İHANET

1 1 0
                                    

___10 Ekim 1886___
Mihrişah'tan:
Hastaneden çıkmıştım.  Şimdi kışlaya gidecektim.  Kışlaya... Yarimin yanına... Kim bilir beni ne çok özlemişti. Kapısının odasına gelmiştim bile. Kapıyı açtım usulca içeri girdim.
O kadar mutluydum ki onun yüzünü bir kez daha görecegim için...
  Kapıyı araladım...
 Aralı Kapıdan kafamı çıkardığım da..
  İğrenç  bir manzarayla karşı karşıyaydım neden ki yani neden...
Neden ihanet neden.  Kendi gözlerimin yanlış görebileceğine inanıyordum.  Ben yanılmıştırım.  Çünkü...  Çünkü Vatan...  Vatan bana ihanet etmezdi... O beni seviyordu...  Yapmazdı... Yapamazdı böyle bir şey
Sanki dünya durmuştu tek hareket eden tek nefes alan ben vardım sanki...
     Çünkü... Çünkü kendi nefesimi duyabiliyordum. Anlık midem bulanmıştı.  Herşeyi kabul elenebilirsin ama ihaneti asla. Yavaşça yaklaştım... Yaklaştım...  Ve daha çok...  Beni gören Vatan, bir anda kadının dudağından ayrılıp,  üzerini düzeltti... İyi de neden yaa... Ben ona ne yapmıştım da bana bunu yapmıştı...  Zaten kadında yunan bir kadındı...  Kahve rengi bukleli saçları vardı.  Göğüs dekolteli bir elbisesi vardı.  Gözlerim dolmuştu...  Ve o an... Gözlerimden damlanın düştüğü o an..  Tam bir güçsüz gibiydim...  Kendimi zorla sevdiriyormuşum gibi geliyordu. Bunu yapmamalıydı. Koşar adımlarla odadan çıkınca peşimden gelmeye başladığını farketmiştim. Ağlıyordum... Hüngür hüngür ağlıyordum... Kabullenemesem de ağlıyordum...  Bir anda durdum. Arkamdan gelen Vatan benim kolumu kavramıştı. Kolumu çekerek gözlerinin içine baktığımda onun da ağladığını farkettim... Ve istemsizce ağzımdan şunlar dökülmüştü "Vatan! " şimdi tüm askerler bize bakıyordu...
"Bunu yapmak zorunda mıydın!  Vatan!  Cevap ver Vatan! Böyle bir pislik yapmak zorunda mıydın!" Ağzını açmıştı... sanırım...  Sanırım bir şeyler söyleyecekti...  Kendini savunacaktı kahpe... Daha da sinirlenince suratına bir tokat attım...
     Sonra ellerime baktım...  Ben yapmıştım...  Ben tokat atmıştım Vatan'a...  Arkadan gelen sesleri duyabiliyordum...  Karışıktı duyduğum sesler... Kelimeleri seçemiyordum... Uğultu... Evet ugultuydu bu!..
     Ama bunalara ayıracak vaktimin olmadığını hatırlayınca. Koşarak uzaklaştım...  Arkama baktığımda Vatan mahvolmuş durumdaydı...  Gözlerini bir yere odaklamış...  Sadece bakıyordu.  Kafamı geri çevirerek daha hızlı koşmaya çalıştım
...
    Bir parka gelmiştim...  Gülhane parkı...  Burayı çok severdim. Babam bizi her zaman buraya getiriyordu...  Birlikte piknik yapıyorduk...  Daha sonra da ilerideki ırmaktan su doldurup eve gidiyorduk.Babam annemi çok severdi... Onun saçının teline zarar getirmez getirenin de cezasını verdi. Babam anneme bu kadar çok aşıkken Vatan neden bana bunu yapmıştı...  İleride bir aile görüyordum... İki ufak kız çocuk genc bir anne ve yapılı bir baba vardı...
  Sanki o anne ben heybetli herif Vatan ve çocuklarda bizim kızlarımızdı... Bir an kendime tokat atacak hale geldim.  Ne saçmalıyordum ben... Anca Laf-ı Güzaf yapıyorum.  Benim artık Vatanla hiç bir zaman hayalim olamayacaktı olmamalıydı...  O ,zina yapan bir kahpeydi... Onu unutmalıydım...
Dudaklarımı ince bir çizgi haline getirip, göz yaşlarımı sildim...
...Vatan mı seni terkeder, yoksa sen mi onu sahiplenmezsin? ...
Aşk denilen üç harfli beşeri de böyle değil mi? ...
Sahiplenmezsen , kaybedersin...

Ama Mihrişah bunu yapmalıydı...
Gitmeliydi buralardan...
Çekip,  gitmeli... 
O namuslu bir kadındı ...
Lekeye izin veremezdi
11 Ekim 1886
   Lakin nereye?.!
   Gidecek bir yeri yoktu ki onun..  Lakin burada kalırsa da o ırz yoksunu insanın suratını görecekti. Nasıl dayanacaktı buna?  Gidecek bir yeri yoktu,  burada da kalamayacağına göre...  Tövbe... Neler düşünüyordu böyle.  Allah'ın verdiği cana mı kıyacaktı. İntihar mı edecekti? Yapamazdı bunu... Ama başka çaresi de yoktu ki.  O namuslu iffetliydi.  Evleneceği adamın yaptığı bu saygısızlık, hatsizlik idi...
Canına mı kıyacaktı?  Evet...  Herşeyi göze almıştı. Hem en fazla bir dakika acısını çekecekti peki ama ne ile?  Ne ile o mazmun bedenine kıyacaktı?  Hatırlamıştı... Vatan'ın çekmecesindeki silah.  Zaten her zaman çekmecede bulunurdu. Ama kışladaki çekmede. Peki nasıl girecekti kışlaya?  Yan komşusu Cemil Bey... Mihrişah'ı oldukça beğenen bir çavuş idi. Her gördüğünde Mihrişah'a sulu sözler eder,  övgüler yağdırırdı.  Geçenlerde yine mihrişah'a evlilikten söz açınca Mihrişah buna sinirlenmiş " Haddinizi aşmayın lutfen Cemil Bey" demişti. Acaba Mihrişah'a kızmış mıydı ya da alınmış mıydı?  Mihrişah içinden "alınmamıştır İnşallah.. " dedikten sonra yarın yapacaklarını gözden geçirmişti.  Adeta ölümle oynuyordu... Ölüme adım etıyordu... Lakin umursamıyordu.
Yapmalıdı..  Çekip gitmeliydi buralardan...  Çünkü o iffetli bir kadın idi.

Arkadaşlar inşallah beğenirsiniz bir sonraki bölüm bomba gibi gelecek umarım bu bölümü de begenmistirsiniz

Arkadaşlar inşallah beğenirsiniz bir sonraki bölüm bomba gibi gelecek umarım bu bölümü de begenmistirsiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

    Yukarıdaki fotoğraf da biricik Mihrişah'ımızz ❤

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 10, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VATAN BENİ TERKETMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin