Hastaneler, oldum olası en nefret ettiğim mekan olmuştur. Beyaz duvarlar arasında mekik dokuyan hayaletleri hiç sevememiştim. Ancak beynimde bana nispet yaparcasına yaşayan hastalıklı hücreler, bir zamanlar klişe bir yer olan odamı bile elimden alıp mini bir hastane olarak sunmuşlardı bana.
Her şey aynıydı oysa. Sporcu çıkartmaları bile duruyordu yatağımın başlığında. Ama ilaç kokusu öyle sinmişti ki her köşeye, boğuluyordum her nefesimde. Kapımın dibinden eksik olmuyordu hemşire ve doktorlar. Ve hep bir kağıt hışırtısı çınlıyordu kulağımda, ardından dinlemeye tenezzül bile etmediğim tıp dilinde kelimeler.
Yani sevmediğim her şey, bir şekilde yine en yakın oluyor bana. Bileklerime dolanmış bir lanet bu, atamıyorum üzerimden.
Taehyung, yavaş adımlarla odamda ilerlerken düşündüklerim tam da buydu, Jungkook. Üzerine güzelce oturmuş o boğazlı kazağı, ihtişamlı bedeni ve kusursuz çehresiyle önümde dikiliyor, nispet yapar gibi. Ten rengi bile öylesine ahenkli geliyor ki gözüme, kendimden utanıyorum sürekli. Dağınık, ne halde olduğunu bilmediğim kirli saç tutamlarım var; mosmor göz altlarım, tenim ki aşık atıyor ölülerle. Taehyung ve ben, karşılaştırmaya bile değmiyoruz Jungkook. O ki, adına tonlarca iltifat kurban edilebilecek biriydi. Haklısın, Jungkook, onun yanında olmakla çok haklısın.
"Neden geldin?" diye sordum gözlerimi dikerek ona, öfkemi dindiremiyorum bir türlü.
Alaycı bir gülüş kurtuldu dudaklarından. Beni ciddiye almıyor gibi duruyor karşımda, öyle ki yüzünü kana bulamak istiyorum yumruklarımla sadece. Ama bilirsin, yataktan çıkacak gücü bile zor buluyorum kendimde Jungkook, acınası olduğumu sen bilirsin en iyi.
"Ziyaret," diyor omuz silkerek.
"Ama ben istemiyorum bu ziyareti."
"Bende pek hevesli değilim zaten," diye homurdanıyor. "Biraz konuşup gideceğim."
"Çabuk ol," dedim inatla. "Burada çok kalmanı istemiyorum."
Yatağımın kenarına yavaşça oturuyor. Ufak bir sessizlik peyda olurken aramızda, onu inceleyecek fırsat buluyorum. Kim Taehyung, benim sahip olamadıklarımı yansıtan bir tablo adeta. Ülkenin önde gelen bir avukatı, genç yaşına rağmen öyle çok başarı taşıyor ki omuzlarında şaşırmadan edemiyorum Jungkook, bunu nasıl yapmış? Her bir köşesi mükemmel duruyor, bir anda tüm sınırlarımı zorluyor o. Asla onun gibi olamayacağım, Jungkook. O doğuştan şanslı biri.
"Jungkook her gece yanına gelmek için çırpınıyor."
"Biliyorum."
"Ve o benim nişanlım, evleneceğiz."
Zoraki bir gülümsemeyle bunu da onayladım. "Biliyorum," diyorum boğazıma batan her bir harfle.
"Bu samimiyeti gereksiz buluyorum."
Sırıtıyorum. "Seninle bir samimiyetim yok zaten."
Meydan okurcasına sıkıyor dişlerini. "Ondan bahsetmiyorum, biliyorsun."
"Başımı ağrıtıyorsun," diye sızlanıyorum bir çocuk gibi ancak asıl ağrı başında değil, tam ruhumda peyda oluyor. Jungkook, o çok fazla konuşuyor. Öyle ki, duymak istemediğim her şeyi birer birer seriyor önüme. Yüzünde alaycı bir gülümseme var, halime eğleniyor oturduğu yerde.
"Sahiden dışarı çıkmıyor musun?"
"Çıkmıyorum. Ama sen çık."
Kahkahalar atıyor. "Jungkook gezmeyi çok seven biri, seninle hiç gezemeyecek olması ne acı. Bir artımı daha buldum."
Gülüşleri uzunca bir süre patlıyor kulağımda. Durmaksızın çınlıyor her harfi, iliklerime dek bir titreyiş yayılıyor bedenime. "Git," diyorum bilmem kaçıncı defa. Jungkook, o sözden anlamayan boktan biri.
Son bir gülüşünü bırakıyor hafızama. "Sana burada tıkılıp iyi gebermeler," diyor hemen gitmeden önce. Jungkook, o kadar haklı ki ağzımı açacak güç bulamıyorum. Kararlı adımlarla gidişini izliyorum sadece. Kapıya ramak kala durup, tekrar dönüyor bana doğru. Tek bir kelime dahi istemeyişimden gelen bir vahşilikle bağırıyorum ona. "Git, siktir git."
"Jungkook bu gece gelmeyecek," diyor o ise. "Boşuna bekleme erkenden uyu. Bu gece onunla işlerimiz var."
Gülmeye çalışıyorum, kahkaha atıp onu alaya almaya çalışıyorum ancak boğazıma takılan öksürüklerle kalıyorum. O gece, kapım hiç altı kere çalmıyor. Jungkook, gelmedin.
bu ficten umarım çok şey bekleyen yoktur :c
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sora || YoonKook
أدب الهواةah, Jungkook. yanıma bir tek geceleri gelirdin, ancak ben, güneş gökyüzünün en tepesine tırmanırken bile, seni severdim.