Birinci vuruş,
ikinci vuruş,
üçüncü vuruş,
dördüncü,
beşinci,
ve tam altıncı vuruş.Ardından altıncı vuruşla birlikte açılan kapının gıcırtısı.
Öyle güzel bir aşinalıktı ki bunlar,
aklıma geldikçe gülümsemeden duramıyorum Jungkook. Hep kapıyı altı kere tıklatırdın,
ne bir eksik ne bir fazla.
Hana dönmüş odamın kapısı,
onca doktor ve hemşirenin parmakları arasında aşınıp giderken bir tek sen altı kere çalardın kapımı.Hastalık kelimesinin ilmek ilmek işlendiği odanın her santimini,
gülümsemenle boyardın hep. Jungkook, öyle güzeldin ki, beyaz duvarların önünde diz çöktüğü tasvir olurdu hep gözkapaklarıma.İçeri, yine aynı gülümsemenle girdin. Parmak uçların ensendeki saç tutamlarında dolaşıyor,
nereye bakacağına karar veremeyen odaksız bakışların dolduruyordu her yanı."Jungkook,"
diye mırıldandım kendi kendime. İsmini telaffuz etmek bile, dudaklarımda biriktiriyordu mutluluğu. Ve kahverengi saç tutamlarına hiç dokunamamış olmanın acısı diriliyordu parmaklarımda,
tekrar tekrar.Yatağın ucuna oturarak birleştirdin gözlerimizi. Gecenin biri olduğunu haber eden tik-tak sesleri dans ederken etrafında,
en güzel melodiyi sunuyordu varlığın. Hiç bakışlarından eksik olmayan yaramaz pırıltılar döndü önce yakamoza,
ardından suyu andırır gibi gezindi aramızda akrep ve yelkovan sesleri.Şimdi bile, Jungkook, gözlerinin ne kadar güzel ve parlak olduğunu düşünüyorum,
sadece geceleri de değil,
her saniye, her dakika.Benim gözlerim,
asla parlak olmadılar en zifiri karanlıklarda bile.
Yorgun baktığımı söyleyip duranlar çevrelerdi hep ortayı.
Ancak sen, Jungkook,
sen,
öyle bakardın ki,
güneş sistemi zihnimden silinip giderdi.Bir sürü gezegen adı sayılıyordu önce,
ardından klasik dönme vakaları geliyordu peşinden.
Ancak hiçbiri seni anlatmıyordu, Jungkook,
güneş sistemini yerle bir edecek kadar güzel çehrenden bahsetmiyordu kimse.
Öyleyse, böyle astronomiyi sikeyim,
Jungkook,
sen benim tek güneş sistemimdin,
hakikisinden hemde."Geciktin,"
dedim sonunda. Konunun açılmasıyla beraber,
gerilmiş bedenin,
onca kumaşa rağmen anlaşılıyordu."Taehyung bırakmadı," diye fısıldadın kafanı eğip. Eğer bir güneş isen,
Jungkook,
bu tam da beni yaktığın vakit olmalıydı.Lanetli bir isim gibi gelirdi Taehyung bana,
onu sevmezdim,
sen ise onun peşinden bile ayrılmazdın."İyi eğlendiniz mi en azından?"
"Yoongi,"
derin bir nefes aldın, tıpkı boğulmana ramak kalmış gibi. "Taehyung ve ben, sadece sahte bir ilişkiyiz."Duymaya alışık olsam bile,
her duyduğumda yeniden sevindiğim bir cümleydi bu bahşettiğin.
Canımın yanması henüz onca külün varlığıyla dururken ruhumda,
gülümsedim,
Jungkook,
inandım sana.Kollarımı usulca bedenine sardığımda,
rahatsız olur musun diye düşünmedim hiç.Ve nereden bilebilirdim ki,
sahte diye bahsettiğinin sadece ilişkiniz olduğunu,
buna rağmen,
duygularınızın gerçek olduğunu?-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sora || YoonKook
Fanfictionah, Jungkook. yanıma bir tek geceleri gelirdin, ancak ben, güneş gökyüzünün en tepesine tırmanırken bile, seni severdim.