4.Bölüm

123K 5.1K 280
                                    

Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana...

Yağmur taneleri cama bir bir vururken genç kadının gözyaşlarıda ortak oluyordu yağmura. Saat gecenin belki üçüydü belki de beşi. Avuç içleri tırnakları yüzünden hırpalanmıştı. Canı yanıyordu. Bir kaç saat önce başkasının karısı olmuştu. Başkasının yatağında oturuyordu. Başını çevirerek yanında uyuyan adama, kocasına baktı. Hiç bir şey olmamış gibi ne kadar rahat uyuyordu. Yavaşça yataktan çıktığında kasıklarına giren ağrıya hazırlıksız yakalanıp inledi. Elleri kasıklarının üstüne giderken aceleci tavırlarla yatakta uyuyan kocasına baktı. Uyandırmak istemiyordu. Acı çektiğini gösterip sevindirmek istemiyordu kimseyi. Kocasının uyanmadığını görerek dişlerini sıka sıka girdi banyoya. Üstüne giydiği geceliği çıkartarak suyu açtığında derman kalmayan dizleriyle kabine öylece çökmüştü. Aklına aklından hiç çıkmayacak olan görüntüler geldiğinde irkildi. Kocasının hoyratça sahip oluşu zaten yanan canına har olmuştu. Elleri çarşafı sıkmaktan, tırnaklarını avuç içlerine batırmaktan sızlıyordu. Bir pislik gibi davranmıştı kendisine bu zoruna gitmişti. Hiç bir kadın böyle davranışları hak etmiyordu. Başını iki yana sallayıp silkelendi. Güçlü durması gerekiyordu!

Banyodan çıktıktan sonra ilk gün adetleri için beyaz gömlekle beyaz uzun bir etek giydi. Belinin aşağısında olan saçlarını sıkı bir topuz yaparak beyaz tülbentinide saçlarının üstüne örttü. Hiç istemese de altınlarınıda taktıktan sonra makyaj masasının önünden kalkarak köşede duran tekli koltuklara yöneldi. Saate bir göz attığında altı buçuk olduğunu görerek sessizce ofladı. Kaynanası gelip çarşafı görmeden çıkamazdı. Koltuğa oturup başını koltuk koluna yasladığında yatakta yatan kocası görüş alanına girmişti. Sıkıntıyla gözlerini yumarak tekrar açtı. Genç adam yatakta yüz üstü yatmış yorgan beline kadar açılmıştı. Uyurken bile sert hatlara sahip olan yüze baktı Rozerin. Koyu kahve saçları alnına düşmüştü genç Ağa'nın. Her genç kızın hayallerine konu olan bir yakışıklılığa sahipti. Ama gel gör ki yüzleri kadar güzel bir kadere sahip olamamıştı iki kurbanda.

Alaz Ağa uyandığında güneş tamamen kendini göstermişti. Sırt üstü döndüğünde gözlerini yavaşça açtı. Gerinerek doğrulduğunda karşısında duran tekli koltuktaki uyuyan kadını gördüğünde kaşları havaya kalktı. Evlendiğini kısa sürelide olsa unutmuştu oysa. Yataktaki kırmızı lekeyi gördüğünde suratı buruştu. Gece her ne kadar zarar vermemeye çalışsada gözlerinin önüne Dicle'nin son bakışı geldiğinde kendine hakim olamamıştı. Karısının vücudundan hiç zevk almamış yatağı terk etmemek için kendini zorlamıştı. Ayağa kalkarak banyoya yöneldiğinde öfkelenmemek için dişlerini sıktı. İşi çok zordu. Sevmediği biriyle evliydi ve geri kalan hayatı bu kadınla geçecekti. Kalbindeki aşk yerli yerinde duruyordu halbuki. Bu düşüncesiyle banyonun kapısını sertçe kapattı. Ancak soğuk su iyi gelebilirdi ona.

Kapının sesiyle sıçrayarak uyanan Rozerin hızlanan nefesini kontrol altına almak için elini kalbinin üstüne koydu. ''Dengesiz herif!'' Bir haftanın yorgunluğu genç kızı alt etmiş uyuyakalmasına neden olmuştu. Gözleri sızlarken odanın tavanına bakarak iç çekti. ''Allah'ım sen bana güç en önemlisi sabır ver, dayanma gücü ver Allah'ım'' İçi sıkılırken derin bir nefes alarak oturmaya devam etti. Kısa bir süre sonra banyonun kapısı açıldığında oraya baktı, Kocasını sadece beline doladığı havlu ile görmek Rozerin'in tüm vücudunun gerilmesine neden olmuş başını hızla başka tarafa çevirmişti.Alaz Ağa arkası dönük karısına tiksinerek baktıktan sonra seri bir şekilde kıyafetlerini bularak giymeye başladı. ''Öfke bundan sonra yol arkadaşım olacak!'' dedi bariton sesiyle. Konuşması üzerine karısının dikleşen omuzlarını görmek canını daha çok sıkmıştı. ''İstediğin kadar dik durmaya çalış Rozerin Haznedaroğlu canını yaka yaka yıkacağım seni!''

TAN YERİ  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin