🍯5.Bölüm🍯

1.8K 267 62
                                    

Hyung, lütfen eve gel

Panikle cebimden çıkardığım telefona, ardı arkası kesilmez dokunuşlarla yazdığım hızlı mesajı, aynı hızla silerek tuş kilidine bastım ve birdenbire yanımdaki kumandayı kavrayıp televizyondaki dramanın senini kapatarak "Deliriyorum değil mi?" diye fısıldadım. Sanki demin, sesi pek de yüksek bile olmayan televizyon yüzünden kendi düşüncelerimi duyamayışımın hıncını çıkarır gibi sesli konuşmuştum. "Deliriyorum..." aynı kelimeyi birkaç defa tekrarladım ve hızla başımı iki yana sallarken ellerimi saçlarımın arasına geçirdim. Saç diplerimi sıkıp soluklanmak nedensizce beni az biraz rahatlatırken, "Tanrım," diyerek sessizce inledim. "Delirmek istemiyorum... Lütfen, lütfen yardım et."

'Unutacağım onu. Bu konudaki son söz verişim olsun, aklımın ellerimin arasından kayıp gitmesine izin verme. Unutacağım, hiç düşünmemeye çalışacak ve onu bir çocukluk rüyası olarak raflara kaldıracağım.'

Ellerim saç diplerimi daha hırslı çekti, korkuyla akan gözyaşlarım dudaklarıma kadar inmiş, ara ara ihtiyacım olan nefesi alma çabamla aralanan dudaklarım bana gözyaşlarımı tattırmıştı. Demin neler olduğunu bilmiyordum ve bu bilinmezlik beni ayaklarımdan tutup çekse de, yemin ediyordum işte. Sıcak suyla haşladığım ayağımda gram acı yoktu. Normal değildi bu.

Delirmek istemiyorum.

Delirmek istemiyorum.

Tanrım, aklımı kaybedeceğim.

Burnumu hızla çekerek, yeniden onun hakkındaki sorulara kaymaya başayan zihnimi cezalandırır gibi, saçlarımın arasındaki ellerden biriyle sertçe başıma vurarak acıyı umursamadım.

Sanki acıyı hissetmek normal olduğumu fısıldıyordu. Buna rağmen hıçkırıklarım arasında, tıpkı kafayı yemiş gibi yalnızca kendimin olduğunu düşündüğüm evde seslice konuşarak "Yalvarırım." dedim. "Lütfen... Lütfen buradaysan kendini göster."

Bir hareket, bir ses yoktu. Korkuyordum.

"Senden korkmuyorum, yemin ederim." dedim. Doğruydu. "Delirmeye başladığımdan korkuyorum." diyerek soludum hızla. "Düşüncelerim birbirini yiyor. Eğer buradaysan... Yemin ederim endişe duyduğum asıl şey yokluğun."

Ev, lafımın bitmesiyle öyle sessizleşti ki; arkamda duyduğum ufacık, çekingen adım sesi bütün zihnimi zangırtattı ve yalnızca gözlerimi kapattığımda, o adım sesini yeniden duydum. Demin kapattığım gözlerimde biriken damlalar yanaklarımda gelişi güzel süzülürken, yeniden, yeniden ve yeniden atılan adım seslerine kulak verdim. Oldukça yavaş ve kararsızdı ama bekleyişim uzun sürse de oturduğum koltuktaki baskıyı hissetmiştim.

Belli belirsiz gözlerimi araladığımda, onu bıraktığım gibi bulmanın beni ne büyük bir şoka uğratışıyla kalakaldım önce.

14 Ocak.

Doğum günümden ise, yaklaşık iki gün sonraydı.

Aradan yıllar geçmişti, ben epey büyümüştüm ama... Ama o, büyüsünden en ufak bir şey bile kaybetmemişti.

Sanki o çatı katındaydık, ben çocukluğuma dönmüştüm ve ikimiz de öylece birbirimize bakıyorduk.

Ona olan bakışlarımdan dolayı mı bilmiyorum, bakışları yeri buldu ve hala bakışlarını kaçırışı beni burukça gülümsetti. Bir hayal olup olmadığını sorguladım, az biraz bile değişmemişti.

Gri saçları alnına hoşça düşüyor, koyu kahve gözleri kaçışıyor, erkeksi çene hattı başını belli belirsiz kaldırmasıyla beni selamlıyordu. Üzerinde buz mavisi salaş bir gömlek ve siyah bir kot, ayaklarında düz siyah ayakkabılar taşıyordu.

MarmaladeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin