Çok. Özür. Dilerim. Çok beklettim, biliyorum. Ama ilham bir türlü gelmedi. En az beş defa baştan yazdım hikayeyi. Fakat beğenmedim, sildim. Umarım beklediğize değen bir bölüm olur. ^_^ Okuyan herkesin götünü ısırırım asdfgh. :D İyi okumalar.
Bölüm şarkısı, Sixpence None The Richer-Kiss Me.
Dylan'a ahtapot gibi sarılıyordum. Bunu o da anlamış olacak ki, ellerini belimden çekti ve,
"Ne yapıyorsun?" dedi. Ash'in olduğu yerden bana bakıp güldüğüne yemin edebilirdim.
"Özür dilerim, aptallık ettim." dedim ve arkamı dönüp yürüyor gibi yaptım. İçimden de, Ash'in kolumdan tutup beni tek hamlede çevirmesi ve aynı filimlerdeki gibi göz göze gelmemiz için dua ediyordum. Sanırım istediğim olmuştu, fakat farklı biriyle.
Dylan kolumdan tuttu ve beni tek hamlede çevirdi. Daha sonra dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Midemin kalkmasına rağmen sanırım amacıma ulaşmıştım. Ash gözleri ile ne kadar kızgın olduğunu anlatıyordu.
-ASH MOORE-
İkisi de karşımdaydı. Dylan dilini Nora'nın boğazına sokuyordu. Ve bense sadece onları izliyordum. Nora, benim yerime Dylan denen o moronu seçmişti.
Nora'ya doğru birkaç nefret dolu bakış attıktan sonra arabayı tekrar çalıştırdım. Trafik ışıkları, insanlar, hiçbir şey önemli değildi. Sadece sürüyordum. Hız ibresinin gösterdiği sayı gittikçe artıyordu. Fakat kurtulmaya çalıştığım düşünceden bir türlü kurtulamıyordum. Başta Nora sadece bir oyuncaktı. Saf ve bir o kadar da kolay bir hedefti. Ama şimdi... Şimdi ne değişmişti ki?
Beynimi ele geçiren yabancı duygu ile baş etmeye çalışırken direksiyonu eve doğru çevirdim. Tekrar aynı noktaya ulaştığımda Nora ve Dylan yoklardı. Eve gittim ve kendi yatağa attım. Ellerimi saçlarımın arasına koydum ve düşünmeye başladım. Aklımın bir yerlerinden bir ses,
"Kabul et, seni pisik. Ona karşı duyguların var." diyordu. Kafamı iki yana salladım ve o haklı olduğunu düşünmeye başladığım sesi susturmaya çalıştım. Fakat bir faydası yoktu. Ses gittikçe güçleniyordu.
"Seni baştan çıkarmayı iyi biliyor, değil mi?"
Duvarlara karşı bağırdım.
"KAPAT ÇENENİ LANET OLASI!" Aklımı yitiriyor gibiydim. Ellerimi saçlarımın arasına götürdüm ve odada daireler çizmeye başladım.
"Belki de ona her baktığında anneni hatırlıyorsun. Zavallı anneciğini..."
"Çık artık aklımdan! Çık!" diye bağırdım ve duvara sert yumruklar geçirdim. Duvarı çökertircesine yumrukluyordum. Her ne yaptıysam ses durmuyordu. Daha da güçleniyordu. Nora hakkına binbir türlü saçma şey söylüyordu. Daha fazla dayanabileceiğimi sanmıyordum. Deri ceketimi elime aldım ve evden bir an önce çıktım. Nora'yı bulmalıydım.
Evinin önüne vardiğimda kapıyı yumrukladım. Birkaç dakika sonra dağınık topuz saçları ve dökümlü pijemaları ile karşıma Nora çıktı. Beni görünce gözleri fal taşına döndü ve ellerini saçlarının arasına götürdü. Bir şeyler kekelemeye başladı.
"A-ash. Se-senin geleceğini bilmiyordum."
Hiçbir şey söylemeden kapıdan içeri girdim. Arkamdan kapıyı kapattığını duydum. Her zamanki gibi Nora'lığını sergiliyor, sürekli sorular soruyordu. Alçak bir sesle,
"Çık artık." diye mırıldandım. Sustu. Yüzüne tekrar o şaşkın ifadeyi takındı.
"Efendim?" dedi tek kaşını kaldırarak.
"Artık aklımdan çıkmanı istiyorum, Nora!" diye bağırdım. Tekrar sustu. Gülümsememek için kendini kastığı her halinden belliydi. Elleri ile gözlerinin önüne gelen, topuzundan arta kalan saçlarını kulağının arkasına götürdükten sonra bana doğru bir adım attı. Gözlerini her zamankinden daha da fazla açmıştı. Gülümsedi ve bütün nefret dolu duygularımı tek bir bakışı ile yok etti. Daha sonra tekrar kekelemeye başladı.
"Be-ben böye düşündüğünü bilmiyordum." dedi. Kalp atış seslerini duyabiliyordum.
Dudaklarını ıslattı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. İlk defa bir kız bana karşı ilk adımı atmıştı. Sahiden, ne yaptığını sanıyordu bu kız?
Bir süre sonra dudaklarını dudaklarımda hissettim. Daha önce pek fazla kişiyi öpmediği her halinden belliydi. Dudakları titriyordu.
Eğer şu anda dudaklarını dudaklarımda hissetiğim kişi Nora olmasaydı, işini bitirmiş, çoktan ikinci tura geçmiş olurdum. Fakat o, altımda yatan diğer sürtükler gibi değildi. Ona bağırdığımda bile duyguları inciniyor, göz yaşlarına hakim olamıyordu. İşin tuhaf yanı, onun canı yanınca, benim canım da yanıyordu.
"Dur, Nora." dedim ve elerim ile kollarını tutup bedenlerimizi birbirinden ayırdım. Öpüşürken kapattığı gözlerini tekrar açtı ve bana mahçup bakışlarla baktı. Sağ elini sol omzuna koydu ve bir adım geri çekildi. Daha sonra alçak bir sesle konuştu,
"A-anlamıyorum Ash. Eğer ben değilde başka bir kız olsaydı şu an kim bilir birlikte neler yapıyor olacaktınız. Neden beni istemiyorsun? Çok mu aptalım? Çok mu çirkin. Çok mu kısa? NE?" diye bağırdı. Bir kaç saniye sonra gözlerinin dolacağından emindim.
Ona doğru minik bir adım attım ve,
"Hayır. Çok safsın. Çok temiz. Çok iyi. Bana göre fazla iyi..." dedim. Gözlerini kapatmasıyla birlikte ela gözlerinden bir kaç damla düştü.
"Yalancı! Bu sen değilsin!" diye bağırdı.
"Haklısın," dedim ve sırıttım. "Bu ben değilim."
Üzerindeki salaş tişörtünün kollarını parmak uçlarına kadar çekti ve geriye doğru adımlar atmaya başladı. Ben de tam tersini yapıp, minik bedenine doğru adımlar atıyordum. Sırtını duvara çarptığında ellerimi beline yerleştirdim ve burnumu minik burnuna değdirdim.
"Sadece aşk olsun. Söz veriyorum, çabalayacağım..." dedim. Gülümsedi ve ellerini yüzüme yerleştirdi. Burnuma bir öpücük kondurdu. Alçak bir sesle,
"Seni seviyorum, kötü çocuk." dedi. Sanırım bu sahnede, seni seviyorum demeliydim. Ne yani, kötü çocuk Ash, seni seviyorum mu diyecekti?
Sınır yok. İlham gelince yazarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphane.
Romance"Kabul et Nora." Sigara kokan nefesini boynumda hissedebiliyordum. Güçlü cazibesine kendimi kaptırmamak için dişlerimi sıkarak: "Asla!" diye bağırdım. Fakat kimi kandırıyordum ki? Eninde sonunda bana sahip olacaktı, o Ash Moore'du.