MEÇULE GİDEN BİR GEMİ KALKAR BU LİMANDAN Bölüm 2

11 0 0
                                    

2.BÖLÜM

MEÇULE GİDEN BİR GEMİ KALKAR BU LİMANDAN

Bizim üç kafadar ertesi gün öğleye doğru uyandıklarında gördükleri manzaraya hiçbirisi bir anlam verememişti. Uçsuz bucaksız bir denizin ortasında yapayalnızdılar. Tekne kendi başına bütün gece yol almış ve onları bu ıssızlığın ortasına kadar getirmiş diye düşünmüşlerdi. Yalnız olaylar bundan sonra daha karışık bir hâl alacak ve durum uzunca bir sürede düzelmeyecekti. Uyandıklarında gözlerine tek ilişen nesne ise ufukta nokta kadar görünen bir kara parçası olmuştu. Bu küçük tekne açık denizlerde yolculuk yapacak türden bir tekne değildi. Resul ve Ekber'e rahmetli dayılarından kalan tekne mendirekten tek yelkenli, İşkampavya ile skiff arası baştan kıça on, iskele-sancak arası dört adım kadar olan modifiye bir gezinti teknesiydi. Saatte on deniz mili yapabilen bir de kamyon motoru vardı üzerinde. Ama rahmetli dayıları bir yıl önce vefat etti edeli motor hiç çalıştırılmamıştı. Rasgele yerleştirilmiş ağırlıklar yüzünden teknenin safrası dengesiz ve sancaktan yalpa alıyordu. Resul, içerideki dümen dolabında ki marşa basınca motor birkaç kez öksürüp susmuş, aküler hepten boşalmıştı. Motorun çalışmayacağını anlayınca havuzluk'a geçip oturmuşlar ve ne yapmaları gerektiği hakkında şaşkın şaşkın birbirlerinin gözlerine bakmışlardı. Aralarında denizcilikten iyi kötü tek anlayan kişi Bahadır'dı. Oda zırhlı bir savaş gemisinde askerliğini yaptığı zamanlardan kalma yavan bilgiler kadardı. Resul, şu an düşmüş oldukları durumdan içten içe Bahadır'ı sorumlu tutmuş en son tekne de bira içmeyi teklif ettiği için onu suçlamıştı. Sonunda içinde kabaran öfkesine yenik düşmüş bir halde Bahadır'a yüklenmek istemişti.

RESUL: Şimdi ne yapıyoruz çok bilmiş Bahadır Bey.

BAHADIR: Ne yapacaz aga tekne sizin, siz söyleyin onu yapalım.

EKBER: Tekne rahmetli dayımındı. Ondan da bize kaldı. Öyle hobi olsun diye bizde abimle tekneyi satmadık. Hafta sonları, akşamları falan bira içip, balık tutmak için kullanıyoruz. Biz ne anlarız denizden, denizcilikten. Zaten kendin de biliyorsun, kim bilir kaç kez beraber geldik tekneye, hiç denize açıldığımızı gördün mü ?

BAHADIR: Kesin abin biliyodur Ekber, çünkü onun her konu hakkında bir fikri illa ki olur.

RESUL: Baho, kaşıntın tutmasın, bak çocuk anlattı işte, hem her yerde ben askerde denizciydim diye övünen sensin.

BAHADIR: Aynen öyle, ben şanlı Türk Donanması'nın bir savaş gemisinde Seyr-ü sefer subayıydım.

RESUL: Sen, seyr-ü sefer subayı ? İlginç.

BAHADIR: Ne olmuş beğenemedin mi ? Aynen öyleydim işte.

RESUL: Şu Beykoz'lu Hamit var ya hani şu on çeşmelerin orada televizyon tamircisi, siz aynı gemide yapmadınız mı askerliği ?

BAHADIR: Şu bizim Hamit mi ? Evet ne olmuş,

RESUL: O senin için "bulaşıkçıydı gemide, günlük de üç öğün kaptandan dayak yerdi" diyor.

BAHADIR: Alakası yok, şerefsiz Hamit. Demek böyle söyledi sana. Yok aga, kaptan beni bilakis çok sever ve sayardı da. Seyr-ü Sefer subaylarından biri izine çıktı mı? Beni direk yanına çağırırdı. "Bahadır evladım" derdi. "Ben sana çok güveniyorum, bu genç subaylar tecrübesiz, sen kullan gemiyi" derdi. O kadar yani.

RESUL: O zaman gemi kullanmayı biliyorsun yani.

BAHADIR: Kullanmak ne demek ben gemiye pate çektiririm be. Madem ikinizde tekneden anlamıyorsunuz, o zaman emir komutayı gemide ben devralıyorum.

RESUL: Al Hacı, bizi eve geri götür de, komutayı al, gemiyi al, demir al, babayı al neyi alırsan al.

BAHADIR: Bu işler öyle değil canım, madem emir komutayı ben devraldım. O zaman seni çarkçı başı, Ekber'i de tayfa ilan ettim. Tayfa Ekber,

VATANDAŞIN MİTOLOJİ İLE İMTİHANI I.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin