Soğuktan üşüyen ellerimi montumun cebine atarak kendime ısınma alanı sağladım. Burnumun ucu donmuş, gözlerim bulanıklaşmıştı artık. Eve gidip bir an önce sıcak bir şeyler içsem iyi olurdu. Kendimi dik tutmaya çalışırken önümdeki insanların durup tek bir yöne, arkama baktığını gördüm.Arkamdan son ses duyduğum korna sesi kulaklarımı kazımaya başlarken arkamı dönüp ne olduğuna baktım. Arabaların ortasında kalmış etrafa bakınan benim yaşlarımda birisini görmüştüm. Bedenimi oraya doğru çevirip ne yapmaya çalıştığını izlemeye başladım. Etrafta arabadan başını çıkarıp ordan çekilmesini söyleyen insanlar ve benim gibi durup izleyen insanlar vardı. Kimse neden müdehale etmiyordu?
Montumun cebinden ellerimi çıkarıp hızlı adınlarla olaya müdehale etmek için karmaşaya yöneldim. Arabaların arasından sıvışıp korkça etrafa bakan kişiye yöneldim. Siyah saçları o her etrafa telaşla bakışında sallanıyordu. Gözleri ürkekçe birini arıyor gibiydi.
"İyi misiniz?" Yolun ortasında sağa sola bakan çocuk kolunu tutmamla ani bir hareketle irkilerek beni tüm gücüyle itmişti. Sanırım ona zarar vereceğimden korkmuş olmalıydı. Daha sakin olmam gerekti.
"B-ben..." Titreyen dudakları birbiriyle senkronize olmuştu, bunun korkudan mı yoksa soğuktan mı olduğunu çözememiştim.
"Hey sorun yok, sana zarar vermeyeceğim." Az önceki korkusunu yatıştırmak amaçlı sakin ve güvenilir konuşmaya çalıştım. "Eğer ne olduğunu anlatırsan sana yardım edebilirim." Kendimi oldukça zorlayarak güven dolu bir sesle konuşmuştum.
Beni duymamış gibi hâlâ etrafına bakmakla meşguldü. Bu gizemli çocuğun amacının ne olduğunu merak etmiştim ve bugün öğrenmezsem geceleri uyuyamayacağımı bile biliyordum.
"Birisinden mi kaçıyorsun?" Sorduğum soruyla hiç ilgilenmemesinin nedenini merak etmiştim. Dudakları açıldığında cevap alacağımı sanmıştım fakat tekrar kapandı. Cevap alamayınca tekrardan bir şeyler sormaya çalıştım. "Adın ne?"
Annesi ve babasını kaybetmiş küçük bir çocuk gibiydi karşımda, bu nedenle onu koruma isteği doğmuştu içime. Başını yere eğmiş, sadece yere bakıyordu. Sanki yerde bir şeyler yazıyordu ve karşımdaki çocuk bunları güçlükle okumaya çalışıyordu, kendini biraz zorlamaya başlamıştı. Bu hali içime kuşku düşürmüştü.
Yere eğilen başı hızlıca kalkmıştı ve gözlerini korkuyla açıp gözlerime dikmişti. "B-benim adım... Adım..." Yarım yamalak kendini zorlayarak konuşmaya çalıştığında gözlerindeki korkuyu görmüştüm.
Gözlerini yumup ellerini başına bastırmaya başladı, bu hareketiyle ne yapmaya çalıştığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Aslında daha çok kendini zorluyor gibiydi, gözlerini yummuş ve elleriyle de kafasının iki yanına baskı yapıyordu.
Arabadaki insanlar hâlâ bir şeyler söylemeye çalışırken ellerimle başının yanındaki elleri çektim. "Sorun ne?" Cevap alamamıştım. Elimi sırtına koyup karşıya geçmek için yardım etmek için atakta bulunduğumda bu sefer beni itmemişti. "Yolun ortasında durmamalıyız, gel böyle."
Ona destek vererek kaldırıma kadar onunla yürüdüm. Arabaların ve insanların yanından geçip biraz daha ileriye götürüp etraftaki baskıdan kurtulmasını sağlamıştım. Elimi ondan çektiğimde gözlerimin içine bakmaya başlamıştı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, bende ona bakmaya başladım. İtiraf etmeliyim bir erkeğe göre oldukça güzel birisiydi, onu bu denli korkutan şey neydi?
"Ben, galiba..." Dudaklarından dökülen sadece bu iki kelime soğukla buluşup havada süzülmüştü. Onun neden böyle davrandığını bilmiyordum. Sorunun ya da adının ne olduğunu söyleyebilirdi. Acaba hastaneden falan mı kaçmıştı? Olası bir durumdu.
Hâlâ bir cevap beklerken merakım katlanarak üst seviyeye çıkmıştı. Kötü bir olay yaşadığı uzaktan anlaşılıyordu gerçi, yardım etmek için buraya gelmiştim fakat o anlaşılmaz hareketlerde davranıyordu.
Güçlükle yutkunabildiğini gördüm. Ellerimi kavrayıp üstüme gelmeye başladığında gerilemeye başladım. "Bana yardım et." Cidden akıl hastanesinden kaçmıştı sanırım diye düşünecekken hiç tahmin etmediğim bir cevabı vermişti. "Ben adımı hatırlamıyorum."
"Ha?" İstemsizce büyük bir şaşkınlık içinde ağzımdan çıkmıştı. Bu nasıl bir cevaptı böyle ya da cevabın mantıksızlığının farkında mıydı? Acaba başını falan mı vurmuştuda adını bile unutmuştu? Olayı anlamasamda bozuntuya vermek istememiştim. "Kimliğine bakmayı düşündün mü?"
"Kimlik?" Soruma soruyla karşılık vermişti. Önüme serdiği birkaç seçenek içinde karşımdaki kişiyi çözemiyordum, ya dediklerim çıkacaktı ya da gerçekten bu işin içinde bir iş vardı.
Elimi arka cebine atıp arkasına dokundum, yanlış anlayıp ittirecekken ben çoktan cüzdanı elimde hissetmiştim. Tek bir hareketle elime aldığımda ondan uzaklaştım. Cüzdanı açtığımda kimliğin orada olması beni sevindirmişti. Bakalım adı neydi. Kimliği parmaklarım arasında tutup karşımdaki resme baktığımda turuncu kafalı birisi vardı, şu anki saçlarıyla alakası olmayan bir çocuktu. Gözlerim isim kısmına giderken zaferle gülümsedim.
"Demek adın Park Jimin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember |Jikook|
Fanfiction"Hatırlamıyor olmak benim suçum değil, tamam mı? Lanet olası bir bozuk plak gibi başa sarmak benim suçum değil." Onun için meraklarım endişeye bürünüp aklımda bir sürü soruya daha yer açmıştı. Korkuyor muydu? Yoksa gerçekten tükenmiş miydi?