Deniz yumruğunu sertçe masaya indirdi, masadaki bütün tabaklar yerinden oynadı.
"Yapmadım diyorum size!"
Annesi oğlunun masaya attığı yumruktan çok yeni aldığı antika, maun masasına zarar gelmesinden korkar gibiydi.
"Oğlum ne zaman 'yaptım' dedin ki? Hep iftira sana kalsa."
Deniz'in kaşları sertçe çatıldı. Gözleri öfkeyle her zamankinden daha da koyu bir renk almıştı. Siyahtı sanki.
"Anne bu okulu kırmaya, kavga etmeye, kopya çekmeye benziyor mu!"
O ana kadar oralı olmayan babası Deniz'in sözünü kesti.
"Buraya getirdiğin kızları sayamaz olduk artık. Emine hanım bize anlatmıyor mu sanıyorsun? Sen zaten sabıkalısın. Neden inanalım sana?"
Deniz duyduklarına inanamaz gibi ellerini hırsla simsiyah, karışık saçlarının arasından geçirdi.
"Baba şaka mı bu söylediklerin? Eve yaşıtım, okuldan arkadaşım olan kızları getirmekle bir öğretmene asılmayı aynı şey olarak görmüyorsun değil mi?"
Babası önündeki kumaş peçeteyi kaldırıp masaya fırlattı. Ayağa kalkıp gözlerini Deniz'e dikti.
"Uzatmanın gereği yok. Er ya da geç zaten yurtdışına gidecektin. Ha lise bitince ha bir sene önce? Ertelemenin alemi yok, bir hafta sonra Amerika'ya uçacaksın."
Deniz pes ederek elindeki çatalı sımsıkı tutan parmaklarını serbest bıraktı. Amerika'ya gitmek istemiyordu, buradaki hayatından çok memnundu. Ama onu bundan daha çok üzen şey böylesi bir iftira yüzünden gidiyor olmaktı.
Annesine baktığında değiştirmek istediği mobilya takımına düşünür gibi baktığını gördü. İçinden 'böyle katı bir adamla ancak böyle vurdumduymaz bir kadın bu kadar yıl evli kalabilirdi zaten' diye düşündü.
8 yıl sonra
Deniz sırtında deri çantası, üstünde beyaz gömleği ve kumaş pantolonuyla Adile'nin yanından rüzgar gibi geçti.
Adile, Haklı Şirketler Grubu'nun 20 yıllık sekreteri ve sır küpüydü. 52 yaşındaki asık suratlı, katı sekreter bir tek Deniz'e gülerdi.
Deniz gri pantolonunu dizinden tutup yukarı çekti, spor ayakkabılarını Adile'nin masasına dayadı.
"Nasıl Ado? Yeni aldım dün. Bak arkası parlak."
Adile güldü ama Deniz'i azarlamadan edemedi. "Çekin lütfen ayağınızı oradan Deniz bey."
Deniz uzanıp Adile'yi yanağından öptü. "Seni öpmezsem günüm kötü geçer Ado."
Deniz odasına girerken Adile'nin suratında bir gülümseme vardı. İhsan bey kalp sorunları sebebiyle 3 yıl önce ofisini ve dolayısıyla tüm işlerini Deniz'e teslim ederken Adile'nin şirketin geleceğinden hiç umudu yoktu. Karşısına dağınık saçlı, yırtık jeanli, beyaz spor ayakkabılı bir çocuğu koyup "Artık patronun bu" demişlerdi.
O çocuğun saçları hala darmadağındı, ayağında hala spor ayakkabıları vardı. Ama şirketin büyüme oranı %2'den %5'e çıkmıştı.
Kumaş pantolon ve gömlek giymesinin sebebi ise Adile'nin otoritesine onun bile karşı koyamamasıydı. Onun sert yanı disipline girmesinde çok büyük rol oynamıştı. İlk 6 ay bocalamıştı. Amerika'da ufak bir yazılım şirketinde kendi yağında kavrulmaktan çok memnundu çünkü. Ama babasının hasta olduğu haberi üzerine apar topar dönmek zorunda kalmıştı. Şimdi ise bulunduğu yerden çok memnundu. Çılgın fikirlerini bir sıraya düzene koyunca o kadar da çılgın olmadıklarını fark etmişti. İnsanların ona dayattığı sınırlardan 7. ayında çıkmaya başlamış, çıktıkça onun elini kolunu bağlayan iplerden de kurtulmuştu. Artık özgürdü, şirket avucundaydı. Tüm düzen onun istediği gibiydi, sadece 28 yaşında olmasına rağmen iş dünyasının 'fikrine en çok değer verilen' isimlerindendi.
Daha fazla ne isteyebilirdi ki?
—
"Akrilik Ajans'la çalışmak istiyorum."
Aslı Deniz'e yalvarır gibi baktı. "Lütfen Deniz bey. Bu konuda güvenin bana. 'Same Old' bu konuda çok daha yetkin. Daha önce dünyaca ünlü bir diyet gıda firmasıyla çalışmış Amerika'dan gelen bir elemanları var. Bizim için çok faydalı olacaklar."
Deniz kafasını tatlı tatlı ama 'hayır' der gibi iki yana salladı.
Aslı şirketin iletişim departmanı müdür yardımcısıydı. Müdürleri yıllık izne çıkmıştı, bu da ona Deniz'le daha fazla birebir çalışma fırsatı veriyordu.
Şirket Deniz'e aşık kızlar resmi geçidiydi. Deniz'in bunun için özel bir uğraşı yoktu, gülünce sol yanağında beliren gamze bunun için yeterliydi. Ve de güç. Güçten herkes etkilenirdi. Eğer yakışıklılık ve güç aynı kişideyse, o kişiden etkilenmek kaçınılmazdı.
Deniz ofiste birebir çalıştığı insanlarla yakınlaşmamaya çalışıyordu. Özellikle de memnun olduğu bir çalışansa. Aslı ise o kadar güzeldi ki bazen onun büyük bir hata yapması için dua ediyordu Deniz.
Kızlardan uzak durmak onun için işin en zor kısmıydı, çünkü ofis özel seçilmiş gibi güzel kızlarla doluydu. Aslı'nın ardından Deniz ofisten çıktı, Adile'nin masasının kenarına oturdu.
"Babam az değil Ado. Doldurmuş ofise peri gibi kızları, kalbi tabi dayanmaz."
Adile ona sert sert bakınca güldü, yanağından makas aldı.
"Üzülme Ado'm, bir numaram hep sensin." Çevik bir hareketle masadan kalktı, asansöre doğru yürürken Adile'ye seslendi.
"Ben elemanlarımı denetleyeceğim."
Adile güldü. Bu onun "Diğer katlardaki departmanlarda gezip güzel kız arayacağım" deme şekliydi.