4-Yıldız

6 3 0
                                    

Alarm susutu, sessizlik kapladı dört bir yanı, sessizlikse zamana sardı. Akreple yelkovan birbirlerini takip ettiklerini mi sanıyordu ? Zaman durdu. Neden kaçıyorlardı? Kimden kaçıyorlardı? Sessizlik kendini uçurumdan aşağıya bıraktı her şeyden ve herkesden kaçmak, uzaklaşmak ister gibi. Yok olabileceğini biliyor muydu yoksa kendini sonsuz mu sanıyordu? Sonsuz olan maviydi, tıpkı uçurumdan aşağısı gibi. Sessizlik mavide boğuldu, tan yeri ağardığında güneşin gölgesi düştü maviye. Mavi tan yerinin etkisi altına girdiğinde güneş gökyüzünün tam ortasına ulaştı. Zaman maviye düştüğünde denizden su damlalarınının sesi duyuldu. Islık sesi duyuldu uzaklardan ve akreple yelkovanın kovalamacası tekrardan başladı. Başa mı sarmışlardı yoksa kaldıkları yerden mi devam ediyorlardı ? Akreple yelkovanın oyunu bittiğinde kazanan da yoktu kaybedende. Tıpkı beraberliğinde olmadığı gibi. Ne vardı? Ne kalmıştı geriye? Kim kazanmıştı? Doğru ya kazanan yoktu, kaybeden yoktu. Hiçlik vardı ortada rüzgarla beraber salına salına gelen. Yarım kalmış hiçlik boşluğa düştü de ayağa kalkmadı. Kayıp parçasını bulmuşçasına yaklaştı ona, bütünleştiler.

Gündüz basıp gitmişti. Bizse ay ışığında dans ediyorduk. Müziğimiz kalbimin ve gecenin sesiydi. Burası hikayemizin başladığı yerdi. Hikayemizi başlatan cümleleri hatırladım.

"Gece olmasaydı göremezdik yıldızları, kuyruklu yıldızları. Dilek tutamazdık onlar olmadan. Ve sen benim kuyruklu yıldızım, dört bir yanı karanlık sardığında ben seni diledim. Sana ulaşmak için gökyüzü mü olmam gerekiyor? "

"Gecenin karanlığı da masumdur aslında. İçinde bir mavi bir umut gizlidir."

"O umut sensin Derin."

"Öyleyse söyle beni sevdiğini. Yıldızlara anlat, Ay'a anlat. Gökkuşağıyla gecenin düşmanlığı varsa kesilsin, dört bir yan gecenin mavisine bürünsün. "

Rüzgar, sarı saçlarımın her bir telini okşarken sevdiğim adama bakmıştım. Mavilerin ve kahvelerin buluştuğu an dudaklarımdan kelimeler dökülmüştü. Sevgi dolu bir teklif belki..

"Ay'ım olursan gökyüzün olurum."

"Ay'ın gökyüzü.. Sevdim."

Oysaki şimdi gecenin mavisi karanlığa bürünmüştü. İçindeki mavi umut ölmüş, yerini kan kırmızısına bırakmıştı. Kan alarm mıydı ?  Soğuk rüzgar tenimi yalarken soluduğum oksijen değil de kanmışçasına ürperdim. Kalbimin sesine akrep ve yelkovanın sesi eşlik ederken birkaç baykuşun bizi izlediğini fark ettim. İçlerinden biri avını yalnız yakalamak için bekleyen avcı gibiydi. Av kimdi? Av avcıyı avlıyor olabilir miydi? Umudun katil olduğu yerde av da avcı da bilinmezdi.

"Milyonlarca yıldızı barındıran, karanlıkta parlayan sen.. Seni aydınlatan yıldızlar değil. Seni parlatan şey içindeki mavi."dedi.

Ürperti damarlarımda ilerlerken elimden tutarak ay ışığının en çok aydınlattığı yere doğru ilerledik. Dansımıza orada devam ederken akreple yelkovanın sesi sona yaklaştığımızın habercisiydi. Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı.

Son öpücük.

İki parmağıyla yanağımı okşadı.
Son dokunuş.

"Sonsuzluğun sonundayım. Benim çıkmaz sokağım, sonsuzluğa uzakken sonsuzluğu kucaklayan gökyüzümsün. Bensizsin ama seninleyim."
Son fısıltı.

Gözlerimi kapatıp ona daha sıkı sarılmayı amaçlarken kollarım bedenimi sardı. Boşluk. Boşluğu derinlerimde hissettim.

Son kalp atışı.

Son ritim.

Yalnızdım. Benimle olan sadece yalnızlıktı. Belki de beni bırakmayacak asıl şeydi yalnızlık. Peşimi bırakmayan takipçimin sesi zifri karanlıktaki sessizliğin sesi oldu.
Bir karganın çığlığı.

Gökyüzüne baktığımda bulutlar ayı gizledi. Ve o an bir yıldız kaydı.

İnsan doğduğunda ona diğer insanlar tarafından isim verilir. İnsanlar sona ulaştığında birer yıldız olarak gökyüzünde yerini alır. Kimi parlayan bir portredir, kimi sonsuza ulaşmak adına kayarak terk eder diğer yıldızları.

Ben gökyüzüydüm. Ay'ımı barındırırdım kalbimde. Sevdiğini bırakmayacak kadar bencil, hayaline kanacak kadar âşık..

Bu, sevgi dolu bir teklif belki sonsuzluğun sonu gelene kadar yaşayacak:

"Ay'ım olursan gökyüzün olurum"

 



Karanlıkta ParlayanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin