ÖZÜR DİLERİM. OLACAK HER ŞEY İÇİN...

88 48 47
                                    


Gittin... Bir okyanusun ortasında tek küreği kaybolmuş sandalda Dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim şimdi. Bil ki; sevmekten vazgeçmedim seni, Bil ki; seninle birlikte sevdanı da taşıyacağım yüreğimde, Bil ki; seni Unutamadım...

*Mehmet Coşkundeniz*

---

Eve geçip dinlenmek istiyordum. Ama bu bana yasakmış gibi gece buna izin vermiyordu. Unutmamı istemiyordu onu. Direnemiyordum bende. O benden üstündü çünkü. Yeni evin balkonuna gidip sallanan sandalyeye kuruldum. Yıldızlar ve ay güneşe inat hala dimdik kalıp parlıyorlardı. Aynı içimi anlatıyorlardı benim. İçimdeki acılara rağmen dimdik ayaktaydım. Ama yıkılmak için kıyamet gününü bekliyordum. Yıkılışım bile acılı olacaktı belli ki. Birkaç dakika sonra ay ve yıldız kaybedecek ve güneş doğacaktı. Günümüzü aydınlatırken benim içimi karartıyordu. Balkona biri gelince kafamı oraya çevirdim.

"Alparslan ben gidiyorum."

"Nereye bu saatte?"

"Yıllardır yanındayım. Sabah öğlen akşam evde senin karanlık ortamından çıkarmaya çalışıyorum. Ama olmuyor. İş yapsam desem izin vermiyorsun. Ben hayatımı siyahlar üzerine kuramam."

"Kim dedi ki sana beni siyahlardan kurtar? Aslı unutma ben asla beyaz olmam. Bunu mümkün kılarak kendini yoruyorsun. Olmayacak şeylere boşuna uğraş verme. Hayat sana bunu öğretmedi mi? Yaşanmışlıklar sana ders vermiyor mu?"

"Alparslan yapma lütfen. Gitti işte gitti daha niye zorluyorsun? Sen de mümkün olmayacak bir şey için kendini üzüyorsun. Olmuyor işte. Gelmiyor. Seni böyle görmek beni deli ediyor."

Hızla sandalyeden kalkıp Aslı'nın kolunu sertçe tuttum. Damarıma basıyordu ve bunun farkında bile değildi. Bunca yıldır beni tanıyamamış mıydı?

"Asla bir daha böyle bir cümle kurmayacaksın. Anladın mı? Miray benim için mümkün olmayacak bir şey olsa bile onu beklemek her şeyden güzel."

"Sen delisin.sen gerçekten delirmişsin. Pişman olacaksın."

Kollarımdan kolayca kurtulup aşağı kata indi. Aslı güçlü kızdı. Yıllar önce biz onu siyahlardan kurtarmaya çalışırken şimdi onlar beni kurtarmaya çalışıyorlardı. Ama ben çoktan siyah bataklığına gömülmüştüm. Benim beyaz olduğum zamanlar onla güzeldi ama şimdi o yoktu ve siyahımı bile güzel yaşayamıyordum. Göz yaşlarımın içine saklanışı ise damlalarıma bağımlılık yapıyordu. Güneş yüzünü göstermeye başlayınca siyah odama gittim. Sabah olunca uyurdum ben. Karanlığı seyredip güneşe arkamı dönerdim. Yatağıma yatıp gözlerimi kapattım. Kabuslarıma dalmak üzereyken telefonumun zil sesi sessiz odamda yankılandığında yavaşça gözlerimi açtım. Kim arıyordu bu saatte? Telefonu elime alıp kimin aradığına bakmadan açtım.

"Ne var?"

"Sen hayla uyuyor musun?"

"Daha hiç uyumadım ki."

"Alparslan bugün görev günü."

"Yani?"

"Kalk artık!!"

Cırlamasıyla telefonu kulağımdan uzaklaştım.

"Belgin sen deli misin?"

"Hayır. Yarım saat sonra otelin orda ol."

"Bana emir-"

Telefonu yüzüme kapatmıştı. Kendini ne zannediyordu bu? Kimse bana emir veremezdi. Ama nedense emirlerine uyarak üzerime değiştirmeye başlamıştım. Bana neler oluyordu ya? Arabama binip otele geldiğimde kimseyi bulamadım. Dalga mı geçiyordu bu kız benle? Arabaya geri binecekken kumral saçlarına takıldı gözlerim. Ne de çok benziyordu ona. Yanıma gelince öyle bir gülümsedi ki yılların anısı beynime dolaştı.

"Alparslan daldın yine. Ne düşünüyorsun öyle?"

"Seni ilgilendirmez."

"Eski Alparslan geri döndü."

"Ben hiç gitmemiştim ki. Hem sen beni ne kadardır tanıyorsun da bu halimi eski olarak adlandırıyorsun?"

Yüzünün düştüğü çok belliydi. Nedensizce kalbime bir şey oturdu. Ama ben umursamadan arabama binip plan yerine geçtim. Arkamda bıraktıklarıma yine umursamadan gittim. Plan yerine yani şirkete geldiğimde Erkan'ın hazırladı iş pozisyonuma yerleştim. Belgin ise hemen benden sonra yerine yerleşti. Adamımız geldiğinde Belgin kalkıp odasına gitti. Benim yapacak bir şeyim olmayınca oturup etrafı izlemeye başladım. Bu çok sıkıcı bir işti ya. Günlerce böyle oturamazdım ben güneşle. Bana karanlık huzurdu. Huzurum yoktu şimdi. O yokken ben bir hiçtim. Uyku beni ele geçiriyor gibiydi ama dayanabilirdim sanki. Belgin'i gözümün önünde tutmalıydım. Yeniydi ve intikamdan gözü dönecekti. Araştırmalarım sadece anlattıklarımla kalmamış aileye kadar girmiştim ama bunu Belgin'in haberi olmaması iyiydi. Her ne kadar belli etmese de bende olanlar onda da oluyordu. Adamımızın kızından başka birde oğlu vardı. Belgi'nin bana sahilde anlattığı çocuktu. Çocuk tam bir serseri herkesi harcayacak bir tipti. Bunu nasıl fark edememişti ki? Acı çekeceği baştan belliydi. Neden kendine bunu yapmıştı ki? Artık dayanamayıp bacaklarımı masama koyup gözlerimi yineden güneşe düşmanca kapattım. Değmezdi çünkü bu çirkin parlaklığa.


Uyanmam sebep olan dudaklarıma hafif değen dudaklar oldu. Uzun zaman sonra hissettiğim duygular vücudumu sarınca yavaşça hareket ettim. Karşımda ki dudaklarını çekince gözlerimi açmadan olayı idrak etmeye çalıştım.

"Özür dilerim. Olacak her şey için."

Ne olacaktı? Neden özür diliyordu bu kız? Gözlerimi açmadan geri uyumak istedim. Uzun zamandan sonra birinin duygularını önemseyip Belgin'in utanmaması için gözlerimi açmadım.

Hayatın Resmi DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin