Ölürsem cennete gider miyim bilmiyordum. Ama nedensizce sonsuz uyku düşüncesi bile bana huzur veriyordu. Dünyanın da benim için bir cehennem olduğunu düşününce cennete gitme ihtimali bile umut edilebilir geliyordu. Belki aptalcaydı belkide pişman olacaktım bu ipi boynuma geçirince...
Ama benim cehennemimden tek kaçış yolum ölümdü.Saf,temiz ve acısız
Ellerimle ipi iki ucunda sıkı sıkı tutup yavaşça boynuma geçirdim. Ayağımın altındaki tabureyi ittigimde artık bundan geri dönüş yoktu.
Ölecektim.
Aynı ruhum gibi.
Mardinin karanlığında son nefesini acı içinde veren diğer yüzlerce genç ve umutsuz kız gibi...
"Hey! Sana diyorum uyan." Hazan duyduğu sert sesle gözlerini araladı. Yine aynı rüyayı görmüştü. Neden aklından çıkmıyordu ki !
" Tanımadığın bir adamla arabadasın ve sen uyuyorsun. Belki katilim nerden geliyor bu rahatlık? " Behram arabayı kenara çekmiş direk Hazana bakıyordu. Üstündeki ceketi çıkarmış vücudunu tamamen saran beyaz gömleğiyle kalmıştı.
"Tanıştığım ilk katil değilsin." Behram mırıldanarak konuşan Hazana 'ne?' dercesine baktığında, Hazan
" Bana yardım ettiğin için teşekkür ederim. Ben burda inebilirim." Demiş ve arabanın kapısını açmak için hareketlenmişti. Behram bu sırada kızın hareketiyle uçuşan saçlarının arasından görünen boynundaki morluğu görmüştü. Kızın başı cidden dertteydi. Kapıları kilitleyerek koltukta dikleşti.
Hazan korkuyla ona döndüğünde " Ne yapıyorsunuz. Açar mısın şu kapıyı ?"Demişti kısık sesiyle. Sesi kısık olsa da Behram o sesteki korkuyu seçebiliyordu.
"Açamam."
"Ne demek açamam."
"Ne dediğimi anlayacak kadar zeki olduğunu düşünüyorum." Hazan bu beladan kaçtıkça bela onu buluyordu.Ne yapmıştı ki bunlar başına geliyordu bilmiyordu.
Derin bir nefes alıp yüzüne gelen saçlarını kulağının arkasına attığında aklına boynu gelmiş ve tekrar saçlarını önüne almıştı. Gözlerini yavaşça yanındaki adama döndürdüğünde adamın tepkisiz suratıyla karşılaştı. Arada gözlerini kırpıyor olmasa onu cansız sanabilirdi.
Behram bu sessizlikten sıkılmıştı. Sabırlı bir adam değildi. Ve iyi adam olmak ona göre değildi. Kıza ne olmuşsa olmuştu. Sonuçta o elinden geleni yapmıştı. Bundan sonrası onu ilgilendirmezdi. Kapıların kilidini açarak
"Ya da in."
"Ne?" Hazan adamın değişken ruh halinden bir şey anlamamıştı. Tamam gitmek istiyordu ama nereye gidecekti ki? Mardini bilmiyordu bile.
"İnmek istiyordun. İnebilirsin." Behramın gözleri kızın gözlerini bulduğunda kız elini kapıya atmış kapıyı hafifçe aralamıştı. Hazan gurursuz bir kız değildi. Bu adam zaten onu büyük bir dertten kurtarmıştı birde ondan başka bir şey isteyemezdi. Onun da başı belaya girerdi. Ama aklındaki soruyu sormazsa pişman olacağını biliyordu. Cevabının kalp kırıcı olacağını tahmin ediyordu ama yinede duymak istiyordu.
"Sende öyle düşünüyorsun değil mi?" Behram gözlerini kısarak sordu
"Neyi nasıl düşünüyorum?" Hazan utana sıkıla cümleyi tamamladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞİYANOĞLU
Fiction généraleFırtınayı sever misiniz? Kararan havayı ,öfkesinden ağaçları döven rüzgarı, camlara acımasızca vuran yağmuru ? Sevmezsiniz değil mi? Ama Behram sever. Çünkü fırtına o. Yıkım o. Öfke o. Behramdan sadece kaçabilirsiniz. Tabi o izin verdiği sürece...