0.1 -KAYBOLUŞ

725 54 8
                                    

Yeniden yazılmış bölüm.

iyi okumalar...

Gecenin sisli karanlığında yine ormanda çıplak ayağımla dururken etraftan gelen karga sesleri ve ağaçların sallantısıyla etrafımda deli gibi dönüp korkuyla bakınıyordum. Yine oluyordu. Yine o tuhaf his... Bedenim buz kesilirken üzerimdeki uzun beyaz elbise rüzgarda sağa sola sallanıyordu. Sanki biri beni izliyormuş hissi tüm bedenimi sarıp sarmaladı. Deli gibi bakınıyor çıplak ayaklarım çırpılar yüzünden çiziliyordu. Kanayan bölgeler sızlarken sert bir rüzgar daha esti. Saçlarım savrulurken siyah elbisesiyle o kadın yine karşımda belirdi. Gözleri hüzünlü ve yorgun bakıyordu. Kalbim sızlarken onu daha önceden tanıyormuş hissi bir türlü gitmiyordu. "Aurora..." diye fısıldadı. Kaşlarım çatılırken neden her defasında bunu sayıkladığını anlamlandıramıyordum.

Şimşek hızla çaktığında yerimden sıçradım. Açık kalan penceremden içeriye sızan rüzgar yüzünden perdem hızla savruluyordu. Ayaklarımı yataktan sarkıttım. Kalkıp pencereyi güzel bir şekilde kapattıktan sonra alarm çalana kadar tekrardan uyumak için sıcak yatağıma geri döndüm. Tekrardan o rüyayı görmemeyi umut ederek gözlerimi gecenin karanlığında yumdum.

"Kalkmaya niyetin yok mu senin?" üzerimdeki yorganın hızla çekilmesiyle sıcakla soğuğun karışması üzerine titreyerek açtım gözlerimi. Şule yorganı yere bırakıp perdemi açtığında içeriye yeni yeni doğan gün ışınları doldu. Gözlerim acı çekerken, vücudumun halsizliği beni benden aldı. Güne yorgun başlamak bir günün daha zorlu geçmesi demekti.

"Saat geldi, hazırlan da bir şeyler atıştıralım. Okula geç kalmak istemiyorum." Güldüm. Bu gülüş samimiyetten çok uzaktı. "Seni çok hevesli gördüm." Dedim. Şule gözlerini kısarak dik bakışlarını attı. Onunla uğraşmayı seviyordum.

"İkra, sabah sabah bozma benim asabımı." Diye uyardı alttan alttan. Gülerek ayaklarımı yataktan sarkıttım ve odadan çıkarak banyoya girdim. Tek eğlencem oydu, nasıl uğraşmazdım ki onunla?

Elimi yüzümü yıkayıp diğer işlerimi de halledip üzerimi değiştirdim. Her zamanki gibi siyah ağırlıklı giyinirken botlarımı da ayağıma geçirdim. Mutfaktan gelen konuşma sesleriyle birlikte merdivenleri hızlı hızlı inip mutfağa girdim. Annem çayları dolduruyor babam ise bizi beklemeden ağzı bir şeyler tıkmaya başlamış bir vaziyette görüş açıma giriyorlardı. Şule çantasını yere bırakıp masaya yerleştiğinde bende onun yanına geçtim.

Konuşkan biri değildim. Neşeli biri de olmadım hiçbir zaman, genelde konuşmazdım. Soğuk durur ve arka planda kalmayı tercih ederdim. Şule'nin tam tersine ben daha serttim bir yapıya sahiptim. Ki onunla benzememiz de imkansızdı zaten. Biyolojik olarak kardeş değildik. Herkes bizi ikiz olarak biliyor ama ben anne ve babamın öz kızı değildim. Ben daha bir günlükken kapılarının önlerine bırakılmıştım. Onlarda beni yeni doğan kızlarıyla birlikte kardeş olarak büyütmüşlerdi. Annemin beni kapılarının önüne bırakırlarken ne düşündüğünü çok merak ediyorum. Ya kötü bir aile olsaydılar. Bana bakmak yerine farklı bir yol seçmiş olsaydılar.

Onlarla birlikte olduğum için şanslıyım çünkü gerçekten bana kendi çocukları gibi bakmışlardı. Şule'ye karşı nasıllarsa aynı şekilde bana da aynı davranıyorlardı. Bu yüzden onları çok seviyordum. Biyolojik annemi ve babamı ne kadar merak edersem edeyim onların özlemini çekmiyordum. Çünkü zaten yanımdaydılar.

Yemeğimi yiyip bir şey demeden ayaklandım. Bakışlar üzerimde toplanırken çantamı alıp çıkışa ilerledim. Atkımı boynuma dolayıp dışarı çıktım. Kapı açılıp kapanma sesi ardımdan duyulurken Şule'nin sesi sokakta yankılandı. "Ya! Beklesene be kızım." Koşar adımlarla bir anda yanımda bitti. "Ne bu acele?" omuzumdaki çantayı düzeltirken "Geç kalıyoruz." Dedim.

ÖLÜMSÜZ - Koruyucu MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin