Herkese merhabaa... Yaklaşık iki haftadır yokum. Bir hafta özel sebeplerden yazamadım ve babam bilgisayarımı bir hafta boyunca okulundan eve getirmedi. Şimdilik bu kısa bölüm yazıyorum. Bugün yine bölüm gelecek tabi ki. Telafi amaçlı yarında iki bölüm yazmayı planlıyorum. Sık olduğu için kısa bölümler olabilir.
Neyse çok konuştum. Keyifli okumalaar :)
- Eveeet. Ben Dr. Emir Köseoğlu. Bugünkü nöbetçi genel cerrahi uzmanıyım. Anlat bakalım İpek.
Hastaye kendini kısaca tanıttıktan sonra bana döndü. Hastayı anlatmaya başladım.
- Koray Arel. 27 yaşında erkek hasta. 112 acil ambulansla kasıklarında şiddetli ağrı sebebiyle burada. Vital bulgularında bir sıkıntı yok. Ateşi 36.5 santigrat derece, nabız 85, solunum 18, en son alınan tansiyon ise 125/76 mm/Hg. Akciğer grafisi ve kan sonuçları burada... diyerek elimdekileri ona uzattım ve devam ettim
- Hastanın kronik bir rahatsızlığı yok. Genetik olarak bilinmemekte. Kalp atımları ve solunum sesleri normal. Sol kasıkta şişlik ve palpasyonda (elle muayene etmek) ele gelen top şeklinde kitle mevcut. İnguinal herni (kasık fıtığı) diye düşündüm. Hastanın ağrısı şimdilik hafif derecede.
Ben anlatımı bitirdikten sonra Dr. Emir Bey bana dönüp
- Yine harikasın, bana gerek kalmamış. Sen her şeyi halletmişsin. Bir de adıma yatış yaptırsaydın tam olurdu. Ağrısı hafifmiş madem yarın ameliyat edelim. deyip bana gülümsedi. İster istemez gözlerim hala karşımda bana dik dik ve sinirli bakan adama kaydı. Ellerini yumruk yapmış her an bana saldıracakmış gibi bakıyordu. Onu görmemezlikten gelip Dr. Emir'e çevirdim bakışlarımı. Gülümseyip
- Beyefendinin kardeşi yatış işlemlerini yaptırabilir. İsterseniz hastayı servise çıkarsınlar? dedim. Hem artık bu rahatsız eden bakışlardan kurtulmak istiyordum hemde bir bardakta olsa kahveye ihtiyacım vardı.
- Doktor lütfen bana odama kadar Melis Hanım eşlik edebilir mi? Lütfen, lütfen, lütfen... diye Emir Beye yalvaran hastaya şok olmuş biçimde dönüp baktım. Melis'te aynı benim gibi şok olmuştu. Ne söyleyeceğini bilemez halde ağzı açık hastaya bakıyordu.
- Pekala siz öyle istiyorsanız tabi Koray Bey. Servise kadar size Melis Hanım eşlik etsin. dediğinde Melis'i ikinci bir şok dalgası sardı. Emir Bey olayın daha öncesini bilmediği için hasta seçimlerine saygı duyup Melis'in bu yılışık adamla gitmesini uygun görmüştü. Bunu söyledikten sonra arkasında kocaman mavi gözlerini sonuna kadar açmış bir adet Melis ve sevinçten ağrısını unutan bir hasta bırakmıştı. Melis'in itiraz etmek için vakti bile olmamıştı. Çünkü Emir Bey bunları söyledikten hemen sonra odadan çıkıp gitti.
Onun bu halini görünce bende hemen Emir Bey'in arkasından çıkıp onu aradım. Hemen arkamdan odanın kapısının açılıp kapandığını duydum ama aldırmadım. Onu muayene odasındaki doktor deskinde bir şeyler yazarken buldum. Yanına gidip tam ikna etmek adına ağzımı açmıştım ki
- Olmaz İpek. Merak etme sadece servise bırakıp gelecek. Kardeş gibi olduğunuzu biliyorum ama annesiymiş gibi davranma. Onun isteği hastanın isteğinden önemli değil. diyerek ağzımı kapamamı sağladı.
- Ama Emir Bey diye savunma yapacakken elindeki kalemi bırakıp beni kolumdan tuttu ve iyice dibime gelerek beni oradaki insanlardan biraz uzaklaştırdı. Kimsenin duymasını istememiş olacak ki kulağıma
- Bana ne zaman 'Bey' demekten vazgeçeceksin İpek. Geldiğinden beri senden hoşlandığımı biliyorsun. Bana artık bir şans vermelisin dedi sert bir şekilde. Konu buraya nasıl gelmişti ki? Hızla kolumu ondan kurtarıp aramızdaki mesafeyi açtım. Sabrımı zorluyordu.
- İstemediğimi defalarca kez söyledim Emir Bey. Artık ısrar etmekten vazgeçin deyip ona arkamı döndüm ve üzerimi değiştirmek için soyunma odasına girdim. Bu nasıl bir manyak?! Melis'in konusunu bile açamamıştım.
Yanımda yedek formam olmadığı için Melis'in dolabını açıp onun formalarından birini sinirle çıkarıp dolabın kapağına astım. Tabi ki benim dolabımın anahtarı onda onunki de bendeydi.
Aslında Emir yakışıklı ve başarılı biriydi. Siyah kısa saçları, ela gözleri ve spor yaptığını belli eden geniş omuzlarıyla oldukça ilgi çekici bir erkekti. Ama olmayınca olmuyordu. Hani bir elektrik muhabbeti vardır ya.. Hah o yoktu işte aramızda. Ne yapabilirdim?
Ben bunları düşünüp formamı çıkardığım sırada içeri Emir daldı. Resmen daldı. Hay salak kafam kapıyı kilitlemeyi unutmuş olmalıydım.
Beni o halde görünce ela gözleri büyüdü. Bense elim ayağıma dolaşmış biçimde tekrar elimde tuttuğum formayı giymeye çalışıyordum. Ona bakmamaya özen göstererek
- Emir Bey lütfen dışarı çıkar mısın?! Üzerimi değiştiriyorum. dedim.
Benim üzerime giymeye çalıştığım forma bir anda ellerimden alınırken neye uğradığımı şaşırdım. Başımı kaldırdığımda bana koyu gözlerle bakan Emir vardı. Birden beni arkamda kalan dolaplara yapıştırdı ve kendiyle dolap arasına beni hapsetti. Ben olayın şokundan hiç bir tepki veremiyordum.
- Emir Bey kendinize gelin bırakın beni derken sesim fısıltı gibi çıkıyordu. Aslında şuan avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum ama yapamıyordum. Ondan etkilendiğimden değildi bu, olayın şokunu atlatamadığımdandı. Buna nasıl cesaret edebilirdi?
- Çok güzelsin deyip dudaklarıma baktığında ve bana doğru uzandığında artık bir şeyler yapmam gerektiğini anlamış kendime gelmiştim.
- Yeter artık. Bu ne terbiyesizlik. Beni artık rahat bırak. Seni şikayet edeceğim. Pislik herif. diye bağırıp onu itmeye çalıştım. Yine hızla kapı açılıp duvara sert bir şekilde duvara çarpınca beni bırakmak zorunda kaldı. Ben sanki suçluymuşum gibi 'Eyvah basıldık' diye düşünürken içeri gireni görmemle yerin dibine girmem bir oldu.
Umarım beğenmişsinizdir. Kendinize iyi bakıın :) :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUŞYA
RomanceSiren sesleri bu defa onun için acı acı çalarken ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi bilmiyordum. Tek yapabildiğim durumunun kötü olmaması için dua etmekti. Bir çok kötü nöbetim olmuştu. Ama hiç birinde bu kadar çaresiz hissetmedim kendimi...