Burnuma dolan güzel kokunun sebebi kollarımın arasındayken düne dair yaşananları kısaca göz gezdirip üstünde durmamayı seçmiştim. Sevdiğim şey kollarımdayken neden daha fazla kurcalayacaktım ki?Kollarımın arasındaki Jimin'in bedenini sıkı sıkı sararken utangaç suratla o da dümdüz karşıya bakıyordu. Sinirli olduğunu biliyordum ama bu utanmasını engellemezdi.
Onu evine bıraktığım o gün annesinin laflarını yemeye maruz kalmıştım. Gerçek annesi de değildi, neydi bu kadının olayı cidden anlamıyordum. Jimin ise sabaha kadar uyuyamadığını söyledi.
Gerçek annesinin de gerçekten öldüğünü söylemişlerdi o gün. Kadın öldüyse neden hayatta gibi göstermişlerdi? Bu nasıl aileydi anlam veremiyordum.
Jimin'in anlattığına göre başa sarmasını iyice fırsat bilip öğretmenlik yaptığını söylemişler ama sürekli derse girmesine engel olmuşlardı, çünkü derse girsede fark etmezdi çocuk hatırlamıyordu.
"Özür dilerim. Nasıl öyle şeyler söyledi anlamış değilim Jungkook. Buna izin vermemeliydim." Güzelim hâlâ kendisini suçlayarak özür diliyordu. Ben bu çocuğa kıyamıyordum, ciddiyim kıyamıyordum. Güzel suratını asmasına çıldırıyordum.
Bu çocuk, benim hayatıma giren en güzel şeydi.
İki eliyle yanaklarımı tuttu, gözlerimin içine ciddi ciddi baktı. "Onu dinleme Kookie, ben hâlâ öğretmenim ve çalışıp konuları tekrar öğrenerek çocuklara anlatırım. Ben ikimize de bakarım."
Zaten kollarımda sıkı sıkı sarıyorken daha da sıkarak saçlarının üstünü öptüm. Yüzü zaten yorgunluktan çökmüştü. Uyuyamadığı için yorgun gözlerini görebiliyordum iki gözünü de öptüm.
"İş bu kadar önemliyse işe girerim Jimin. Eğer gerçekten çok iyi yerlere gelmek isteseydim bölümüm kolaylık sağlardı zaten. Ama bunu istemiyorum. Jin hyung yanında çalışmamı teklif etmişti, onun yanında çalışırım hiç olmadı." İstesem şu an en iyi doktorlardan birisi olurdum ama dediğim gibi istesem.
"Seni uzun süredir tanıyor gibiyim, daha birkaç gün olmasına rağmen hızlı gittiğimizi bile düşünmüyorum. Hatta tam tersi yanında kalmak istiyorum." Gerçekten de utansa bile çekinmiyordu, sarılıyordu, onu öpmeme izin veriyordu. Acaba defterin çok mu etkisi olmuştu? Defteri vermeden önce keşke hepsini okusaydım.
"İstediğin zaman yanıma gelebilirsin Jiminie."
Tüm gün el ele gitmediğimiz yer kalmadı. Kimseyi takmadım o an, sadece yanımdaki adamın varlığına ve parmaklarımın içindeki parmaklarına odaklandım.
Ondan ayrılmak zor olsa da evine yakın bir yerde bırakmadan önce dakikalarca öpüşmüştük. İlk gün aşıkları gibi hissediyordum kendimi. Kim bilir, belki de öyleydim.
-
Jimin ile en son görüştüğümden bu yana iki gün geçmişti ki iki gündür o kadın yüzünden buluşamadığımızı biliyordum. Sadece bekle demişti bana, bende bekledim.
Televizyon karşısında gözlerim kayarken zil sesiyle yerimden sıçramamla kapıya koşmam bir oldu. Kapıyı açtığımda yerdeki bavula ve Jimin'in anlamsız bakışlarıyla karşılaştım. Çenesi kasılmış biraz sinirli gibiydi.
"Aynı evde yaşamak senin için sorun olur mu? O eve dönmek istemiyorum."
Şaşkınlığım yoktu çünkü birkaç gün böyle bir olay konuşup ben ikimize bakarım demesinden anlamalıydım. Ayrıca o kadının yanında insan yaşayamazdı, cidden. Jimin kim bilir her gün sil baştan yaşarken nasıl dayanmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember |Jikook|
Fanfic"Hatırlamıyor olmak benim suçum değil, tamam mı? Lanet olası bir bozuk plak gibi başa sarmak benim suçum değil." Onun için meraklarım endişeye bürünüp aklımda bir sürü soruya daha yer açmıştı. Korkuyor muydu? Yoksa gerçekten tükenmiş miydi?