"Hiç kimse umrunda değil,değil mi Meşekalkan?"
"Kimsin sen?"
"Sürekli kendini düşünür,çıkarını planlarsın.Tıpkı diğer adi cüceler gibi."
"Kimsin sen?Bana neden bunları söyleyip duruyorsun?"
"Bu göreve katılmanın tek nedeni mağaralar dolusu altındı,büyükbabanın mirası olan altınlar.Aynı zamanda onun çıldırmasına sebep olan.
Yaptığın bu kargaşa sana ağır bir şekilde geri dönecek,Meşekalkan.Bedelini ödeyeceksin.Ölümüne sebep olduğun onca masum canın,ne demek olduğunu öğreneceksin.Fakat zamanı geldiğinde.Zamanı geldiğinde,ödeyeceksin bedelini tüm canların.Gideceksin başka diyara,göreceksin olanları.Duyacaksın o insanların acı çığlıklarını.İşte o zaman Meşekalkan,işte o zaman ödeyeceksin bedelini.Hem de en ağırından,en zorundan,en acısından.Seni en çok kahredecek şekilde.O zamana kadar,bu söylediklerim kulağına küpe olsun.Vakit yakındır."
Gözlerini aniden açtı ve mağaranın karanlık tavanıyla karşılaştı.Yine aynı kabus.Bu kabusu son birkaç gündür görsede,bir türlü alışamamıştı.Her uyandığında gözleri aniden açılıyor,anlında biriken boncuk boncuk terlerle uyanıyordu.Uyandığında kalbi hızlı hızlı atıyor,bu da onun kendini kaybetmesine neden oluyordu.Başı dönüyor,zorlukla duvarlardan yardım alarak hareket ediyordu.
Derin derin nefes alarak kalp atışının normale dönmesini bekledi.Eli boynundan hiç ayrılmıyor,nabız sayısını kontrol ediyordu.Bir süre sonra yerinden yavaşça doğruldu ve etrafına bakındı.Mağaranın içi cücelerle dolmuştu.Çoğu uyuyor,bazıları horluyordu.Mağaraya bir süre beklemek için gelmişler,fakat bekleme süresi uzadığında uyumaya karar vermişlerdi.
Thorin mağaranın girişine doğru baktı.Nöbet tutan İki cüce dikkatli bir şekilde dışarıyı gözetliyordu.Thorin yavaşça ayağa kalkıp cücelerin yanına gitti.
"Hey Bofur,ne görüyorsun?" diye sordu sessizce.
"Fazla şey değil,fakat bir şeyler duyabiliyorum.Kılıç sesleri geliyor,bağırış ve tezahurat sesleri de.Bana kalırsa bu iyiye işaret değil."
Cüce-Kral hiçbir şey söylemedi.Sadece sustu.
"Er ya da geç şehre ulaşacaklar Thorin.Onları bu cücelerle durdurabileceğini mi sanıyorsun?Bize bir plan gerek!"
"Bir planımız var zaten."
"Bir plan yaptığımızı bilmiyordum." dedi Balin,arka taraftan.
"Plan yapacak vaktimiz yoktu.Bu yüzden uyumadan önce bir plan yapacak kadar bol vaktim oldu."
"Peki öyleyse.Kulaklarımız sende."
"Planımız şöyle,orklardan önce bu yerden çıkmalıyız.Bu yüzden olabildiğince hızlı hareket etmeliyiz. Buradan çıktıktan sonra Dale şehrine gidip ejderhayı durduracağız ve-"
"Ah,kesinlikle Gandalf'ı beklemeliydik." diye sözünü kesti Balin."Bu plan işe yaramaz,Thorin.Biz bu kaleden çıkamadan,orklar çoktan bize yetişti.Buraya geliyorlar,hem de binlerce orkla beraber.Şimdi ne yapacağız Thorin?Eğer Gandalf'ı beklemiş oldaydık-"
"Gandalf'ı beklemiş olsaydık son ışıkları kaçırır,kaleye hiç giremezdik!Zaten Gandalf'ın bu macerayı kolaylaştırdığı da söylenemez.Bize bir hırsız buldu.Hırsızımız içeri girdi ve ne oldu dersin,Arken Taşı'nı çalamadı!Gandalf'ın söylediği şeylerin hiçbiri işe yaramıyor,hala anlamıyor musun?!"
"Sen kendinde değilsin.O altınlar yüzünden yakında aklını kaçıracaksın.Tıpkı...büyükbaban Thror gibi!Asıl sen anlamıyorsun,bu savaşın sadece ejderha ve bizim aramızda olmadığını.Bu savaş herkesin arasında.Hala altınları dert ediyorsan..."dedi ve birkaç saniye duraksadı Balin."Hala altınları dert ediyorsan,onurunu yitirmişsin demektir." dedi ve mağarayı bir ölüm sessizliği kapladı.Fakat bu uzun sürmedi.