farklı sürprizle karşılaşır. Kısa zamanda hayatına giren bu çocuklar onun bir parçası haline gelir. '...