Ruh halim berbattı.
Buna tezat olarak İstanbul'daki yeni yaşamım oldukça iyi gidiyordu. Buraya ve buradaki herkese alışmaya başlamıştım. Ama ardımda bıraktığım hayatımı da özlemiyor değildim. Yaşamam gerekenleri yaşağımı düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışsamda hala konduramıyordum.
Ara ara elim telefona gidiyor annemin numarasını tuşluyordum. Ama hiç bir zaman aramaya cesaretim olmamıştı. Ama bir gün olacaktı ve ben o numarayı arayacak ve soracaktım " Bunu bana nasıl yaptınız? Nasıl yapabildiniz?... "
Günlük tutmaya başlamıştım. Bu gariptir ki yazmak oldukça iyi geliyordu. Tüm derdimi sadece dinleyen birine anlatıyormuş gibi uzun uzun bazen elim uyuşana kadar yazıyordum. Yazmak hem elimi hem zihnimi uyuşturuyordu. Bu da ihtiyacım olan tek şeydi. Düşündükçe işler içinden çıkamaz hal alıyordu çünkü.
Bugün gereğinden fazla düşünmüştüm yaşadıklarımı Serhan nedense sürekli aklımdaydı. Bu kadar zamandır sessiz kalması normal miydi?
Aileme oldukça yüksek miktarda para vermişti. Hatta yarısı babam tarafından harcanmış bile olabilirdi. Babamın o parayı bir kere bile düşünmeden rahatca harcadığından emindim. Artık ona konduramadığım ne varsa gözüm kapalı yapmıştır diyebiliyordum. Ne garip.
Bu hayatta babasına bile güvenmeyen biri olarak kime nasıl güvenecektim ki ben.Ailemiz bize hayat veriyordu belli bir yere getiriyor belli kalıplara sokuyor ardından ellerini çekince aslında boşluğa düşüyorduk. Babam arkamda dursaydı ben o boşluğa düşer miydim sanmıyorum.
Telefonumun titrek sesi boş odada yankılanmaya başlayınca kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Kim arıyordu ki beni? Korksamda belki bu benim içimdekileri haykırmak için son şansım olacaktı. Telefonu elime alıp direk kulağıma götürdüm. Arayan ses vermediği sürece konuşmayı düşünmüyordum ki kulaklarıma ince titrek bir ses doldu.
"Kızım?"
Annem. Ne diyecektim ki ne hesap soracaktım. Aklımdaki her kelime her cümle uçup gitmişti.
" Ah kızım nerdesin. Cevap ver mahvolduk burda" Siz mi? Kimdi bu cümleleri söyleyen benim annem mi? Madem bu kadar seviyordunuz beni nasıl yaptınız bunu bana. Nasıl oynadınız hayatımla. O adamın o pisliğin bana dokunmasına nasıl izin verdiniz?
Konuşmak istiyordum haykırmak boğazım patlayana kadar hesap sormak. Ama ne işe yarayacaktı. Sadece daha çok zarar görecektim.
" Sanırım kızın annesini özlememiş? Değil mi Hazan?" İşte bunu beklemiyordum. Hemde hiç.
Serhan
Annemin yanında ne işi vardı bu adamın.
"Sanırım tatilin iyi geçiyor sevgilim. Merak etme çok yakında sana katılacağım." Tehdit ediyordu. En iyi yaptığı şeyi yapıyor bedenime korkuyu endişeyi serpiyordu. Ondan korkmamdan memnun oluyordu. Allahın belası bir ruh hastasıydı o."Ne istiyorsun hala benden yetmedi mi yaptıkların." telefonun ucundan gelen rahatsız edici kahkaha midemi bulandırmıştı. Ondan korkuyordum hemde deli gibi ama bunu ona belli etmektense ölürdüm daha iyi.
" İstemek doğru bir kelime olmaz sevgilim. İstemek ihtimaldir alamayabilirsin. Ben istemem elde ederim." biraz duraklayıp devam etti " Bunu biliyor olman gerek."
Hayır annemin yanında konuşma. Söyleme. Nolur bilmesin.
" Konuşacak mısın yoksa ben konuyu anneciğine açıklayayım mı? Ne dersin sevgilim, minik sırrımızı öğrensin mi? " şuan yanımda değildi ama Allah biliyor ya elleri şuan boynumu öyle sıkıyordu ki nefes alamıyordum. Kalbim bir kriz eşiğindeydi. Ne yapacaktım şimdi.
" Sus artık sus. "
" Herşey senin elinde biliyorsun. Ne yapman gerektiğini söylememe gerek yok. Ama kısaca bir örnek vermem gerekirse, telefonuna mesaj olarak attığım yere gelebilirsin." Bunu beklemiyordum. Kahretsin.
Telefonumu kulağımdan çekip gelen mesaja baktım.
İstanbulda bir restoranın adresiydi. Ama nasıl öğrenmişti burda olduğumu. İmkansız kimse görmedi beni. Nasıl öğrendin Serhan nasıl!
" S-sen nasıl? "
Yine iğrenç kahkahası dolmuştu kulağıma. Keyif alıyordu pislik. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu benimle. Eğer yerimi biliyorsa neden bunca zamandır çıkmamıştı ortaya." Peki ya sen Hazan sen nasıl inandın benden kaçabileceğine?"
Aptaldım çünkü. Bir kahramanın beni kurtaracağına inanmıştım. Çünkü inanmak zorundaydım.
Aklıma takılan birşey daha vardı. Eğer benim burda Behramla olduğumu biliyorsa çoktan gelmiş olması gerekirdi. Komşumuzun oğluyla gördüğü için bile şiddete başvuran biri için bu durum saçmaydı. Bende bu saçmalıktan yürüyecektim. Bu son şansımdı.
Cesaretimin son kırıntılarını toplayarak " Madem nerde olduğumu biliyorsun Allahın belası o zaman gel de al beni. Ama emin ol seninle geleceğime kendi kafama sıkarım daha iyi. " dedim ve cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Büyük oynamıştım. Onun neler yapabileceğini biliyordum. Tek umudum blöf yapıyor olmasıydı.
Bekleyen kaç kişi olduğunu bilmek için attığım kısa bir bölüm oldu. Umarım seversiniz. Bu arada kurguyu bir küçük değiştirmeye karar verdim. Yalın bir aşk yada intikam olsun istemiyorum. Sizde yorum yazarak fikirlerinizi söyleyebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞİYANOĞLU
General FictionFırtınayı sever misiniz? Kararan havayı ,öfkesinden ağaçları döven rüzgarı, camlara acımasızca vuran yağmuru ? Sevmezsiniz değil mi? Ama Behram sever. Çünkü fırtına o. Yıkım o. Öfke o. Behramdan sadece kaçabilirsiniz. Tabi o izin verdiği sürece...