twenty one

4.2K 503 51
                                    

Kalp atışları bir anda düzensizleşen Yoongi, sağ eliyle kalbine baskı uygulayarak yerinden çıkacakmışçasına çarpan kalbini biraz olsun yavaşlatmak istemişti fakat buna imkan yoktu.

Bir anlığına önündeki görüntü bulanıklaşıp her şey birbirine girdi.  Hiçbir şey net görünmüyordu. Bununla beraber sesler de birbirine karışmıştı, kulaklarına büyük bir uğultu hakimdi.
Boşta kalan eliyle gözlerini ovuşturduktan sonra sedyeye yetişmek amacıyla, kalabalık oluşturan insanları yararak aralarından geçip acilin içine girdi. Birkaç beyaz kıyafetli insan sedyeyi bir odaya sokuyorlardı ki Yoongi yetişti.  Avuç içini geniş kapıya yaslarken, hemşirelerin kapıyı kapatmasını engellemeye çalışıyordu.

"Bayım, içeri giremezsiniz!"

Hemşirenin Yoongi'nin yüzüne bağırmasıyla, arkadan gelen güvenliğin çocuğu kollarından tutarak geri çekmesi bir olmuştu.

Jimin'in içeride olduğu odanın geniş kapısı kapanırken Yoongi, adamın ellerinden kurtulup duvara yaslanarak kendini yere bıraktı.

"Hayır." Elleriyle ardı arkası kesilmeyen gözyaşlarını sertçe silerek kendi kendine mırıldanıyordu. Kafasını duvara yasladıktan sonra buğulu gözlerini tavana dikerek ağlamayı sürdürdü. Ona sahip çıkamadığını düşünüyordu. Sadece birkaç adım ötesindeki çocuğu koruyamamıştı.

Onun ve vücudunun ne kadar savunmasız olduğunu biliyordu. En küçük soğuktan bile etkilenen dirençsiz vücudu kim bilir neyle karşı karşıya kalmıştı...

"Özür dilerim." diye fısıldadı.

Jimin'in sağlıklı halini hatırlıyordu. Kahverengi gür saçlarını, kısa ama sık kirpiklerini, parlak gözlerini, pürüssüz tenini... İlaçlar onu harap etmişti. Kısa süre içerisinde saçları dökülmüştü. Göz altları koyulaşarak renk değiştirmişti. Artık vücudu sağlam ve dik durmuyordu, yorgundu Jimin. Ve bu haliyle şimdi içeride savaş veriyordu.

Başını ellerinin arasına alıp dirseklerini, yukarı diktiği dizlerinin üzerine yerleştirdi. Nefesleri gittikçe  düzensizleşiyordu. Kafasını iki yana salladı. Jimin de onunla aynı durumdaydı belki de. Kendi durumunu önemsemedi.

Tek düşündüğü şey büyük gülümsemeli çocuktu.

"Seni ne kadar sevdiğimi bir bilsen..."

Yanaklarından aşağı süzülen damlaları tekrar ve tekrar silmesine rağmen hiçbir şey değişmiyordu. Silinen damlaların yerine yenilerinin gelmesi yalnızca birkaç saniye alıyordu.

Acil kapısından girip çocuğun karşısında oturduğu müdahele odasına doğru koşan Yoongi'nin doktoru, çocuğu görünce yönünü değiştirip hızla yere çökerek çocuğun yanına eğilmişti.

"Min Yoongi!"

Bağırarak hala çocuğun yüzünde duran ellerini çekmek için kollarından tutup çocuğun gözyaşlarıyla ıslanmış ellerini aşağı indirdi.

"Kendine gel!"

Kendini kaybetmiş bir şekilde hıçkıran Yoongi'yi kendine getirmek için yüzüne küçük tokatlar atıyordu. Onun için endişeliydi. Bu kadar ağır bir durum, Yoongi'nin  kaldırabileceği gibi değildi. Hassas bir kalbi vardı. Zar zor atan kalbi şimdi öncekinden daha çok zorlanıyordu.

"Sakinleşmeye çalış."

"J-Ji-min" Konuşacak kadar güçlü değildi, nefesi kesilip duruyordu.
Parmağıyla karşısındaki kapıyı gösterdi. Doktora bir şeyler söylemek istiyordu fakat kelimeleri bir araya getirmek her şeyden daha zor geliyordu.

Yoongi'nin kızardığını gören doktor, endişeyle girişteki hemşirelere bağırarak yardım istedi.

Önüne döndüğünde çocuğun yüzünü avuçları içine alarak konuşmaya başladı.
"Jimin seni bu halde görseydi sana ne kadar kızacağını tahmin edebiliyorsun, değil mi?"

Yoongi hafifçe başını salladı. Gittikçe halsizleşiyordu, gözleri yarı açıktı.

"Bu yüzden kendine gel ve güçlü ol. Onu yalnız bırakamazsın."

●●●●●

Kendi yazdığım bölüm yüzünden depresyona girecektim nerdeyse

Şu an durumları böyle ama illa kötü son olacak diye bir şey yok.
İyi de bitebilir
Ama her ihtimale karşı kendinizi hazırlayın :')

The Cure • YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin