"Komiser Burak, lütfen odama gelin." Burak surat astı."Yine beni çağırıyor. Benimle bir sorunu mu var bu kızın?" Arkadaşı Ahmet omuz silkti. Burak ona pis bir bakış atıp onu çağıran kadının odasına doğru yürümeye başladı. Yolda durup bir bardak kahve almayı ihmal etmedi. Kapıyı açıp içeri girdi. Odanın ortasında duran siyah çalışma masasının arkasında kumral bir kadın oturuyordu. Burak içeri girince önünde duran bilgisayar ekranından başını kaldırdı. Burak kadının bir şey demesine izin vermeden "Yine ne var Deniz? Beni ne zaman rahat bırakacaksın?" Deniz lacivert gözlüklerinin üzerinden Burak'a baktı. "Her gün senin yüzünü görmeye ben de bayılmıyorum Burak. Ancak sana bir şey söylemem gerek." Burak'ın küçümseyici bakışını görünce "Bu sefer gerçekten önemli." dedi. "Peki dinliyorum." Deniz Burak'a biraz acıyan gözlerle baktı. "5. sokakta bir cinayet işlenmiş." Burak sokağın adını duyunca dikkat kesildi. "İki kişi ölmüş. Cesetleri bulamamışlar, fakat ölenlerin iki 15-18 yaşlarında kız olduğu düşünülüyor." Burak iyice endişelenmişti. "Emin misin? Yanlış bakmamışlardır değil mi?" "Altı yıldır bu işi yapıyorlar Burak, nasıl karıştırsınlar. Fakat hemen umudu kesme, bakarsın ölenler senin değerlilerin değildir." Burak, Deniz'in öğrencilerine "değerlilerin" demesine gıcık olurdu fakat bu sefer bir şey demedi. Odadan çıktı ve kapıyı çarparak kapattı.
Burak binadan hışımla çıktı ve bu arada elindeki kahve bardağından biraz döktü. Umursamadı ve sokakta yürümeye devam etti. Öldüğünü düşündüğü kişiler 5. sokakta oturan Sinem ve Melekti. Bu iki kız ondan beş yıl boyunca ders almışlardı ve Burak bu kızları kendi kızı gibi severdi. Onların ölmüş olduğu düşüncesi içini ürpertiyordu. Ayaklarının onu 5. sokağa götürdüğünü ancak oraya varınca fark etti. Sokaktan içeri baktı. Her yer bantlarla sarılmıştı. İçeri girmeyi düşündü, fakat sonra vazgeçti. Başına bela almak istemiyordu. Keşke Sinem ve Meleğin telefon numarası bende olsaydı diye düşündü. Tam o sırada ona doğru koşan Ahmet'i fark etti. "Neden böyle bir anda çıktın?" diye sordu Ahmet, nefes nefese. "5. sokakta cinayet işlenmiş. Cesetleri bulamamışlar fakat 15-18 yaşlarında iki kızın öldüğünü düşünüyorlarmış." Burak üzüntüyle başını salladı. "Ya ölenler Sinem ve Melekse?" Ahmet Burak'a üzgünce baktı. "Kendini üzme be. Bak emin değilsin." Burak başıyla onayladı. "Ama elimde değil ki! Endişelenmeden edemiyorum." Ahmet çaresizce arkadaşına baktı. İnsanları avutmakta iyi değildi, o nedenle sessiz kalmayı yeğledi. Burak içini çekti. "Ben eve gidiyorum." Ardından Ahmet'in bir şey demesine izin vermeden koşar adım otobüs durağına yöneldi.
Deniz bilgisayarı kapattı, sonra bir bardak çay almak için çay kahve masasına yöneldi. "Deniz!" diye bir bağırış duyduğunda başını o yöne çevirdi. Selma elindeki kağıtları sallayarak Deniz'e doğru koşuyordu. Deniz'in yanına ulaştığında elindeki kağıtları uzattı. "Cesetleri bulmuşlar." dedi, Deniz kağıtlara bakarken. "Birinin adı Ayşenmiş, diğeri ise Mercan. Soyadları şimdi aklımda değil." Deniz rahatlamıştı. "İyi Burağın öğrencileri değilmiş. Eğer öyle olsaydı Burak yıkılırdı." Selma'nın yüzü birden asıldı. "Şeyyyy... Burağın öğrencilerinin adı Sinem ve Melek değildi, değil mi?" Deniz korkuyla ona baktı. "N'olmuş onlara?" Selma elindeki diğer kağıtları karıştırdı, aradığını bulunca çıkarıp Deniz'e verdi. "İntahar etmişler. Aslında bu iki hafta önce oldu ama sana söylemedim, çünkü sen de Burağa söylerdin ve ben Burağın üzülmesini asla istemem." Deniz Selma'nın verdiği kağıtlara bakarak "Ama sonsuza kadar saklayamayız ki! Ne zaman söylemeyi planlıyorsun?" Selma başını kaşıdı. "Biraz daha bekleyelim tamam mı?" Deniz başını salladı, sonra odasına yöneldi. Çayı unutup gitmişti.
Ceren bantlarla çevrili alanı incelerken "Buradaki ikinci cinayet.." diye söylendi. "Kim bilir daha ne kadar olacak. Bir şey değil, bize iş çıkıyor." Ceren bencil biriydi ve hayattaki tek hedefi bir gün çalışmadan para kazanabilmekti. Ne yazık ki bu hedefe hiç yaklaşmamıştı. Yanında elindeki deftere bir şeyler yazan Rüzgar "Bu kadar bencil olma Ceren." dedi. "Ölenler de isteyerek ölmedi herhalde." Ceren öfkeyle ona baktı. "Önlem alsınlar efendim, ben ne yapayım?! Camı açık bırakarak uyurlarsa geberip giderler tabii!" Rüzgar gözlerini devirerek yazmaya devam etti. Ceren'le tartışmaya gelmezdi. ''Kahve almaya gidelim mi?'' Bunu soran Cerendi. ''Olur, bekle.'' Rüzgar elindeki not defterini kapadı ve yandaki bir duvarın üstüne koydu. Birlikte kafeye doğru yürümeye başladılar.
''Otobüs de gecikecek günü buldu." Burak sabırsızca saatine baktı. ''Bir saat oldu!'' Tam vazgeçip taksi tutmaya karar vermişken ona doğru koşan Deniz'i gördü. ''Burak! Sana bir şey söylemem gerek, çabuk gel!'' Burak Deniz'in yanına koştu. ''Ne oldu?'' Deniz elindeki kağıdı Burak'a uzattı. 'Aslında Selma bunu sana söylememi istemiyor ama bence senden saklamamız çok yanlış. Sadece Selma'ya bunu sana benim söylediğimi söyleme tamam mı?'' Burak Denizin uzattığı kağıda baktı. Birkaç saniye anlamadı, belki de anlamak istemedi. ''Melek ve Sinem.. Öldü mü..?'' Deniz tereddütle başını salladı. ''Maalesef.''
Burak gözlerinin dolduğunu hissetti, fakat kendini tuttu.
