🍯2.Bölüm🍯

2.1K 268 32
                                    

O gece, yatağımın üzerinde, dizleri üzerinde doğrulmuş bana öylece bakan bir erkek vardı. Dağınık gri saçları, hafif koyu teni, yumuşak kahve gözleri, bol beyaz gömleği... Bu renkleri bana sıralasalardı suratımı buruşturacak kadar uyumsuz bir karışım olduğumu söylerdim ama şimdi... gözlerimi kırpmak bile istemiyordum. Çünkü bir yanım hala hayal gördüğümü savunuyordu... çünkü o, bu dünyadan olmayacak kadar güzel görünüyordu.

-

Daha fazla tutamadığım gözlerim kapanıp açıldığında bile hala orada oluşundan dolayı "Sen..." diye sordum, yalnız o mu diye çatıyı gözlerimle çekinerek taradıktan sonra, "Bir melek misin?"

Hayaletlere inanmıyor olabilirdim ama meleklere inanırdım. Kim inanmazdı ki? Bu yüzden onaylaması için dua ettim çünkü başka neye dayatıp kendimi yatıştırabileceğimi bilmiyordum. O ise kafasını iki yana salladı. Korkuyla bir adım daha atmamla, gözlerim ardına kadar aralandı ve acıyla tısladım. Demin parçalara ayrılan kavanozdan uçan ufak bir cam parçasına basmıştım. Karşımda ne idiği belirsiz biri vardı. Onunla yalnızdık, herkes uyuyordu ve marmeladım mahvolmuştu. İşte şu kadarcık yaşıma rağmen bu kadar şanslıydım.

Acıyla ağzımdan çıkan tıslamadan sonra, inatla onda sabitli iri dolu gözlerim sayesinde, kaşlarını çatarak yere baktığını ama tepki vermeyerek bakışlarını kaçırdığını fark ettim ve korkuyla "Hırsız mısın?" diye sordum. Ağlayarak bağırıp çağırırsam bana zarar verir miydi merak ediyordum. Ama hırsız olduğunu söylese bile inanmazdım sanki. Durumumuz kötü olmasa da çok zengin ve varlıklı değildik; hem o bir suçludan çok asil gibi görünüyordu. Sevgili tanrım, bu ön yargıya giriyordu değil mi?

Acımla alt dudağımı dişleyip derin derin soluklanmakla meşgul olduğum sırada, başını iki yana sallayarak beni reddetti. Sonrasında dudaklarımdan kaçan sızlanmayla, daha fazla ayakta duramadım. Eğer böyle olmasaydı kaçmayı ve aşağı indiğim gibi bağırıp herkesi uyandırmayı deneyebilirdim ama benim için işler oldukça ters gitmişti.

İçimden, annemin bana öğrettiği; korunmak için olan duayı ederken, böyle bırakamayacağımı bildiğim ayağımı kendime çektim, kesik çoktan kanamaya başlamıştı ve çevresi sızım sızım sızlarken içindeki cam midemi korkunç bir şekilde gıdıklıyordu. Korkuyla nefesimi tutup alt dudağıma işkence etmeyi kesmeyerek gözlerimi kıstım ve hala duamı sürdürdüğüm halde titreyen ellerimle zorlanarak da olsa ufak cam parçasını çıkardım. Delice ağlamak istiyordum çünkü cam parçası her ne kadar küçük olsa da, bu kesiğin sızısının aşırı derecede acı verici olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

Üstelik yaklaşan adım seslerini ve gölgesini fark etmiştim. Korkudan altıma kaçırmak üzereydim ve bu öyle utanç vericiydi ki, daha çok ağlamak istemiştim.

Önümde diz çökse de, irili ufaklı cam parçalarını ittirerek oturması bir oldu. Ardından kucağıma çektiğim ayağımı, ayak bileğimden tutarak kendine doğru çekti. Devasa bir iriliğe ulaşmış sulu gözlerimle izledim onu. O ise hiçbir şey söylemedi , yalnızca sıcak dudaklarını elinde küçücük kalan topuğuma çarptı.

Bu mümkün değildi.

Böyle bir şey olamazdı.

Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülüp pijama altıma düşerken ağzım açık kalmıştı.

Aralık dudaklarımın arasından bir fısıltı kaçtı. "S-sen meleksin." diye kekeledim. Tanrı bana bir melek göndermişti. Buradaydı işte.

Reddedemezdi.

Dudaklarının değmesiyle acısı kesilen topuğumu bırakınca ayağımı kendime çektim ve "Sen..." dedim. "Öylesin değil mi?"

Başını kaldırdı. Bakışlarımız buluştu. Kalbim boğazımda atıyordu. Onun karşısında, nefes almaya bile çekiniyordum.

MarmaladeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin