Bölüm 2

37 2 0
                                    


Rüya, vicdanı aç karnı tok bir gecenin koynundaydı. Aklında dipsiz kuyu misali düşünceler, sahneler geçiyordu. Bugün ağırladığı iki müşterisini düşündü. İlki -Selim-, sevgilisinin onu aldatıp aldatmadığını merak ediyordu. Sıradan, kolay bir cevaba sahip bir soruydu bu. Bu sorunun cevabını bulmak onun için en kolayıydı. Hatta Selim, ona bu soruyu sormadan saniyeler önce cevabı Selim'in alnında görür gibi olmuştu. Cevabı hissetse bile işini 'kesin' bir şekilde yapmalıydı. Sonuçta onun adı "Rüya Falcısı"ydı. İkinci müşterisi Serra ise çok daha karmaşık bir soruya cevap istemişti.

Serra; mantık evliliği yapmış, ailesinden umduğunu bulamamış bir genç kızdı. Yâri, nikahlı olduğu kişiden farklıydı. Çocukluğundan beri vurgun olduğu biriydi. Ancak hayat şartları ve aile durumu onu mantık evliliğine itmişti. İç ve dış güzelliği ise mantık evliliğini yerinde bir şekilde yapmasını sağlamıştı. Gerçek sevgilisi ise bu durumu kendi vaziyetinden dolayı, istemeyerek de olsa kabullenmişti. Serra'nın hayatı, Rüya'nınki kadar olmasa da karmaşıktı. İşte bu nedenlerden dolayı Rüya, bu gece uykusunda zorlanacağını şimdiden hissedebiliyordu.


- Rüya!

Rüya, sese kulak verdi. Her geceki gibi uçsuz bucaksız bir ormandaydı. Bu ormanın uçsuz bucaksız olduğunu önceki rüya tecrübelerinden biliyordu. Ses sağındaki karanlıktan geliyordu. Her gece olduğu gibi ayakları sağa saptı. Bu alıştığı ses, sanki bu gece tedirgindi. Rüya, ağacın gövdesine dokunup cevap verdi:

- Seni dinliyorum.

Ağaç, alışılmışın dışında bir sessizliğe büründü. Rüya, rüyalarından para kazanmaya bu gecenin günü başlamıştı. Ancak bu istediği bir durum değildi. Ağacın da bunu bildiğini umdu.

- Rüya! Biliyorum, merak etme. Yine de sana cevap vereceğim. Selim'in endişeleri yersiz. Ve Serra'yı zor günler bekliyor. Sen Rüya... Sen... Bu işten vazgeçmelisin. Yoksa biri köklerim gibi seni saracak.


Rüya beklediği cevapları aldığını anladı. Her gece olduğu gibi ağaç, başka bir nesneye dönüşüp anlamsız rüyalara geçiş yapacaktı. Bu gece başka rüyaya yer yoktu Rüya'nın içinde. Bir an önce uyanmak istedi ve rüyasında gözlerini elleriyle son raddeye kadar açmaya çalıştı. Bu; Rüya'nın zor zamanlarında yaptığı, nedense işe yarayan bir yöntemdi. Gözlerini açtığında, her zamanki gibi ellerini yüzünde buldu. Saat sabahın 5'iydi. "Güzel bir saatte kalktım." diye düşündü. "Değil mi Yakaza?" dedi sesli bir şekilde.

Yakaza hafifçe mırıldandı. Hava henüz aydınlanmamış olmasına rağmen Yakaza'nın uyumadığına gözleriyle görmüş kadar emindi.



Serra iki gün boyunca Rüya Falcısı'ndan bir arama bekledi. Nihayet Salı günü ikindi vakti beklenen arama geldi.

- Merhaba Serra. Geçen gün buluştuğumuz yere gelebilirsin. Yine gelirken yalnız olmaya dikkat et.

Rüya, iki gece boyunca aynı rüyada tekerrür yapmıştı. Bu nedenle müşterilerini artık görüşmeye çağırabileceğine emindi. Serra, bu sözleri duyar duymaz hazırlanmaya başladı.

- Teşekkür ederim. 15 dakikaya orada olacağım.


Rüya, evinde önce Selim'i ağırladı. Ona gerekeni söyleyip ücretini aldıktan sonra Serra'yı arayıp gelebileceğini söyledi. Rüyasında "Serra'yı zor günler bekliyor." demişti ağaç. Bu sözlerden çıkarılacak sonuç belliydi. Serra'nın kızı kocasından değil, sevgilisindendi. Zaten olasılığı en yüksek seçenek de bunu gösteriyordu.

Serra eskimiş deri koltuğa oturduğunda oldukça meraklı görünüyordu. Henüz 20'li yaşlarda, amber gözlü, sarı saçlı bir genç kadındı Serra. Onun minyon halini ve masum simasını görenler, onun evli olduğunu asla düşünemezdi. Henüz iki aylık hamile olmasına karşın - Rüya iki aylık hamile olduğunu ilk gördüğünde hissetmişti- belirgin bir kilo artışı vardı. Rüya, bu fiziksel öngörülü düşüncelerden sıyrılıp sözlerini toparlamaya girişti:

- Serra, kızın kocandan değil.

Serra hem evladının cinsiyetini öğrenmenin şaşkınlığı, hem de duyduklarının belirsizliğiyle bir anda sarsıldı. Gözleri bir sağa bir sola doğru gidip geliyordu. Duydukları doğru muydu? Bu kadının hislerine güveniyordu. Evvelsi gün henüz ona hayatını anlatmamışken, Rüya birçok sırrını şıp diye söylemişti. Düşünceleri karmakarışık bir haldeyken birden ayağa kalktı. Ne diyeceğini bilemiyordu.

- Bundan nasıl emin olabiliyorsunuz?

dedi ağlamaklı bir sesle, kendinin emin olduğunu bilmesine karşın. Rüya sakince yanıt verdi:

- Sadece benim hislerim bu. Ancak senin de öngörün bu değil miydi?

Serra kafasıyla Rüya Falcısı'nı onayladı. İçinden geleni yapmak istiyordu. Gerçekten sevdiği adamla birlikte olmak istiyordu. Peki ya ailesi? Ailesi Hakan'la evlenmesini istememişti. Babası o kadar kesin konuşmuştu ki; Serra kirli işlerle uğraşan babasının sevgilisini öldüreceğinden neredeyse emin olmuştu. Sevdiği adam, Hakan, babasının ezelden beridir düşman olduğu Kasap'ın oğluydu. Bu durumda ne yapması gerekiyordu? Kaçmak çare olur muydu ki?..


Rüya, iki müşterisini de uğurladıktan sonra biraz kafa dağıtmak için bu işe önayak olan kuzeni Serhat'ı çağırdı. Çok geçmeden Serhat yanlarına gelmişti -Yakaza ve Rüya'nın-. Serhat, "Rüya Falcısı" fikrini ortaya atan zâttı. Rüya'nın manevi özelliklerini ve maddi durumunu bildiğinden Serhat'ın aklına bir tek bu fikir gelmişti birkaç gün önce. Rüya istemeye istemeye onaylamıştı Serhat'ı. Serhat da üç gün önce kısa bir şehir turu yapmıştı. Serra'nın hislerine göre birkaç mekana uğrayıp cevap arayan insanları bulmaya çalışıp aynı gün içinde Serra'ya cevapsız soruları olan iki kişi bulmuştu. Selim ve Serra'yı ikna etmek biraz zor olsa da kısa sürede rızalarını almıştı. İkisini de "gizlilik" konusunda uyarıp Rüya'yla tanıştırmıştı. Gizlilik dedikleri şey, elbette fal seanslarından kimseye bahsetmemeleriydi. Bu gizliliği bozanın Serra olduğundan Rüya henüz rüyalarında 'doğrudan' haber almamıştı. Gizliliğin amacı da Rüya'nın güvenliği içindi. Onu sihirli güçleri olan bir cadı olarak görebilecek ahmak insanlar olabilirdi. Bu insanların, Serra'nın hislerinden haberdar olmaması en iyisiydi. Hislerinin ve rüyalarının gücünü bilen yalnızca iki kişi vardı. Serhat ve Yakaza. Yakaza henüz bebek yaşta olsa da Rüya, kendisini anladığından emindi...

Rüya FalcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin