ilk adımlar atılır aşka...

5K 155 3
                                    

Mutluluk neydi? Bi, kaç insan bi araya gelip saçma sapan konuşarak güldüklerindeki his miydi mutluluk yoksa anılara dalıp çıkarken yaşadığın zaman mı? Bi kaç insan seni ne kadar mutlu edebilirdi ki? Sanırım bu soruları sık sık sorucaktım kendime..

Masada yükselen kahkaha sesleri kahvaltıyı daha eğlenceli bi hale getirmişti. Melis ve Barış Keremin çocukluk anılarını anlattıkça hepimiz kahkaha krizlerine giriyoruz ama Keremin kızgın bakışları yüzünden kahkahalarımızı yarıda kesmek zorunda kalıyorduk. Ne kadar çok şey öğrenmiştim bu çocuk hakkında. Yüzüne bakınca onunda ne kadar şikayet etse de bu konuşmadan memnun olduğunu görebiliyordum. Melis keremi bırakıp bu sfeer hedef olarak barışı almıştı. Sevgilisinin ona ilan-ı aşk etmekteki zorluklarını anlattıkça kahkahalara boğuluyor masadaki herkeste keyifle onu dinliyordu. Barış bu suruma bozulmuş bi şekilde kız arkadaşına bakıyor ama Melis hiç üzerine alınmadan konuşmaya devam ediyordu. “ ayy hatta bi keresinde Keremle Barış oturmuş konuşuyolar birisi birine aşık olduğunu söyleyecek ama kim olduğunu anlamadım sonra kesin Barış bana açılacak diye umutla beklemeye başladım ama akşam Kerem sinirle bize geldi. Barışta var tabi yanında. Bizimki bi kıza aşık olmuş yani aşık dediysek kızdan çok hoşlanmış kıza ilan-ı aşk için Barıştan yardım istemiş. Barışta yardım etmek için kızla gidip kendisi konuşmuş. Ama kız Barışın ondan hoşlandığını sanıp Barışla ilgilenmeye başlamış tabi kerem bozulmuş gidip kıza herşeyi anlatınca kız aa pardon ben barış sanmıştım kusura bakma canım sen tipim değilsin deyip keremi terslemiş. Üç gün küsmüşlerdi.” Diyerek kahkaha atmaya başlayınca b u sefer Keremin Barışa kötü kötü bakmaya başladığını gördüm. o anda kahkaha atmamak için zor duruyordum ama o kızında salaklığı da ayrı bi düşünceydi benim için. Kerem gayet yaıkışıklıydı hemde fazlasıyla. Güldüğü zaman gözlerinin içi gülüyordu. Sonra yanaklarında iki tane gamze beliriveriyordu. Kaslı vücudu harika bi kokusu vardı. bi dakika ya ben niye Kerem bakarak bunları düşünüyorum ki” ee Zeynep senin çocukluk anıların neler” diyerek herkesin bana bakmasını sağladı barış. Ne anlatıcaktım ki ya da nasıl çevirecektim yaşadıklarımı. Bi cesaretle çocukluğumu anlatmaya başladım.  Annemleri Kız kardeşimi bursayı yaşadıklarımı anlattım. Ama gözlerimde oluşan hüznü gizleyememiştim işte. Canım yanmıştı onları anlatırken. Kerem bunu farketmiş olacak ki “ e hadi ama ne çok yediniz kalkalım artık işim gücüm var benim oğlum” diyerek yine kahramanım olmuştu. Ona memnun olduğumu gösteren bi bakış attıktan sonra masadan kalkıp melisin arabasına doğru ilerledik. Yağmur ve Melisle alışveriş yapmak kadar eğlenceli bir şey daha yoktu sanırım hayatımda. Her gördükleri mağazada çığlık atarak içeriye giriyorlar ve bana değişik modellerde elbise denettirip alıyorlardı. Kerem yine centilmenliğini gösterip kartını vermiş ve beni yine kurtarmıştı. Belli bi yerden sonra pes edeceklerini düşünsemde melis hiç durmuyordu. Beni kolumdan sürükleyip duruyorlardı. en son girdiğimiz bi mağazada Yağmurun telefonun çalmasıyla gitmesi gerekti ve biz Melisle baş başa kalmıştık. Benim yorgunluğum yüzümden okunuyordu ama meliste tık yoktu. En sonunda gördüğüm ilk kafeye oturup “ pes” diye bağırdım. Melis yüzünde gülümseme yanıma oturup “neyse şimdilik bu kadar yeter” diyerek poşetlere baktı. Bi iki tane değil yüzlerce poşet vardı orada. Onda kardeşim Duyguyu görüyordum. O da her alışverişe gittiğinde bu kadar çok poşetle dönerdi eve. Hatta benim mezuniyet kıyafetimi bile o almaya gitmişti ben tembellik yaptığım için. “zeynep” diyerek düşüncelerimden sıyırdı beni melis. “ bana anlatmak istediğin bişey var mı” telaşla melise baktığımda benden bi cevap beklediği apaçıktı ama ona ne anlatabilirdim ki “ hayır canım yok eve gidelim mi artık” diyerek ayağa kalkıp cafeden çıktım. Arabada hiç konuşmadan eve gelmiştik ama melis beni poşetlerimle baş başa bırakıp Barışın yanına gitmişti. Zor bela poşetlerle eve girdiğimde behice teyze yardımıma koşup beni bu zor durumdan kurtarmıştı.  Poşetlerden çıkardığım elbiseleri dolaba yerleştirirken acaba melise herşeyi anlatmalı mıydım diye düşünüyordum ama anlatırsa kerem her şeyi duyacaktı ve bana olan güveni sarsılacaktı. Bari şu bir haftada kahramanımın güvenin sarsmamalıydım. “ baya bişey almışsınız” diyerek odaya dalan keremle bende bu aptal düşüncelerimden sıyrıldım “yaa sorma harika arkadaşların var  bi dakika oturmadan alışveriş yaptılar yorgunluktan ölüyorum” diyerek kendimi yatağın üzerine bıraktım. Kerem kahkaha atarak yanıma gelip “ o zaman akşam seni bi yere götüremeyiz” diyerek yüzüme alaycı bi ifadeyle baktı “ nereye gideceğimize bağlı” diyerek şımarıkca ona doğru bakmaya devam ettim. Çok farklıydı bu çocuk. Her güldüğünde benim midemde kelebekler seri üretime geçiyordu. Bana ne oluyordu?

 “ bara gidicez akşam eğlenmeye ama sen bu yorgunlukla gelemezsin”

“ aa neden gelmicekmişim gelcem tabi” dedim ama sonra farkettim ki iki gündür tanıdığım ve bana her baktığında yerime çivilendiğim bu çocuğa sanki yıllardır arkadaşımmış gibi davranıyordum. Bi hafta sonra gidiceğim bi evden ve belkide bi daha göremiceğim bu insanlara çok fazla mı alışmaya başlamıştım. ”yada neyse ben gelmiyim uyusam iyi olacak” diyerek keremi odadan çıkardım. Delirmek üzereydim eminim. Ne yapıcağımı bilmiyodum neler olacağını da ama bu evde kalmak istiyordum hemde ömür boyu. Yatağa doğru yöneldiğimde kapımın hızla açıldığını gördüm. “yuuuuhhh” diye bağırdığımda kızlar kahkaha atmaya başlamıştı bile “ tavuk musun kızım kalk yaa gidiyoruz” diyerek sürüklemeye başladı yağmur. “ gelmicem kızlar zorlamayın” diye ne kadar dirensemde kızların beni bırakmaya niyeti yoktu. Melis aldığı kıyafetlere bakarken yağmurda beni süslemeye başlamıştı bile. “ bide gelmicem diye havalara giriyo ay nasıl kızdım bi bilsen Kerem tek gelince” diye söylenmeye başlamıştı melis. Yağmursa onu tasdik eder gibi sürekli kafasını sallıyordu. Melis en sonunda aradığını bulmuş bi ifadeyle “ gel bakalım güzellik” diyerek beni kendine çekip elindeki pembe elbiseyi bana doğru uzattı. Mecbur olduğumu hisseden bi tavırla elbiseyi giyip kızlara doğru ilerledim. Aynada kendime bakınca “ bu ben miyim” demekten kendimi alıkoyamadım. Pembe straplez diz üstü bi elbise vardı üzerimde ve saçımı ne ara düzleştirmişti Yağmur .merdivenlerden inerken kendimi film sahnelerinde gibi hissettim. “ ahahaha iştee budur” diyerek yanıma doğru ilerleyen Melise teşekkür ederim anlamında bi gülümsemeye baktım. ama asıl şaşıran kişi Behice teyzeydi. “valla kızım siz nasıl diyosunuz acayip olmuşsun” diyerek gülümsedi. Bu sözüne kahkahalarla gülen kızlar en sonunda beni zorla dışarı çıkarmıştı. Barın önüne geldiğimizde “ hala bi şansınız var beni burda bırakın” diyerek sitem ettim. Bütün yol boyunca beni tekrar eve bırakmalarını istenmiştim ama maalesef ikan edemeö

miştim kızları. İçeri girdiğimizde gözler kızların üzerine çevrilmişti. “kafanı yukarıya kaldır ve gülümse” yağmurun bu sözü bana manda yavrusu muratı hatırlatmıştı. Yağmuru kırmamak için kafamı kaldırıp bizimkileri aramaya başladım. Asıl merakım Keremin tepkisinin ne ölçüde olacağıydı. Melis beni tutup Barışların yanına götürdüğünde masada bi eksik olduğunu farkettim. Evet Kerem yoktu. Canın kulağına eğilip duyabileceği şekilde “kerem nerde” dedim. Canın kafasıyla işaret ettiği yere bakınca kelebekler yerini fillere bırakmış ve midemde filler birbiriyle kavga ediyormuşçasına bi hisse kapıldım.

“ o kim?” 

bu bölüm hayalcibiri ' ne ithafendir :) 

YALANCISIN SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin