~5~

27 1 0
                                    

Yeni eve taşınalı bir hafta olmamıştı henüz.Ilk başta çok korkmuştum.Ya alışamazsam!
Bu ev,önceki evimiz kadar büyük değildi fakat fazla sevimli bir yanı vardı.Salon biraz fazla büyüktü.Tavan gerçekten aşırı yüksekti ve muazzamdı.Iki katlı olmasının yanı sıra ormanlık bir alandaydı.Evimizin 20 metre ötesinde göl vardı.
Burası sandığım kadar kötü değildi.Şehir merkezine biraz uzaktı okadar.Adam bizi ilk kez düşünerek bisiklet almıştı.Aksi taktirde kendi arabasıyla istediğimiz zaman bizi şehire götürmek zorunda kalıcaktı.

Bugün pazartesi.Yeni okuluma bugün başlıyorum.Eşyalarımı çantama tıkıştırdım ve bahçeye indim.Siyah bisikletime atladığım gibi yola çıktım.Benim okulum biraz uzak kaldığı için epey erken çıkmam gerekti.Bu yüzden ne banyo kavgası yapıcak Daniel'ı ne de sabah sabah suratına ve boş konuşmalarıyla Adam'ı görmüyordum.ītiraf etmek gerekirse buraya iyiki gelmişiz diyorum.Bana huzur veren bu yeni şehirde,belki de bütün problemlerin ve kötü anıların unutulacağı bir yıl geçiririm.
Hava cıvıl cıvıl bugün.Kuşların birbiriyle olan karşılıklı sohbetleri,rüzgarın çok sert olmayan tatlı fısıltısı ve buram buram leylak kokusu...

Yaklaşık 20 dakika bisiklet kullandım.Okulun kapısına geldim.Bisikletimi okulun bir köşesine bıraktım.Müdür yardımcısının kapısına geldim ve tıklattım."Gel!"diyen bir erkek sesi geldi içeriden.Girdim ve "merhaba"dedim."
"Gel Mia,ben John.Okulu nasıl buldun?"dedi.
"Henüz dolaşmaya fırsatım olmadı by John" dedim.Elime ders programının olduğu bi kağıt tutuşturdu."Bu derslerinin olduğu sınıflar.Bol şans!"dedi.Ayağa kalkttım ve teşekkür ettim.Okula gitmekten daha can sıkıcı birşey yoktu bence.Çılgın bir fikir geldi aklıma.Okulu ekecek ve bu şehiri tanımaya çalışacaktım.Sırt çantamı aldım ve by John'un verdiği ders programı içine attım.Cüzdanıma baktım.Neredeyse bozukluk dışında param yoktu.Bisiklete atladım ve hızla oradan ayrıldım.
Londranın en kötü yanı fazla kalabalıktı.Kalabalıktan oldum olası hoşlanmamışımdır.Annemde sevmezdi.Küçüklüğümde yaşadığım tramma beni Adam'dan, Daniel'dan ve bütün insanlardan uzaklaştırdı.Arkadaşım olmaması beni üzmüyor.Çünkü yalnız daha mutluyum.

Rüzgar yüzüme sert bir şekilde çarpıyordu.Az bir gayretle tüm şehiri görebilecek bir tepeye geldim.Rüzgar,yeşil bayır ve tepenin tam ortasında çam ağacı.Mükemmeldi.Ağacın dibine oturdum ve gözlerimi kapattım.Havanın ılık olması ve temiz hava uykumu getirmişti.Karnım gurul gurul acıktığımı belirten sinyaller vermeye başladı.
Şehri dolaşmaya karar verdim.Caddeleri geçtim.Küçük eskilere ait havası olan kitap dükkanları,alışveriş mağazaları ve onlarca dükkanın önünden geçtim.Insanların gürültülü konuşmaları,adeta beynime kürekle vuruyorlarmış gibi ağrı oluşmasına sebep oldu.Açlığımı saymıyorum bile.Adam'ın beni defalarca aramasından sonra telefonumu kapattım ve cebime koydum.
Az ileride tatlı bir müzik kulağımı tırmaladı.Müziğe doğru ilerledim.Iyice yaklaşınca genç bir çocuğun gitar çaldığını ve şarkı söylediğini gördüm.Tanrım okadar yakışıklıydıki cüzdanımda kalan son bozuklukları gitar çantasının içine bıraktım.Aklım başımdan gitmişti.Açlığımı bile unutmuştum.Müziğin melodisine kendimi kaptırıp gidiyordum ki arkamdan birinin sertçe çarpıp önümden hızlı adımlarla gittiğini gördüm.Ben daha adamı rencide edemeden gitti.Neden yaptığımı bilmiyorum ama peşine takıldım.

Ne cesaret ama bravo sana kızım!

Bu adamda bişeyler sezdim.Doğru olmayan birşeyler yapmış olduğundan şüphelendim belki de.Biraz yürüdük.Kimsenin olmadığı tenha bir yere geldik.Gözden kaybettiğimi sandım biran.Taa ki arkamdan birinin boğazıma yapışmasıyla anladım.
Ups! Yakalandım...

''Kimsin sen? Neden takip ediyorsun beni?'' dedi.

Merak etme seni mafya kılıklı manyak herif! Sapık değilim.

''Seni takip ettiğim falan yok.Buradan geçiyordum sadece'' dedim.''Çocuk mu var senin karşında? Canın yansın istemiyorsan açıklama yap!''dedi.
(Katilimsi bir tipin vardı.Bende süperkahraman olduğum için senin pis işlerini ortaya çıkarmaya geldim) diyemedim tabi ki.
"Doğruyu söylüyorum.Bırak gideyim!"dedim.Sıkıca kavradığı bedenimi yavaşça serbest bıraktı ve beni itti."Hemen defolup git!Seni birdaha görürsem,bu seferki gibi kolay bırakmam!"dedi.Esmer teni ve koyu kahve gözleriyle bana okadar güzel baktı ki o an kötü biri olmadığına ikna olabilirdim.
Aval aval yüzüne bakıyor olmalıydım ki yüz ifadesi daha da sertleşti.
"Ne dikiliyorsun sen hala? Gitsene!"demesiyle kendime geldim ve hızlı adımlarla uzaklaştım.
Pislik adam tam bir zorbaydı.Hemen defolup gidicekmişim.Olayın şokunda ve hafif korku sarmasaydı beni ağzının payını verirdim de neyse.

(Tamam tamam.Çok korktum ve bian ışığın bana doğru geldiğini sandım.Aşağılık adam beni öldürebirdi.)

Hadi ama! Bisikletim yok.Ilk günde bisikleti kaybederek büyük iş başardım.Adam hem okulu ektiğimi hem de bisikleti kaybettiğimi öğrendiğinde çıldıracaktı.Eve nasıl gidecektim?

Hava kararmaya başlamıştı.Açlıktan heran bayılabilirdim.Yaklaşık iki saattir yürüyorum ve açlıktan gözümün önünü göremiyordum.Evden çok uzaklaşmış olmalıydım.Gücüm kalmadı.Gözlerim kararmaya başladı ve kendimi yolun kenarına bırakıverdim...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 12, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin