nefret edemem

1.4K 15 0
                                    

(şarkı var çok iyi yaa :DD)

Sonunda hepsi gitti, ama saatlerdir parlatıcı sürmekten dudaklarıma kramp girdi gerçekten.

Akıl alacak gibi değil!

Hepsi ayağını sürüye sürüye gelip, sözüm ona bana güzel bir doğum günü yapıyorlar.Çünkü, hepsi beni çooooooook seviyor.Benim hatırım için birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlarmış gibi bile yaptılar.Bir "sevgi yumağı" gibi yalakalık gösterisi sundular.Annem, ne geciken ödemesini hatırlattı babama, ne de benim için verdiği parayla bir bebeğin bile doğru dürüst iddia etti.Babam da, kendini savunmak için, boşandıktan sonra evi, üstelik mobilyalarla birlikte, anneme bıraktığından ve "yolunmuş kaz" gibi ortada kaldığından birşey yapmadı.

Her iki annanem de gayet hoşgörülüydü.Hiç biri ötekinin çocuğu hakkında tek bir laf etmedi.Dedeler de birbirlerine cok iyi davrandılar.Annemin babası, babamın babasından "yasalara bağlı" bir danışmanın dertleri üzerine sonsuz bir şeyler dinlemek zorunda kaldı.Babamın babası da, balık avcılarını yeryüzünün en aptal insanları saydığının sözünü bile etmeden, üstelik annemin babası gibi balık yemeyen birinin balık avcılığı konusunda ahkam kesmesine de izin Verdi.

Hatta, Sevin Teyze bile kafa ütülemedi; şu insanı usandıran kızı Tarla Faresi de -elbette belirli sınırlar içinde- katlanılabilirdi. Tarla Faresi denen yaratık benim kız kardeşim olsaydı, Sevin Teyze çoktan, haftada iki kere elinde bir demet çiçek, bir çocuk mezarını ziyaret ediyor olurdu! Kız kardeşim olarak hayatta kalma şansı yoktu zira! Kuzenim kadar salak birini Daha görmedim.Imza albümü tutuyor! Içinde yirmi yedi "ünlü imza" var.Tırnaklarına da domuz pembesi oje sürüyor."çünkü kırmızı," diye vızıldadı bir keresinde, bir yandan da hiç sıkılmadan benim kırmızı tırnaklarıma göz atarak,"çok bayağı!" parmak uçlarında dans etmeyi öğreniyor bir de, inek! Şu Tarla Faresi parçasını parmaklarının ucundayken görmek pek eğlenceli olurdu doğrusu!

Ama bugün neredeyse hiç konuşmadı; çünkü durmadan ağzına bir şeyler tıkıştırarak kendini beslemekle meşguldü. Tek yaptığı gözlerini babama dikip durmaktı.Bunu hep yapar.Aklından geçenler hemen anlaşılır: Hah! Boşanmış bir baba böyle olur işte! Ne korkunç! (Bu arada ailede herkes,onun babasının Sevin Teyze'den boşanmaya can attığını;ama Sevin Teyze'nin buna direndiğini biliyor.)

Her ne olursa olsun, bugün ailemin bütün üyeleri, bir fotoğraf albümüne dizili fotoğraflar gibi mutlu mesut yemek masamızın çevresine sıralanıp,çay,kahve,şarap,bira ve içki içtiler; doğum günü pastamı son kırıntısına kadar silip süpürdüler.Tabii,on dördüncü doğum günümün akşamını onlarsız -elbette babam dışında- geçirmeyi tercih edeceğim hiç akıllarının ucuna bile gelmedi.Nasıl gelsin ki zaten? Aile üyeleri dünyanın en sevimli, en hoş insanlarıdır ne de olsa!

Üstelik, her biri en az on kez,"doğru" hediyeyi alıp almadığını sordu bana.Duruma göre bayağı yalancılık yapabilirim, ama babannemin aldığı iç çamaşırlarına (Dantelli ve çizgi film karakterli) Sevin Teyze'nin verdiği genç kız çantasına (altın kulplu ve timsah derisi desenli) ve annemin babasının yedi bölümlük genel kimya kitaplarına da (her bölümde uzun yazı) sevinç çığlıkları atamazdım yani.

Babamın içine kupon koyduğu zarf ise yarayabilirdi; ama annem hemen elimden kapıp, "Bununla tatil için sana gereken yazlık ayakkabıları ve mayoları alırız!" dedikten sonra, en şahane kuponun bile bana ne yararı olur ki?

Annemin armağanları da giderek Daha güzel oluyor.Bu kadın bazı bakımlardan gerçekten bir deha.Kendisi genç kızken isteyip de elde edemediklerini şimdi bana alıyor.Örneğin,bu lanet günlüğü! Yıllardır bütün dertlerimle özel heveslerimi, keyfim olursa, mavi kapaklı, çizgili büyük defterlere yazarım.Bu defterler bundan sonra da işimi görürdü.Ancak annem bir zamanlar hep bir günlüğü olsun istermiş;"bütün kalbimle" diyor.

Dantel bluzla ipek etek de büyük olasılıkla böyle istediği şeyler olmalı.Üstelik de, gök mavisi renginde! Çünkü, gözlerime ve tenime çok uyarmış bu!

Tam üç haftadır, lanet olası üç haftadır, ne zaman annemle sokağa çıksak, yeşil giysilerin sergilendiği vitrinlerin önünde dikilip, bir sürü abartılı "Ahhh!"lar, "ufff!"lar ve "bak,ne hoşşş!"lar çekerek hayranlığımı belirtiyorum.

Ama boşuna! tek bilmek istediğim;acaba annemin kafasına benim yeşil bir pantolonla yeşil bir ceket istediğim dank etmedi mi, yoksa benim istediğim hiç umrunda değil mi? Her ikisi de olabilir.Kendi saçmalıklarıyla çok meşgul olduğundan çoğu zaman beni doğru dürüst dinlemediği kesin.Bir de, benim için neyin doğru olduğunu hep onun Daha iyi bildiği."Sana kalsa," der zaten sık sık, "eski bir korkuluk gibi dolaşırsın."

Ama ben yine de, bu doğum-günü-gösterisini iyi atlattığımı düşünüyorum.Insan mutlu olunca ille de çığlıklar atmaz herhalde.Bazılarının mutluluktan nutku tutulur.Ailem benim tutumumu böyle değerlendirmiş olmalı.Her ne olursa olsun, kimse bana o malum seni-gidi-kıymet-bilmez bakışıyla bakmadı.O türden bir laf edilmediği gibi, başka-yerlerde-çocuklar-açlıktan-ölüyor gibi bir laf da söylenmedi.Suçluluk duygusu duyan da olmadı.Insan Daha ne ister ki?

Anneannemin aldığı bilezik hic de fena değil aslında.Zaten, Melis ne zamandır böyle çıngırtılı bir şey istiyordu.Eminim, yeşil pantalonuyla seve seve değiş tokuş edecektir.Bu alışveriş pekala adil sayılır; çünkü o pantalonun fiyatı dokuz yüz lira, hem kaç kere de giyilmiş.Kemer halkalarından biri de eksik.Bilezikse -anneannemin özellikle kibarca belirttiği gibi- yedi yüz elli lira ediyormuş ve yepyeni.Bileziği okul yolunda düşürdüğümü söyleyebilirim.Buna herkez inanır; çünkü eşya kaybetmekte üstüme yoktur.Peki ama, durduk yerde yeşil bir pantolon edinmiş olmamı nasıl açıklayacağım? Hediye mi olacak? Olmaz.O zaman annem hemen huysuzlanır;"Ama Zeynep, bu ne düşüncesizlik! Bu kadar pahalı hediye kabul edilemez," der.Ben de pantalonu Melis'e geri vermek zorunda kalırım.

Bu konuyu melis'le konuşacağım.O kurnazın tekidir.Tam bir kurnaz tilki.Nasıl bir dümen geçireceğimizi bulur garanti.Melis'e hayran olmamak elde değil.Ne zaman hileye baş vurmak gerekirse, güçlü bir düş gücü sergiler.Okulda da böyledir.Üç saat kelime ezberlemektense, altı saat boyunca çok iyrenç bir kopya kağıdı hazırlamayı yeğler.Hileyle elde edilmiş başarıları emekle kazanılmışlara tercih ediyor.Bir keresinde, ilerde ne olmak istediğimizi konuşurken, usta bir üçkağıtçı olmak istediğini bile söylemişti.Düşünün artık!

Yarın Matematik kağıtlarını geri alacağız.Şans için tahtalara vurmam biraz geç kalmış bir yardım artık.

Not:anneannemin karnında bir sey var.Yarın üç günlük bir sey için hastaneye yatması gerekiyor.Annem bu yüzden çok üzgün.Kendimi alçak bir köpek gibi hissediyorum; ama anneannem için en ufak bir üzüntü duymuyorum.Bana öyle geliyor ki, ölecek olsa, ağlayamam bile.Oysa babamın babası ölecek olsa, cok üzülürdüm.

Nefret Edemem... (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin