•●•●•●6●•●•●•

645 73 25
                                        

"Gerçekten Chanyeol'un bebeğine bakmak zorunda mıyız?" Jongin, mutfaktan elinde bir biberon mama ile çıkarken söylediğinde bu sorunun cevabını zaten elindeki biberonun verdiğini ona söylemek istesem de sessiz kalıp Hyemin'e tıpatıp benzeyen ama kulakları ve ağız yapısı nedeniyle Chanyeol'un çocuğu olduğunu haykıran Miyoung'un yanaklarına birer öpücük kondurdum. Chanyeol'e evlilik yıldönümlerinde Miyoung'a bakabileceğimizi söylemiştim ve gram pişman değildim, iyi ki de bunu yapmıştım. Miyoung, isminin yansıması gibi, öyle güzel bir kız çocuğuydu ki geleli yarım saat olmasına rağmen Jongin'in pabucunu çoktan dama atmıştım. Jongin'in homurdanmaları da bundandı, kıskanç herifin tekiydi.

"İyi ki bir evlendi, aman aman." Jongin homurdanmaya devam ederek yanıma oturduğunda uzanıp elindeki biberonu aldım. Yüzümdeki gülümseme sanki silinemezmiş gibi daha da büyürken buna engel olmadım. Jongin bebek gibiydi, hatta belki de bir bebekten daha fazlasıydı. İlgiyi seviyordu, benim ilgime aşık olduğunu da inkar etmiyordu, harika bir adamdı. Yalnız, bir sorun vardı, bir bebeği bile kıskanabiliyordu.

"Gören de Chanyeol'u benim arkadaşım sanır, Jongin. Ne güzel işte fena mı, bebek seviyoruz bahaneyle." Biberonun sıcaklığını kontrol edip Miyoung'un ağzına yaklaştırırken söylediğimde Jongin sırıttı. Bebekleri deli gibi sevdiğini biliyordum, bana sevmiyorum ayaklarını yutturamazdı. Hele ki yeğeni Rahee ile oynarken hatta ondan bahsederken bile aklını kaybetmesine şahit olduktan sonra buna inanmam oldukça güçtü.

"Tanrım, gerçekten bu peri kızının Chanyeol'un olduğuna inanamıyorum." dediğinde gülümseyip Miyoung'un alnına bir öpücük daha bıraktım. Bu peri kızının Chanyeol'un olması çok da şaşılacak bir şey değildi, eh, şöyle bir düşününce Chan'ın kulakları elfleri andırıyordu. Belki Yoda da olabilirdi, masal gibi bir aile oldukları aşikardı.

"Şu ağza bak, şu yanaklara bak. Tanrım..." Küçük kızın biberonu emişine çıldıran bir Jongin görmek aslında beklediğim bir şeydi ama Miyoung'dan daha sevimli oluşu haksızlıktı. Chanyeol evleneli tam tamına üç sene olmuştu, Miyoung da henüz sekiz aylık küçücük bir bebekti ve Jongin'in sevimlilikte onunla yarışması akıl alır şey değildi. Hele ki an itibariyle Miyoung'un mama yiyişini taklit etmesi bana kalp krizi geçirtecek gibiydi.

Kıkırdamam bir süre sonra Jongin'in taklitleri ile kahkaya dönüşürken Miyoung da mamasını bitirmiş ve gülümsemeye başlamıştı ama tabii her gülüşe kanmamak gerekliydi. Çünkü hepimiz gülümserken Miyoung'un Jongin'in saçını yakalayıp delicesine çekmesi ve hızını alamayıp alnıma tekme atması tam da o anda gerçekleşmişti.

"Ahh! Seni küçük tarla faresi!" Peri kızından tarla faresine dönüşen Miyoung kıkırdarken küçücük bebeğin bizi iki saniyede nasıl alt ettiğini görünce acı şekilde gülümseyip Jongin'in pamuk saçlarını Miyoung canavarının pençelerinden kurtarmak için uzandım. Kocamı kurtarmalıydım, şimdiden kel kalamazdı. Pamuk saçları bunu hak etmiyordu.

"Pekala, sanırım gerçekten de Chanyeol'un kızıymış. Pardon, majesteleri." Jongin başını ovup Miyoung'un elinde kalan birkaç tel saçına acıyla baktıktan sonra ona selam vererek söylediğinde tekrardan uzanıp saçlarını düzelttim ve ensesinden çekip dudaklarını öptüm. "Çocukla çocuk oluyorsun, seni deli." Cidden çocuk gibiydi, kriz geçirip çığlık atmama ramak kalmıştı, hissediyordum. Gülümseyerek dudaklarından ayrılırken bu sefer de onun beni çekmesiyle tekrar dudaklarına kavuştum, hasret çok da uzun sürmemişti.

Jongin işi ilerletme niyetiyle dudaklarımı çekiştirip ellerini yaramazca kazağımdan içeri sokmuşken bir an boşluğa düşüp karşılık versem de daha sonra ayrılmak için kendimi geri attım. Bu yolun sonu iyi değildi ve hemen yanımızda bir bebek vardı, tehlikeli sularda yüzüyorduk. "Chanyeol," dedim, titrek nefesimle. Jongin'in üzerimde bıraktığı etki nefesimi kesiyordu, tam bir umutsuz vakaydım. Titrek bir nefes daha alıp devam ettim."Chanyeol, kızının önünde böyle şeyler yaptığımızı öğrenirse bizi vurabilir hayatım." Ben zorlukla kendimi dik tutmaya çalışırken o rahat bir tavırla burnunu burnuma sürterken kıkırdadı ve devam etti. "Sevişmediğimize dua etsin." Pekala, kesinlikle haklıydı. İşe iyi yanından bakmak lazımdı.

Yerden kalkıp koltuğa, yanıma oturduğunda yanıbaşımızda deli gibi tepinen Miyoung'a bir göz atıp belime sardığı ellerine kendimi iyice yasladım. Hemen ardımda nefesi esneme boydan boya hükmederken nefes almaya devam etmeye çalıştım. Tanrım, küçücük çocuğun olduğu odada yaptıklarımıza inanamıyordum ve Jongin'in arsızlığına daha çok inanamıyordum.

"Jongin!' Dişlerimi sıkarak söylediğimde yeniden kıkırdadı ve geriye attığım başımdan faydalanıp boynuma birkaç öpücük bıraktı. "Seni özledim." dedi. "Çok fazla özledim." Elleri tam da o anda belimden karnıma doğru bir yol izledi. Ağlamak istiyordum, tam anlamıyla ağlamak istiyordum. Tanrım, hasretiyle kavrulduğumu haykırmak için yanıp tutuşurken Miyoung'un burada olması gerekli miydi? Aslında küçücük bebeğin bir suçu yoktu, bunu teklif eden bendim fakat Chanyeol'un evlenmek için bugünü seçmesine bile sinir olmuştum, elimde olan bir şey değildi.

"Jongin, Miyoung..." dedim, zorlukla konuşuyor olmanın yanısıra Jongin'in nefes alış verişleri kalp ritmimi bozarken bir kez daha bulunduğumuz duruma lanet ettim. Sızlanarak geri çekildiğinde başımı omzundan kaldırdım ama belimdeki ellerinin yakıcılığına hala alışamamıştım, alev alacak gibi hissediyordum. Miyoung'u bir an önce uyutmalı ve biricik esmerimle ilgilenmeliydim. İlgime aşık olduğunu bilirdim ama ben de onun ilgisine deli divaneydim.

"Hemen döneceğim." diyerek Miyoung'u kucaklarken koltuğa yayılan Jongin'e bakıp kıkırdadım. Hülyalı bakışlarının eşliğinde "Hemen dönsen iyi edersin~" dediğinde ise bir kahkaha patlatıp hızlıca yatak odasına ilerledim. Miyoung'un hemen uyumasını dileyerek odaya girdim.

Uyumamıştı. Resmen kırk beş dakikadır uyusun diye uğraşıyordum ama bana mısın bile dememişti, ağlamak istiyordum. "Senin yüzünden sevişemiyoruz Miyoung, aşk olsun ama ya." Ağlamaklı sesler çıkararak son çare, poposuna hafifçe vurmaya başladığımda esnemesini duyup umutsuzlukla kapattığım gözlerimi hızlıca araladım. Tanrım, kesinlikle ağlamak istiyordum ama bu sefer mutluluktan ağlamak istiyordum.

Yaklaşık bir on dakika sonra uyuyakaldığında sevinç çığlıkları atmamak için kendimi zor tutmuştum. Yavaşça yanından kalkıp çevresine birkaç yastık yerleştirdikten sonra alnına bir öpücük kondurdum. "Aferin Miyoung-ah, sıkı çalıştın bebeğim." Artık özgürdüm, kesinlikle ağlamak istiyordum.

"Jongiiii~~NE? " Odadan güle oynaya çıkıp koşa koşa salona geldiğimde tabii ki elinde telefon ile uyuyakalmış bir Jongin görmek, istediğim bir şey değildi. Uyuyakalmış olmasına inanamıyordum, an itibariyle delirebilirdim. Buna hakkım kesinlikle vardı.

Koltuğa yaklaşırken çıkardığım ağlamaklı sesler arasında "Gerçekten bunu yaptığına inanamıyorum Kim Jongin." diye mırıldandım. Koltuğun önüne çöküp dudaklarımı büzmem de hemen bunun sonrasıydı. "Beni şu an, şu dakika sevmen gerekiyordu, uyuman değil. Sevişm-"

Pekala, beni üzerine çeken esmere kesinlikle aşıktım. "Nereden başlasam sevmeye?" Yoğun sesi ve nefesime karışan nefesiyle titredim. Gözlerim gözlerine düşerken kollarımı boynuna doladım ve "Uyudun sandım, öldürecektim seni." dedim. Sırıttı ve uzanıp dudaklarıma güçlü bir öpücük bıraktı. "Teninin sıcaklığında kaybolmayı tercih ederim." dedikten sonra biraz önceki sorusunu tekrarladı. "Ee, nerden başlayayım sevmeye?"

"Buradan." dedim, çenemdeki elini sol yanıma getirirken. "Buradan başla sevmeye." Hızlı bir şekilde yerlerimizi değiştirirken sırtım koltuğun zemini ile buluşunca uzanıp göğsümün üzerine bir öpücük bıraktı. Hislerimin tarifi imkansızdı ve yumuşak dokunuşları çoktan tenimi yakmaya başlamıştı. "Sehun."dedi, sesi şefkatliydi. Dudakları boynuma doğru bir yol çizerken derin bir nefes çekti ve öpücükleri arasında ekledi. "Aşkın benim miladım, ben seni sevmeye ruhundan başladım."

******

******

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







Tangerine TaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin