Bölüm şarkısı, Say Something-Christina Aguilera. İyi okumalar. ^_^
-NORA MONTGOMERY-
"Senden kaçıyorum. Çünkü etrafımda yeterince bencil, egoist, umursamaz insan var, Ash!" diye bağırıverdim birden. Ne dediğimi ben bile farkında değildim.
"Hakkımda böyle düşündüğüne sevindim. Merak etme, tek değilsin."
"Be-ben..."
"Sus artık, Nora."
"Öyle demek istemedim."
"Aslında öyle demene cidden sevindim. Seni seviyorum, sana aşığım gibi şeyler söylemenden korkuyordum." dedi ve sırıttı.
"Bencil herif." dedim ve karanlıkta yürümeye devam ettim. Göz yaşlarım yağmurla karışıyordu. Bir yandan da kendime kızıyordum. Dinlediğim müziğin sesini her adımımda daha da çok açıyordum. Belki de böylesi daha iyiydi. Yani, ondan uzak durmam.
-ASH MOORE-
Ellerimi ceketimin cebine soktum ve eve doğru yürümeye başladım. Neler olacağını düşünüp duruyordum. Nora birdaha benimle konuşmayacaktı. Ben onun gözünde sadece bencil heriftim, değil mi? Ya değişmek istiyorsam? Ne bileyim, sevmek, sevilmek, değer vermek, minik süprizler yapmak, beraber gülmek, beraber ağlamak istiyorsam? Sabah görüp mutlu olması için gece kalkıp seni seviyorum mesajları atsam. Korusam. Kollasam. Gözlerinin içine bakıp, her şey iyi olacak desem. Fena mı olur?
-NORA MONTGOMERY-
Eve gelir gelmez kendimi yatağa attım ve hiçbir şey düşünmemeye çalıştım. Hiçbir şey düşünmemek, sandığımdan daha zordu. Hele Ash gibi bi aptalı tanıyorsanız..
Dün gece eve gelince uyuya kalmıştım. Kalktığımda, daha önce hiç hissetmediğim duygular hissediyordum. Kalbim ağrıyordu. Yatağın dışı, cehennem gibiydi adeta. Sanki dışarıdaki herkes beni öldürmek istiyormuş gibi korkuyordum. Ya da sadece Ash'i görmekten...
-ASH MOORE-
Sabah kalktığımda yanımda tanımadığım bir kız çırılçıplak yatıyordu. Dün gece nolmuştu? En son hatırladığım Nora ile kavga etmemiz ve eve dönmemdi. Daha sonra içtim, içtim ve içtim...
Hafifçe yanımdaki kızı dürttüm.
"Pişt. Uyanmalısın!"
Tepki vermeyince tekrar dürttüm. Ne bok yediğimi ve bu saçmalığı kiminle yaptığımı merak ediyordum. Üçüncü dürtüşümde kız uyandı ve dudaklarıma yapıştı. Geri çekildim ve konuşmaya başladım;
"Bak, kimsin bilmiyorum. Ama ben bir hata yaptım. Tamam mı? Bö-böyle olmamalıydı. Şimdi lütfen eşyalarını al ve çık."
Kız önce kafasını yana çevirdi. Daha sonra ağlamaya başladı. Bu tepkiyi gerçekten de beklemiyordum.
"Ağlamayı kes. Bak. Tamam. Seni evine bırakacağım tamam mı? Evin nerede? Evin nerede biliyor musun?"
Ard arda kelimeler sıralamamama rağmen cevap vermiyordu. Birkaç dakika sonra kızın yabancı olduğunu anladım. Üzerini giyinmesine yardımcı oldum ve eşyalarını toparladım.
-NORA MONTGOMERY-
Ash'den korkmamla beraber, aynı zamanda da dün gece ne yaptığını merak ediyordum. Cama çıktım ve beklemeye başladım. Mutlaka sabah koşusuna çıkacaktı.
Bir süre sonra evinden bir kız çıktı.
"Tamam. Sakin ol. Ash çıkmadı evden. Hem belki Ash'le alakası yoktur. Olamaz mı?" diye kendimi yatıştıryordum ki evden Ash de çıktı. Ceketini kızın omuzuna koydu ve ikisi beraber arabaya binip yoklara karıştılar. Sanırım Ash sabah sporunu çoktan yapmıştı...
Nefesimi tempoya sokmaya çalışırken sırtımı duvara yasladım. Elimi, boynumdaki annemin kolyesinin üzerine koydum. "Herşey iyi olacak." diyordum. Ama olayacaktı. Ash değişmeyecekti. Ash aşık olmayacaktı, muhtemelen evlenmeyecek, çocukları olmayacak, ve dünya üzerinde yatmadığı kız kalmayacaktı.
Kafamı dağıtmak için dışarı çıkmaya karar verdim. Üzerimi giyindim ve sokaklarda boş boş dolaşmaya başladım. Ne trafik ışığı, ne kaldırım, ne de arabalar demeden yürüyordum. İntihar edercesine. Kaybedecek neyim vardı ki?
BEYAZ BİR IŞIK. ANNEM. HASTANE.
Uyandığımda yanımda tanımadığım bir adam vardı. Eimi tutuyordu. Hiçbirşey hatırlamıyordum. Gözlerimi açtığımı görünce bağırmaya başadı;
"Hemşire! Gözlerini açtı! Biri baksın! Hey!"
Elimi elinden çektim ve neler olduğunu anlamaya çalıştım. En son yürüyordum. Daha sonra, arabanın korna sesi ve...
Yanımda duran çocuğa neler olduğunu sordum.
"Araba ile gidiyordum. Birden önüme çıktın. Hava yağmurlu olduğu için seni göremedim. Ve.. sana çarptım." dedi. Üzgün olduğu her halinden belliydi.
"Benden daha çok korkmuşa benziyorsun." dedim ve güldüm. Elini tuttum.
"Adın Elenora değil mi?" dedi, sıcak bir gülümseme takındı.
"Nora. Adım Nora. Elenora'yı pek kullanmam."
"Affettin mi beni peki?" dedi ve gülümsedi. Tam o anda babamın sesini duydum.
"TABİKİ DE AFFETMEDİ. NORA? UYANDIN MI. KARDEŞİNİ VE BENİ ÇOK KORKUTTUN." diye bağırmaya başladı. Halbuki ben onu affetmiştim. Yüzündeki korkuyu, pişmanlığı, çaresizliği her insan anlayabilirdi. Babam dışında tabiki.
Flynn koştu ve bana sarıldı. Yandaki hemşire daha tam olarak iyileşmediğimi, ama eve dönebileceğimi söyledi. Babam ortaya atladı.
"Nora, birkaç hafta bizimle kalsan daha iyi olur." dedi. Bu duyduğum en saçma fikirdi.
"Baba, Flynn'e bak yeter. 6 ay sonra 18 oluyorum. Kendime bakabilecek yaştayım." dedim.
"SANA ARABA ÇARPTI!"
"BİLİYORUM BABA! ORADAYIM. AMA SAĞOL. YARDIMINA İHTİYACIM OLMADIĞINI SÖYLEDİM!" dedim ve paltomu alıp hastaneden dışarıya doğru yürümeye başladım. Bana çarpan çocuk da peşimden geliyordu.
"Seni eve bırakabilir miyim? En azından bunu yapmama izin ver." dedi.
"Tamam. Ama önce bana adını söylemelisin." dedim ve güldüm.
"Dylan. Adım Dylan."
"Hayali sevgilimin adı da Dylan." dedim ve güldüm. Şaşkın gözlerle bakınca açıklamam gerektiğini hissettim.
"Hoşlandığım çocuğu etkilemek için Dylan diye birini uydurmuştum. Uzun hikaye." dedim.
"Benziyor muyum bari?" dedi.
"Fena değilsin. Ama o daha çok... Hmmm... Hani şu vampir olana benziyor." dedim ve güldüm.
Arabada hiç konuşmadık. Zaten gerek de yoktu. Gülümsemesinden bile iyi biri olduğu anlaşılıyordu.
"Evin burasıydı değil mi?"
"Evet sağdan."
Geldiğimizde beni bırakmak için arabadan indi ve kapımı açtı.
"Sana çarpmak çok güzeldi." dedi ve güldü.
"Bence de." öyleydi dedim ve kahkaha attım.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir insan size çarpınca ve daha sonra ondan hafif de olsa hoşlanırsanız ne yaparsınız?
İkimiz de öyle duruyorduk. Konuşmuyorduk. Sadece sırıtıyorduk. Ve yine şapşallığım tuttu.
"Sarılalım mı?" diyiverdim birden. Önce bir kahkaha patlattı. Daha sonra da,
"Tamam. Sarılalım." dedi.
Ellerimi boynunda birleştirdim ve o da ellerini belime koydu. Küçük bedenimi kolayca kaplayabiliyordu. Ayrıldıktan sonra tekrar o güzel gülümsemesini takındı.
"İyiki sana çarpmışım." dedi ve güldü.
Tam o sırada yanımıza bir araba yaklaştı. İçinde Ash olduğunu anlayınca Dylan'a tekrar sarıldım. Acı çekme sırası ondaydı. Değil mi?
Sınır yook. İlham gelince yazarım. ^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphane.
Romance"Kabul et Nora." Sigara kokan nefesini boynumda hissedebiliyordum. Güçlü cazibesine kendimi kaptırmamak için dişlerimi sıkarak: "Asla!" diye bağırdım. Fakat kimi kandırıyordum ki? Eninde sonunda bana sahip olacaktı, o Ash Moore'du.