MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI

148 95 2
                                    



Otobüste yolculuk yaparken yazıyorum bu yazımı.

Her zaman ki gibi pencerenin olduğu tarafa oturmuştum. Çok seviyordum pencere kenarını. Nedeni ise dışarıdaki insanları daha iyi göre bilmemdi. Seviyordum otobüslerde yolculuk yapmayı. Binlerce insanın potrelerini çizmek yerine yazmayı tercih ediyordum. Zaten resim çizmelerden de pek anlayan birisi değilim. Bu gün de defterime otobüsün içerisindeki insanlardan birkaçını yazmayı tercih ettim.
Mesela otobüsü süren şoför bey;
Hayat onu çok yormuş gibiydi, çok yorulmuştu. Ama pes etmemişti yaşamaktan ve yaşama dair olan her bir şeyden. Hala güle biliyordu ve hala kahkahalarla karşılık verebiliyordu. Umut etmekten vazgeçmemiş gibiydi. İçerisinin bir yerinde umutlarını saklıyordu onca yaşanmışlığı olmasına rağmen ve yüreğinde hala besliyordu o güzel sevgisini.
Otobüslerde yolculuk yapmayı seviyorum çünkü çok anlamlı insanlar var otobüslerin içerisinde.
Mesela iki önümde oturan genç kadın.
Sarı saçlı, beyaz tenli, mavi gözlü birisiydi kendisi. 10-15 dakika izlemiştim onu. Daha sonra gözlerime saçlarının ucundaki kırıklıklar ve gözlerinin altındaki morluklar gözüktü. Anlaşılana göre şiddet görüyordu birilerinden. Yanına yaraşıp 'Vazgeçmeyin hayattan! ' diyemedim. Dilim ne kadar konuşmak istese de yüreğim bir o kadar izin vermedi konuşmama. Defterimi tekrardan çıkarıp bir sayfa kopardım. Yazarak anlatacaktım ' Hayattan vazgeçmemesi gerektiğini.'

SEVGİLİ ABLAM!!
Belki haddimi aşıyorum, belki bunlar beni ilgilendirmez ama konuşmazsam da yazmam gerekiyor. Farkına vardım da saçlarının uçları gelişi güzel makas yemiş, gözlerinin altı ise morlaştırılmış. Erkeğim dediğin adamdan şiddet gördüğün beliydi. Eminim ki sana şiddet uygulamasına rağmen onu çok seviyorsundur ve yine eminim ki oda seni bir o kadar seviyordur. Ablam yazdığım yazıyı okuyunca bana soracaksın neden böyle dedim diye. O beni sevse bana şiddet uygulamaz ne sevgisi bu diye inkar edeceksin. Sen bunları demeden önce söylemek isterim. Haklısın Ablam!!
Ama o da seni seviyordur ben de kendimce bu konuda haklıyım. Sadece sevginizin biçimi farklıdır. Sen onu her bir şeyinden çok , yürekten severken o seni dayak cennetten çıkma tabirini kabul ederek şiddetle sever.Sen ona yüreğini vermeyi seçersin o ise bedeninde yaralar, yüzünde morluklar oluşturmayı tercih eder.
İZİN VERME ABLAM!!
Sana şiddet uygulanmasına izin verme. KORKMA!! Korkunla yüzleş. Gerekirse yetkili kurumlara şikayette bulun ama korkma Ablam!!
Sen insansın izin verme sana şiddet uygulanmasına. Oyuncak değilsin. İzin verme bedeninle oynanmasına.
Kum torbası değilsin. İzin verme tekme, yumruk vurmalarına.
Ağlama ablam mutsuz olduğun yerleri hep terk et mutluluğu kabul et sadece.
Çünkü Her İnsan Gibi Sende Hak Ediyorsun Mutluluğu.

Yazmıştım ona vereceğim yazımı ama nasıl vereceğimi bilmiyordum. Daha sonra akbil basmak için cüzdanını çıkarmıştı. O anda açık gördüğüm çantasının içine atmıştım yazımı. Acaba eve gittiği vakitte veya başka bir yerde okuyacak mıydı onun için yazdığım yazıyı. Acaba bir şeyler değiştire bilecek miydim, onun hayatında.

Otobüste yolculuğu seviyordum çünkü binlerce değişik insana şahit oluyordu gözlerim.

Mesela en arkanın sol dip köşesinde oturan 20-25 yaşlarında olan genç adam.

Durmadan burnunu çekiyordu nedense. Sanırım esrar falan kullanıyordu. Çünkü esrar kullananlar durmadan çekerlerdi burunlarını. Nefesi bile yorgun çıkıyordu bedeninden. Çıkan nefesler tekrardan zor giriyordu bedenine. Sanırım terk edilmişti genç adam. Sanırım unutmak istiyordu sevdiğini. Ama oda bilmiyordu birçoğu gibi;
''Unutmanın ölüme mahsus olduğunu.''
Onun içinde bir şiir yazmıştım defterimin en arka köşelerine.

Özlemişti köşe başında oturan genç adam.
Sigarasını öylesine çekiyordu ki içine, sanki ;
Acılarını dumanlar altında bırakıp kısada olsa görmemek istiyordu.
Bedeni gençti ama kalbi çok ihtiyar kalmıştı.
Hala onu, yani sevdiğini bekliyordu.
Hala o gelecek diye en güzel elbiselerini giyinip yıllar önce buluştukları sokağın köşe kenarına gidiyordu.

Gelecek diyordu GELECEK!!
Gelmeyeceğini oda biliyordu ama diyordu işte.
Sonra bir gün geldiğinde adan unutmak istedi.
Sevdiğini ama sevilmediğini
Sigarası ile dumanlar altına sokan acısını yok etmek istedi.
Daha ağırını kullandı.
Uyuşturucuya başladı.
Adamın bedenide ihtiyarlaştı kalbi gibi.
Ve bir gün siren sesleri adam için çaldı.
Ve bir gün sela sesleri adam için haykırdı minarelerden.
Adam unutacağım demişti.
Bir şeyleri unutmuştu da.
FAKAT!!
Unuttuğu sevdiği değil kendisiydi.

OTOBÜSTE SEYHAT ETMEYİ SEVİYORUM ÇÜNKÜ BİRBİRİNDEN FARKLI İNSANLARLA KARŞILAŞIYORUM...

SESSİZ BİR DÜNYANIN GÜRÜLTÜLÜ SOKAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin