••Art arda gelen mesajlar karanlık odayı manidarca aydınlatırken, ağzımda atmaya başlayan kalbimle uğraşıyordum.
Yaklaşık yarım saattir aşağıda bir Min Yoongi bekletiyordum ve indiğim an beni döveceğine emindim.
Ürkekçe aralık cama yaklaştığım an gözleriyle beni delip geçeceği ihtimalini hesaba katmamıştım.
Saçlarımı çekiştirip olduğum yerde tepindim ve kendimi dışarı attım.
Tanrım, gururuma yediremiyordum.
Ellerimi eşofmanımın cebine sokmuş ona doğru adımlarken oda gittikçe yaklaşıyordu bana.
Burunlarımız birbirine değene kadar geldi, geldi ve geldi.
En sonunda buradaydı işte, dudaklarımın tam kenarında, gözlerimin içindeydi.
Tuttuğum nefesimi bırakıp konuşmayı diledim.
"Neden geldin?"
Gülmüştü.
"Tam bir aptalsın."
Aptaldım.
Hemde öyle bir aptaldım ki,düz yolda yürürken yere kapaklanırdım ya da sonra giymeyeceğimi bile bile bir çok renkli kazak alırdım.
"Öyleyim." Diyebildim.
Yalan söylemekte de pek iyi değildim.
Ayaklarını ayaklarımın üstüne getirmiş ve acıtmak istemezcesine basmıştı.
Parmak uçlarını elmacıklarımda gezdirmiş sonrada çenemi dürtüp ona bakmamı sağlamıştı.
"Hala anlamıyorsun değil mi?"
"Dediğim onca şeyden sonra bile hala hatırlamıyorsun."
Biraz durmuş ve cevap vereceğim sırada örtmüştü dudaklarıyla kelimelerimi.
"Boşver, yeterince canımı yaktın."
••
YOU ARE READING
Juke box • Yoonmin
Short StoryBir müzik kutusu var avuçlarında, dudakların saçlarımda. [2016]