Aşağıdaki şarkı ile okursanız daha etkili olur.
-NORA MONTGOMERY-
Dün gece saat 4:00 gibi, babamın sesini duydum. Kristen'ın evinden dönmüş olmalı. Ha bu arada, Kristen babamın kız arkadaşı. Beraber yatıp kalkıyorlar. Ama konu evliliğe gelince babamın ödü patlıyor.
"Günaydın çocuklar, ben geldim."
Babamın sesi ile uyanmaya alışık değilim. 4 yıl önce, annem yaşarken, annemle kalıyorduk. Ve onun o tatlı sesi ile kalkardık. Eminim ki annem yukarıdan bize baktığında, babamla kaldığımız için çok üzülüyordur...
"Baba?"
"Döndüm."
"Gerek yoktu."
"Flynn nerde?"
"Salonda, uyuyor."
Yanına gitti ve Flynn'in de uyandırdı. Geldi ya, zorla kutlama yaptıracak. Sabahın köründe kaldırıyor bizi. Bencil herif.
"Neden geldin?"
"Özledim sizleri çocuklar. Hem yıl başını beraber kutlarız."
"Yıl başı dündü, baba."
"Olsun."
"Gerek yok. Biz böyle iyiyiz. Bize bakmak zorunda değilsin. Git. Kristen'ın tırnağı kırılmıştır, ağlıyordur."
"Nora..."
"Git baba. Sadece, git."
Flynn ağlamaya başladı. Akan her göz yaşı beni babamdan daha da çok soğutuyordu. Babamın kolundan tuttum ve kapıya doğru çektim.
"Görüşürüz." dedim ve kapıyı serttçe kapattım.
"Şişşt. Flynn, ağlama."
"Annemi özlüyorum. Nora. A-annemi g-getir." Tam da o an benim de gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Flynn ağlıyordu ve elimden hiçbir bok gelmiyordu. Tek yapabildiğim saçlarını okşamaktı.
Flynn'in okula gönderdim ve ben de Ash'den kitabımı almak için, parka doğru yümeye başladım. Parka vardığımda salıncaklardan birinde oturmuş sallanıyordu. Beni görünce gülümsedi.
"Merhaba."
"Ash'di, değil mi?"
"Evet. Geleceğini biliyordum." dedi sırıttı.
"Nasıl bu kadar emindim?"
"Tecrübelerim var diyelim."
"Tecrübeler ha?" dedim ve güldüm. Cebinden sigarasını çıkardı ve konuşmaya devam etti.
"Evet, tecrübeler. Bir sürü konuda tecrübem var." dedi ve yüzüne piçimsi bir ifade takındı. Sigarayı hiçbir insanda bu kadar çekici bulmamıştım. Hatta geçen yıla kadar alerjim vardı, fakat şimdi dumanını yüzüme üflemesi için herşeyimi verebilirdim.
"Ee? Okula gidiyor musun, Nora?"
"Hayır. Gelecek yıl için üniversiteye hazırlanıyorum."
"Bok gibi biryer. Sakın gitme."
"Neden?"
"Ben gidiyorum da ondan."
"Sen ve üniversite? Ölsem aklıma gelmezdi." dedim ve güldüm.
"Neden?"
"Bilmem ki, vücudun dövmelerde kaplı, dudağında halka var, kulağın delik. Kısacası; umursamaz bir tipin var."
"Sence çekici mi?" dedi kulağıma fısıldayarak. Klasik öksürme taklitini yaptım ve bir adım geri gittim.
"Bi-bilmem. Beni ilgilendirmez. Kız arkadaşına felan sor bence."
"Kız arkadaşım yok."
-BU SAHNEDE İÇİMDEN GÖBEK ATIYORDUM-
"Ö-öyle mi? B-bende şey sanmıştım..."
"Ne sanmıştın?"
"Kız arkadaşın var sanmıştım. Çünkü genelde yanında kızlar oluyor. Victoria's Secret'dan fırlamış gibi kızlar..."
"Boşver onları." dedi ve yaklaşmaya başladı.
O aşık olmam gereken son insandı. Geleceğimi hep, çalışkan bir eş, çalışkan çocuklar olarak hayal ettim. Oysa o... O bir vampir gibiydi. Önce seni büyülüyor, sonra da senden faydalanıp, kenara atıyordu.
Aramızda birkaç cm kalmıştı ki, minik bir kız çocuğu,
"Ash!" diye bağırdı. Ash kafasını çevirdiği anda o minik kıza doğru koşmaya başladı. Kucağına aldı ve öpücüklere boğdu. Heh, işte beni de aynı böyle öpsün istiyorum. Saf, temiz bir öpücük...
Kucağındaki minik kızla beraber yanıma geldi ve yanma oturdu.
"Ash bu kim?" dedi küçük kız saçlarını düzelterek. Ash yanağına öpücük kondurdu ve,
"Bu Nora. Neden ona adını söylemiyorsun?" dedi gülümseyerek.
"Benim adım Lisa."
"Tanıştığımıza memnun oldum, Lisa." dedim ve başını okşadım. Tamam kabul, o an ne kadar da iyi bir baba olacağını düşünüyordum.
"Neden bana kardeşin olduğunu söylemedin?" dedim ve gülümsedim.
"Kötü çocuk imajımı bozuyor da ondan."
"Şapşal"
"Nerde kalmıştık."
"Unuttum."
"Ben hatırlıyorum."
"Kalsın. Gitmem gerek."
"Kıkırdağını deldirmişsin, yaz kış bot giyiyorsun, siyah en sevdiğin renk, kısacık şortlar giyiyorsun, vampir kitapları okuyorsun, erkekleri peşinde koşturmayı seviyorsun, ama öpüşmekten korkuyorsun. Daha önce senin gibi biriyle tanışmadım, Nora."
"Öpüşmekten korkmuyorum!"
"Kanıtla ozaman..."
"Hayır. Beni kullanmana izin vermeyeceğim!" dedim ve arkama bakmadan koşmaya başladım. Ash'in alçak bir sesle;
"Demek zoru oynayacaksın, minik melek..." dediği duydum. Şimdi korkmalı mıyım?
Buraya gelmeden önce de Ash hakkında az çok bir şeyler biliyordum zaten. Onun hakkında o kadar kötü şeyler duydum ki... Her kız ondan korkuyor. Yaklaşmıyorlar. Yaklaşanların sonu da sümüklü mendillerle bitiyor. Daha önce bir sürü kız, Ash'e karşı zor kızı oynamayı denedi. Ama olmadı. Yüzüne sigarasının dumanını üflemesi, gözlerinin içine bakıp bir kaç iltifat etmesi, dudaklarına bakarak konuşması yeterli oluyor.
Ve her şeyimde sen varsın artık, sevgilim. Kalbime hoşgelin.
Sınır yok, ilham gelince yazarım. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphane.
Romance"Kabul et Nora." Sigara kokan nefesini boynumda hissedebiliyordum. Güçlü cazibesine kendimi kaptırmamak için dişlerimi sıkarak: "Asla!" diye bağırdım. Fakat kimi kandırıyordum ki? Eninde sonunda bana sahip olacaktı, o Ash Moore'du.