Ormanın puslu havası kamp ateşi yakan bir grup genç için pekte korkutucu görünmüyordu. Aksine heyecanla bu mavinin hüküm sürdüğü ormanla ilgili ilginç hikayeler anlatarak birbirlerini korkutuyorlardı.
"Kris duydun mu bu ormanın bekçisinin gece ortaya çıkıp uzun boylu olanları kaçırıp yediğini söylüyorlar"diye Baekhyun alayla konuştuğunda Suho gevezelik yapan küçük kardeşinin kafasına bir tane geçirerek susturmayı amaçlıyordu. Ama Baekhyun ısrarla iğrenç şakalarına devam ederken Kris onu ormana doğru kovalamış ve sevgilisinin yanına dönmüştü.
Baekhyun gülerek farkında olmadan ormanın iç kısımlarına geldiğinde duyduğu kurt ulumasıyla korkuyla koşmaya başlamıştı. Yolları karıştırıp ormanın karanlık ay ışığının bile girmediği derinliğine girmişti. Koştukça onu takip eden kırmızı gözler en sonunda onu bir uçurum kenarına getirmişti.
Korkuyla arkasına döndüğünde gri ve beyaz bir kurdun üzerine gelmesiyle adımları uçurumun en uç noktasına doğru götürüyordu.
Kulağı akıp giden nehrin çıkardığı sesle uğuldarken kurdun üzerine doğru koşmasıyla kendini uçurumdan düşerken bulmuştu. Gözleri usulca kapanırken ay ışığında mavi ve kırmızının birbirine bulandığı kanatlarını çarpan kuşla bilinci onu terk etmişti.
.....
"Hayır!! "
Baekhyun sarı çadırında bağırarak uyku tulumundan çıkmaya çalışırken Suho endişeyle çadırın fermuarını açmış terlemiş ve sayıklayan kardeşine bakarken Krise seslenmişti.
"Tanrım öldüm mü? Öldüysem hyung sen neden buradasın? Burası neresi?Kurt nerede?O muhteşem varlık nerede?"Diye sayıklayan çocuğu heyecan ve gülümsemeyle parıldayan gözlerle ağaçların arasında varlık nereden bilebilirdi ki tanrının onlara acı ve mutluluk dolu bir kader çizdiğini...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
