Kendine yabancılaşmışlıklarla yaşarız birçoğumuz.
Birçoğumuz ise rahatsızlığımızdan rahat duyarız.
Ölümüne yüksek bir sesle seslenmiş, yaşamına ise sessiz kalmış birisiydi o. İsmi Azra.
Bundan tam 2 yıl 4 ay 13 gün önceydi. Gazetede bir haber okumuştum.
GENÇ KADINI ÖLDÜREN AŞKI başlıklıydı. Merak edip araştırmak istedim.
Araştırmaya başladığımda araştırma sonuçlarından bir kadın ismine ve bir şehir'e ulaştım. Kadının ismi Azra, şehirlerden ise tesadüfen memleketim olan şehir İzmir.
Hikaye Azra 16 yaşındayken başlıyor. Onun kadar olmasa da onun bakışından anlatmaya çalışacağım, bu hikayeyi .
Ben Azra. 1995 yılında İzmir'de hayata gözlerini açan birsiyim. Daha 3-4 yaşlarımda hayat bana karşı ağlar oldu. 4. Yaş günüm doğum günüm değil de ölüm günüm olmuştu. Sadece babam ölmemişti, babamla birlikte bende ölmüştüm. Sadece babamı toprağın altına kendimi hayatın acılarına teslim etmiştim.Babamın ölüm nedeni kanserdi. Kanser alıp götürmüştü en sevdiğim varlığı. Babamın ölümün üzerinden çok zaman geçmeden annem bir adamla evlenmişti. 9 yaşındayken annemin, babamdan başka bir adamla evlendiğine şahit oldu gözlerim. Hayat bana karşı ağlamaktan vazgeçmeyecekti sanırım. Annemin evlendiği adam beni nedense istememişti evinde. İstenmediğim yerde durmazdım. Durmak istesem bile zaten annemde eşi gibi beni istemiyordu. Yabancı birisi için özünden vazgeçmeyi göze almıştı. Hayatta ikinci defa yıkıldığım andı o zamanlar.
Annem beni kabul etmeyince bir yurda vermeyi tercih ettiler. İzmir'in en güzel yurduna vermişlerdi. En güzel yurda vermelerine rağmen hiç mutlu değildim. Olamazdım da zaten. Dış görünüşü güzel olsa da bir şeylerin içersine bakacaktın. Bakacaktın işte!Babasız ve annenin senden vazgeçtiği bir hayat ne kadar güzel olabilirdi ki?
''Birde kadınlar ilk eşlerine sadık kalırlar!'' diyorlardı. Öyle değildi işte. Bu durum her zaman için geçerli değildi. Birine sadık kalınmadan önce sadık kalınmanın ne demek olduğunu bilmek gerekirdi. Annem sadık kalınmanın ne demek olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden babama sadık kalamamıştı. O günden beri annemden nefret ederim.
Her kız annesinin kızı olmayı seçerdi. Ben her zaman annesinin kızı olmak yerine babasının kızı olmayı tercih eden birisiyim. Bu yüzden hayatım boyunca babasının kızı olarak bilinen bir kızdım.
Yurda hiç alışamamıştım. Her gece uyumadan önce mutlu bir aile hayali kuruyordum ve yine her gece ağlamaklı gözlerle, hayata ana-avrat küfrediyordum. Mutlu bir hayatım olmadığı için başkalarının da çekmemesini istemeyen birisiydim. Bu yüzden ileride psikoloji okumayı düşünüyordum.
15 yaşıma geldiğim zaman bir bakıcı aile teslim almıştı beni. Genelde hep küçük yaşlarda evlatlıklar alınırdı. Ama onlar beni liseli yaşarlımda evlatlık aldılar. Manevi annem ve babamın hiç çocukları olmamış ve zamanında onlarında çok acıklı bir geçmişi vardı. Öz evlatları olmama rağmen beni öz evlatlarıymışım gibi büyüttüler.(Sanırım onların hakkı ödenemezdi.)
Çok iyi insanlardı, kendileri.
GEL GELELİM ASIL OLAN HİKAYEYİ ANLATMAYA...
Ben Azra. Her şey bitti mutlu bir hayat beni bekliyor derken her şey tekrardan başladı. 16. Yaş günümün kutlamasında.
Okuduğum liseden insanları davet etmiştim doğum günüme. En yakın arkadaşım ile birlikte davetsiz bir misafir gelmişti. Kim olduğunu bilmediğim için kim olduğunu öğrenmek istedim. İsmi Araz'dı. (Öğrendiğime göre arkadaşımın kuzeni imiş kendileri.)
Hayatımda acıdan ve kederden başka duyguları bilmediğime rağmen o çocukla birlikte ilk defa mutluluğu öğrenmiştim sanırım. Ondan önce Aşka inanmayan birisiydim fakat ondan sonra Aşka masumluğumla inanmaya başladım. Evet ona Âşık olmuştum. İleride ölümümün imzasını onun atacağını bilmeden Âşık olmuştum.Aşkı ilk defa yaşamak isteyen birisi için o iki kelimeyi söylemek ne kadar da zormuş. Bunu doğum günüm üzerinden 8 ay geçtikten sonra öğrendim.
Telefonuna mesaj atmıştım o zamanlar
''Merhaba ben Azra. Beni tanıdın mı?''
Aradan çok zaman geçmeden önce telefonumun mesaj zil sesi kulaklarımda yankılanmıştı. Evet gelen mesaj ondandı.''Merhaba. Evet seni tanıdım. 8 ay önce doğum gününe davetsiz geldiğim kızsın. O gün için özür dilerim.''
''Sorun değil. İyi ki gelmişsin, iyi ki ordaymışsın.''
diyemedim mesajın karşılığında. Sadece ''Sorun değil.'' Diye yaza bildi parmaklarım. Yazdığım son mesajdan sonra geri dönüt mesajı gelmedi. Aradan 2 saat geçtikten sonra telefonumun mesaj zil sesi tekrardan odanın içinde yankılandı. Mesajda sadece ''ee'' yazıyordu. Karşılık olarak cesaretimi toplayarak '' sana bir şey diyeceğimde nasıl diyeceğimi bilemiyorum.'' Yazdım.
''Kendine güvenmelisin, ne diyeceksen söyle.'' Diyordu mesajıma karşılık olarak.
Cesaretimi toplayıp yazmaya başladım.
''Doğum günümden bu yana ve ebediyen sana o iki kelime geçerli.'' Dedim. Cevabında ''Analdım görüşürüz.'' Diyip gitmişti.
Azra 21 yaşlarına geldiği zamanda Arazın başka bir kadınla evlendiğini öğrenir ve onu sevmesini bilmesine rağmen başkasıyla evlenmesini kendisini aldatmak olarak kabul eder. Bu acıya dayanamayarak ölmek ister. Polis olan babasının silahını alarak hiç düşünmeden silah kurşunlarını bedenine esir bırakır. Hastaneye kaldırılması sonucunda ameliyata alınır. Aradan birkaç saat geçtikten sonra ameliyathanenin kapısı açılır doktor dışarı çıkar.
Yoğun mücadele sonucunda hastayı kurtaramadık.
HUZUR İÇİNDE YAT KARDEŞİM AZRA...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ BİR DÜNYANIN GÜRÜLTÜLÜ SOKAĞI
RandomAşk ne demekti senin için? Sevilmeden sevmek, onun için her gece gözyaşlarını döküp geceleri gündüzlere değişmek mi? Yoksa sevmeyip de sevilip aşkı ve insanların kalbini kırmak mı? Mutluluk ne idi senin için? Bir kelebek kadar ömrü kısa ol...